Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Avrupa Komisyonu'nun yarın yayınlayacağı Türkiye İlerleme Raporu'na ilişkin basın toplantısı düzenledi. Raporun objektif olmadığını dile getiren Çelik'in satır başları şöyle:
"Avrupa Komisyonu'nun 2016 yılı Türkiye raporu bugün açıklandı. Türkiye için hazırlanan ilerleme raporlarının 19'uncusu. Bu eleştirileri doğal ve meşru karşılamak lazım. Bu eleştiriler doğru mudur ve eleştirilerin kalitesi önemlidir. Yapıcı eleştirilerin daha çok değerlendirmeye alınması gerektiğini düşünüyoruz. Yapıcı eleştiriler olursa biz bütün ülke raporlarını yararlanacağımız zeminler olarak değerlendiririz. Eğer objektif dille yazılmışsa biz her zaman bundan yararlandık. Bu raporun yayınlanmasının öncesinde de komisyon nezdinde yoğun bir çaba sarf ettik objetif ve yapıcı olsun diye. Ancak ciddi bir şekilde objektif değerlendirmeden uzak bölümler var.
Raporun son bir yıllık dönemi, dünya tarihinde eşi benzeri görülmedik konuların gündemde olduğu tartışmaların gündemde olduğu bir dönem olmuştur. Son bir yıl içinde pek çok terör örgütünün saldırısıyla karşı karşıya kaldık. FETÖ darbe girişimiyle darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Bu AB için de yeni bir vizyon için bir fırsattı. Bunun iyi değerlendirilemediğini görüyoruz. Darbe girişimi sırasında Türk halkı demokrasiye sahip çıkma olarak birinci sınıf kaliteye sahip olduğunu göstermiştir. AB'nin nasıl bir vizyon ortaya koyacağı bakımından bu rapor çok önemliydi. Bu rapordan başka ülkeler içinde umut kaynağı olan değerlendirmeler ortaya çıkabilirdi. Ancak o güçlü perspektiften çok uzak bir AB var. Maalesef kurumların başında son derece yetersiz bazı kimseler var. AB yeterince gelecek perspektifi üreten bir kurum değil. Bu yılki raporun Türkiye'nin AB birlikteliğini pekiştiren bir tarafı olması çok önemliydi.
YOL GÖSTERİCİ VE YAPICI OLMAKTAN UZAK
AB sadece bir bildiri yayınlayan bir kuruma döndü. Bizim işimiz söz değil eylem, faaliyet üretmek. Yapıcı ve yol gösterici olmaktan uzak bir raporla karşı karşıyayız. Türkiye'yi doğru anlama konusunda pek çok değerlendirme eksikliği söz konusudur. AB'ye ait değerler hepimizin paylaştığı ortak değerledir. Bütün dünya açısından izlenmesi gereken bir birliktir. Karşımızdaki tablo, gerek vizyon, gerek siyasi pratiklerin üretilmesi bakımından yetersizdir. Bu rapor Türkiye AB ilişkilerine hizmet etmeyen bir yapıdadır. Katılım müzakerelerimizde nasıl ilerleyeceğimizi ifade etmeyen, blokajların arkasına saklayan, somut öneriler olmayan retorik bir düzeyde kalıyor. Siyasi pratikler konusunda yeterince ilerleme sağlayamıyorlar.
