AB'den Türkiye'ye yaptırım sinyali

Son dakika haberi: Doğu Akdeniz'de Türkiye ile Yunanistan ve Güney Kıbrıs arasında yaşanan siyasi krize, Fransa'nın ardından Almanya da dahil oldu. Alman Bakan, "Yaptırım gelebilir" dedi.

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Doğu Akdeniz'de Türkiye ile AB üyesi Yunanistan arasında yaşanan gerilimde Ankara'ya yaptırım seçeneğinin gündemde olduğunu söyledi. Olası yaptırımın nedeni, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'in tartışmalı bölgesinde gerçekleştirilen hidrokarbon arama çalışmaları olarak gösteriliyor.

"Eğer Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki provokasyonları devam ederse aralık ayındaki AB toplantısında yaptırımların değerlendirilmesini beklediğini" söyleyen Maas, şu ifadeleri kullandı: 

"Maalesef, her seferinde yeni provokasyonlar oluyor, yani bu Türkiye'ye bağlı. Aralık ayına kadar Türkiye'den bazı olumlu sinyaller gelmedikçe, Erdoğan'ın Kuzey Kıbrıs ziyareti gibi provokasyonlar devam ettikçe, aralık ayında AB liderlerinin zirvesinde çetin bir tartışma yaşanacak."

DOĞU AKDENİZ KRİZİ NEDİR?

Doğu Akdeniz'de yaşanan gerilimin temelinde yatan asıl konu bölgede bulunduğu düşünülen zengin gaz yatakları. 2009 yılında İsrail açıklarında keşfedilen 280 milyar metreküplük Tamar ve bir sene sonra keşfedilen 620 milyar metreküplük Leviathan gaz sahaları dikkatleri Doğu Akdeniz'de çevirmiş, bunun ardından hem Güney Kıbrıs Rum Kesimi hem de Mısır bölgede farklı keşifler gerçekleştirmişti.

Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin Lübnan, Mısır ve İsrail'le Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmaları imzalayarak bölgeyi tek taraflı olarak 13 parsele bölmesi, KKTC ve Türkiye'nin haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle Ankara'nın tepkisini çekti. Bölgedeki durumu 'oldubitti çabası' olarak tanımlayan Ankara'dan, Türkiye'yi dışarıda bırakan uluslararası girişimlerin başarısızlığa mahkum olacağı yönünde açıklamalar geldi.

2018 sonunda Exxon Mobil'in Rum Kesimi'nin belirlediği bazı parsellerde arama faaliyetlerine başlaması ve Türkiye'nin buna karşılık Fatih Sondaj Gemisi'ni savaş gemileri eşliğinde Akdeniz'e göndermesi bölgedeki tansiyonu biraz daha artırırken, asıl kırılma noktası ise Kasım 2019'da yaşandı.

Türkiye, 27 Kasım 2019'da Libya ile bir Deniz Yetki Alanları anlaşması imzalayarak, Yunanistan’ın Girit, Karpathos ve Rodos adalarının güneyinde kalan bölgeyi kendi kıta sahanlığı içerisinde kabul ettiğini ilan etti. Atina yönetimi ise anlaşmanın uluslararası hukuku çiğnediğini ve Yunanistan'ın egemenlik haklarını ihlal ettiğini iddia etti.

Bunun ardından Türkiye'nin, Yunanistan'ın hak iddia ettiği bir bölgeye Oruç Reis gemisini göndererek burada araştırma faaliyetlerine başlamış, Atina hükümetinin bölgeye savaş gemilerini sevk etmesinin ardından, Oruç Reis'i koruyan gemilerin sayısı artırılmıştı.

DİĞER AKTÖRLER HANGİ STRATEJİLERİ İZLİYOR?

Fransa: Doğu Akdeniz'de aktif bir politika izleyen ülkelerin başında gelen Fransa, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin tezlerini savunuyor ve Türkiye'yi bölgede uluslararası hukuka aykırı politikalar izlemekle suçlanıyor. Macron hükümeti, Doğu Akdeniz'i 'kırmızı çizgi' ilan ederken, bölgede yaşanan gerilimi kullanarak AB dış politikasındaki nüfuzunu da artırma yönünde bir politika izliyor.

ABD: Uzun yıllar boyunca iki NATO müttefiki Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerde denge siyaseti gözeten Washington, Doğu Akdeniz'de yaşanan gerilimde siyasi ağırlığı Fransa'ya bırakmış gibi görünüyor. Trump yönetimi 'diplomasi' çağrıları yapsa da, yaklaşan seçimler ve Amerikan iç siyasetinin çalkantılı günler geçirmesi, ABD'yi bölgedeki krizde etkisiz bir pozisyona itiyor. Yine de Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ne uzun yıllar boyunca uygulanan silah ambargosunun bu süreçte kaldırılması önemli bir sinyal olarak değerlendiriliyor.

Almanya: Avrupa Birliği'nin dönem başkanlığını da yürüten Almanya, krizde arabulucu rolü üstlenmeye çalışıyor. Türkiye ve Yunanistan'ın masaya oturmasını isteyen Merkel hükümeti henüz bunu başarabilmiş değil. Almanya, arabuluculuk politikasıyla Fransa'nın AB içerisindeki sert tutumunu da dengeliyor.

