[Karar]
Suriye ve Irak'ta bölünme senaryoları gündemdeki yerini korurken, demografik yapı da muhtemel bir Şii-Sünni-Kürt-Alevi bölünmesine göre şekilleniyor. Gruplar, etnik-mezhepsel temizlik ve nüfus yerleştirme uygulamalarıyla kontrol ettikleri alanlardaki nüfus yapısını homojenleştirmeye çalışıyorlar. Bölgede sınırlar yeniden çizilirken pek çok insanlık suçu işleniyor. Evlerini terketmek zorunda kalan milyonlarca insanın geri dönmesi mümkün görünmüyor.
7 ülkede 15-16 milyon mülteci
Suriye, Irak, Libya ve Yemen'de savaşlar devam ederken, başka ülkelere iltica eden ve kendi ülkesinde mülteci olan insanların sayısı 15-16 milyona ulaşmış durumda. Bu daha önce görülmemiş bir sayı ve artmaya devam ediyor. Mülteciler esas olarak 7 ülkede bulunuyor; Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan, Libya, Tunus ve Türkiye. Önemli sayıda insan da Avrupa'ya iltica etmenin yollarını arıyor. Hükümetlerin çabasına rağmen mültecilerle ev sahibi halklar arasıda ilişkiler kaynama noktasına geliyor.
Irak'ta yurt içi mültecilerin yüzde 85'i Sünni
Irak ve Suriye'deki mezhep çatışmaları, sahada geri çevrilmesi zor durumların ortaya çıkmasına neden oluyor. Irak'ta yurt içi mültecilerin %85'ini Sünniler oluşturuyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (İHYK), Mart 2015'te DAİŞ ve Irak devleti yanlısı güçler tarafından yapılan insan hakları ihlalleri ile ilgili kapsamlı bir çalışma yayımladı.
İHYK, DAİŞ'in Yezidilere karşı soykırım ve insanlık suçu işlediği, Şii milislerin de vahşice eylemlerde bulunduğu ve mezhepsel temizlik yaptığı sonucuna vardı.
Kozmopolit şehirlerde etnik ve mezhepsel temizlik
İnsan Hakları İzleme Örgütü, öteden beri kozmopolit şehirler olan Selahaddin ve Kerkük'teki nüfus yapısını değiştirmek amacıyla, 47 Sünni köyünün metodolojik olarak ve intikam duygularıyla yıkıma uğratıldığını kaydetti. Samarra, Bağdat ve başka yerlerde kalan Sünniler şiddete uğramaya devam ederken, Şii mahalleleri de bombalamalarla karşılaşmaya devam ediyor.
Şii milisler Tikrit'i alınca Sünni halk kaçtı
Irak'ın kuzeyinde sağlam bir hakimiyet kuran Kürtler sahip oldukları alanı korumaya ve muhtemelen genişletmeye çalışır ve Bağdat'ın güneyi ve kuzeyinde nüfustaki Şii çoğunluğu güçlendirmek için etnik temizlik yapılırken, özellikle de zayıf Irak ordusu savaşı Sünnilerin çoğunlukta olduğu batı bölgelerine taşımaya pek istekli görünmüyor. Buralarda DAİŞ'in alternatifi olarak Şii milislerin kullanılması son derece sorunlu durumlara yol açıyor. Saddam Hüseyin'in doğum yeri olan Sünni şehri Tikrit Şii milisler tarafından DAİŞ'ten geri alındıktan sonra, buradaki Sünni nüfus kaçtı ve henüz geri dönmedi.
Esad rejimi de mezhepsel temizlik yapıyor
Suriye'de de ülke içinde mülteci durumuna düşenlerin oranı yüzde 90 civarında. Şam-Humus-Suriye sahili koridorunda, Lübnan ve Suriye'de tutulan alanda demografik devamlılığın sağlanması için etnik ve mezhepsel temizlik ugulamaları yapılıyor, insanların mülkleri ve nüfus kayıtları yok ediliyor.
Lübnan, İran ve Suriyeli aktivistlerden oluşan Name Şam grubu, uydu fotoğrafları gibi açık kaynaklardan derlediği bilgilerle bu aktiviteleri belgeliyor. Lübnan'ın kuzeyindeki Suriyeli mültecilerin çoğu bu koridordan geldiği için, geri dönebilecekleri kuşkulu.
Suriye'de Alevi-Sünni-Kürt bölünmesi
Suriye, etnik ve mezhepsel temelde bölünüyor. Ülkenin kuzeydoğusu Kürt kontrolüne girerken, yeniden güçlenen muhalifler kuzeybatıyı ve diğer Sünni çoğunluklu bölgeleri kontrol etmeye başladı. Hem rejimle, hem de diğer muhaliflerle savaşan ve ülkenin doğusundaki alanını genişleten DAİŞ ise Şam'a doğru sokulaya çalışıyor. Sınırlar yeniden çizilmesi, etnik ve mezhepsel yerinden etme ve yerleştirmelerle beraber gerçekleşiyor.
Uluslararası toplum harekete geçmeli
Şüphesiz mülteciler için sürdürülebilir bir geri dönüş sürecinin düşünülmesinden uzaktayız. Musul ve Halep gibi şehirlerde devam eden savaşlar, insanlara daha fazla ızdırap ve yerinden olma vaadediyor. Uluslararası toplumun mülteci ve ev sahibi topluluklara yardımcı olması, aynı zamanda da bölgedeki insanlık suçlarına karşı sesini çıkarması, etnik ve mezhepsel temizlik hareketlerine karşı Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi yapıları çalıştırmaya başlaması gerekiyor. Çünkü olanlara sessiz kalmak, sadece bölgedeki hengamenin onlarca yıl daha sürmesine yarayacak.
Kaynak: Brookings Institute