Mısır: Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı şeritlerinden birine sahip olan Mısır, Yunanistan'la yaptığı anlaşmayla Ankara'nın tepkisini çekmişti. Ancak Kahire'den bu dönemde konuyla ilgili Türkiye'yi doğrudan hedef alan açıklamaların gelmemesi ve yapılan anlaşmada Yunan adalarının kıta sahanlığına ilişkin tezlerin tam anlamıyla kabul edilmemesi ilişkilerin yumuşayabileceğinin bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Kahire'yle 'istihbarat düzeyinde' görüşmeler yürütüldüğünü açıklamıştı.

Avrupa Birliği: Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin üye ülke konumunda bulunduğu Avrupa Birliği, Türkiye'nin krizdeki doğrudan muhattaplarından biri konumunda ancak üye ülkelerin ortak bir politika izlediğini söylemek güç. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, tüm Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye karşı birlikte hareket etmesini savunsa bile, İtalya ve İspanya gibi iki önemli AB üyesi Akdeniz ülkesi konuyla ilgili sert adımlar atılmasına soğuk bakıyor.

NATO: Hem Türkiye hem de Yunanistan'ın üyesi olduğu NATO, krizin çözümü için arabuluculuk çabalarının merkezi konumunda. Taraflar sorunun NATO nezdinde çözümü için adımlar atsa da, hem Yunanistan'ın NATO yerine AB nezdinde soruna çözüm araması hem de ittifaka uzun yıllardır liderlik eden Amerikan yönetiminin Trump başkanlığı ile birlikte daha etkisiz politikalar izlemesi sorunun NATO nezdinde çözümünü zorlaştırıyor.

DOĞU AKDENİZ GERİLİMİNİ ANLAMAK İÇİN BİLİNMESİ GEREKENLER

NAVTEX: İngilizce "NAVigational TEleX" kelimelerinden kısaltılan NAVTEX, denizcilerin kullandığı bir haberleşme sistemidir. Bu sistemle, denizcilere, meteoroloji tahminleri, seyir bilgileri, aciliyet, emniyet ve denizde çalışma yapılan sahalar hakkında bilgi verilir. Uluslararası bir faks makinası gibi çalışır. Gemilerde ve teknelerde, mevcut yayınları almaları için NAVTEX cihazı bulunmalıdır. Ülkelerin Deniz Kuvvetleri, bu sistemi kullanarak yapacağı eğitim ve tatbikatların bilgisini önceden duyurur ve bu sahalara girilmemesi konusunda uyarılarda bulunur.

Kıta Sahanlığı: Kıta sahanlığı bir kıyı ülkesinin deniz alanında suren doğal uzantısıdır. Kıta sahanlığı hakkı ilan edilmeksizin bir kıyı devletinin kullanımındadır. Deniz Kıyısı olan devletler sonradan bir kazanıma veya ilan etmeye gerek duymaksızın doğal bir bicimde Kıta sahanlığına sahiptir. Kıta sahanlığı, Uluslararası Adalet Divanı’nın 1969 tarihli kararında, “açık deniz altında kıyı devletinin ülkesinin ya da ülkesel egemenli­ğinin devamı ya da doğal uzantısı” şeklinde ifade edilmiştir.

Münhasır Ekonomik Bölge: Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) kavramı karasularının başlangıcından itibaren 200 deniz mili alan genişliğindeki canlı ve canlı olmayan kaynaklar üzerinde kıyı ülkelerin bazı ekonomik haklar elde etmesidir. MEB kavramı kıta sahanlığı haklarını da içermektedir. MEB kıyı devletine, deniz yatağı sularında, deniz yatağında, bölge toprak altında, canlı ve cansız kaynakların yönetimi konusunda haklar tanıdığı gibi aynı şekilde akıntı, rüzgâr gibi enerji kazanımı sağlanacak alanların da kullanımına dair egemen haklar verir.

Mavi Vatan: Türkiye Cumhuriyeti'nin farklı hak ve egemenlik iddialarını içeren deniz alanlarının bütününe Mavi Vatan adı veriliyor. 2015 sonrası dönemde Türkiye'nin deniz alanlarındaki aktif politikasının temelini oluşturan Mavi Vatan doktrini ilk kez 2006'da emekli Tümamiral Cem Gürdeniz tarafından ortaya atılmış, emekli Tümamiral Cihat Yaycı 2010 yılında yayımladığı “Temel Deniz Hukuku” kitabında ise kayda geçirilmişti. Özetle Türkiye'nin Ege, Akdeniz ve Karadeniz'deki deniz yetki alanları ve bu alanlardaki menfaatlerinin korunması anlamına gelir.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

İlgili Haberler

NATO'dan 'Oruç Reis' yorumu: Olumlu ama endişeliyiz
Görev süresi dolan Oruç Reis Antalya'ya döndü
Almanya'da Türkiye'ye yönelik silah ambargosu teklifi

Güncel Haberleri