FETÖ'YE YÖNELİK MÜCADELE ANLAŞILMADI
Türkiye ile AB arasında çok daha yüksek düzeyde iş birliği olması gereken bir dönemden geçiyoruz. Kuşkusuz AB'den bu ilerleme raporunda FETÖ'nün darbe girişiminin kınanmasını olumlu değerlendiriyoruz. Anayasal kurumlara verilen desteği teşekkürler karşılıyoruz. FETÖ'ye yönelik yürütülen çok yönlü mücadelenin yeterince anlaşılamadığını ifade etmek isterim. Bu mücadeleyi sapık bir dini anlayış temelinde, Türkiye'nin hukuk düzenini ortadan kaldırmak isteyen bir yapıya karşı veriyoruz.Aldığımız tedbirlerin hepsi orantılı tedbirlerdir. Bu doğru düzgün anlaşılamamıştır. FETÖ'nün bizim önümüze yargıçlar, gazeteciler gibi meşru kimlikler adı altında bir sorguya dönüştürülmesini kabul etmiyoruz. Nazileri geride bırakabilecek bir terör örgütüdür. Alınan tedbirlere ilişkin ifade edilen endişelerin hepsinin yersiz olduğunun altını çiziyoruz. Bunların hepsi evrensel hukuka uygundur.FETÖ'yle mücadeleden vazgeçilmesi kesinlikle söz konusu değildir. AB kurumlarına FETÖ'nün doğru anlaşılması için gayretlerimizi sürdüreceğiz. Bütün yükümlülüklerimize bağlıyız. Bunları kendi siyasal pratiklerimizin etkin bir unsuru olarak sürekli güncelliyoruz. Terörle mücadelemizin hukuka aykırı olduğunu kimse söyleyemez.Eğer hukukun üstünlüğü ilkesi söz konusuysa, eğer elimizdeki çerçeve belgesine baktığımızda hukukun üstünlüğüne birebir riayet ediyoruz.
RAPORUN İYİ TARAFI
Raporda son yıllardaki reformlardan genel olarak olumlu bahsediliyor. Bu raporun iyi tarafı. Biz kaliteli reform yapmakla her zaman doğru bir ilişki kurduk. Yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü gibi konularda gerçekçi olmayan tarafları var raporun. Türkiye özgürlük ekseninde çok ciddi reformlara imza attı. FETÖ gibi yapılar karşısında özgürlük-güvenlik dengesini daha da geliştirmesi konusunda teşvik etmelerini beklerdik.
Önlerine belge koymamıza rağmen ifade özgürlüğü konusunda benzer bir yaklaşım üretiyorlar. Türkiye söz konusu olunca teleskop kullanmayı tercih ediyorlar. Dedik ki darbe girişiminden bir müddet önce bir profesör televizyoroda diyor ki 'albay olsaydım keşke ülkeme daha iyi hizmet ederim, yakında anlarsınız' diyor. Bu ismi akademisyen olarak getirmeyin dedik. Başka FETÖ'ye yakın şahıs, Cumhurbaşkanını mutlaka yargılayacaklar, halkı sokağa davet etmesi doğru değildir diyor. Sakın bizim önümüze bu şahsı gazeteci olarak getirmeyin dedik. Gerçek akademisyen ve gazetecilere hakaret etmiş olursunuz bunu kabul etmeyiz dedik.İfade özgürlüğü ve basın hürriyetinden bahsettiğinizde dünyanın hiçbir yeri bu konuda mükemmel değil. Biz bu konuda varoluşsal mücadele vermiş bir siyasi kadroyuz. Eğer Türkiye'de terör ve şiddeti öven kışkırtan söylemler karşısında AB bizim müsama göstermemiz gerektiğini söylüyorsa bu AİHM'e aykırıdır, saldırıdır.
BU İFADE UTANÇ KAYNAĞIDIR
PKK terör örgütüyle ilgili ifadeler. PKK ile mücadelede orantısız güç kullanıldığı ifadesini kabul etmiyoruz. Bu ifade rapora nasıl girmişse, utanç kaynağıdır. 65 ülkenin uçağı, kara harekatı DAEŞ'e karşı mücadele ediyor. Çıksınlar rapor yayınlasınlar, bu unsurların orantısız davrandıklarına dair. Bu söz, PKK konusundaki kınamalarda, ama kelimesini kullanmadan cümle kuramayan AB kurumlarının vizyonsuzluğunun tescilidir. DEAŞ konusundaki hiçbir ama'ya tahammül edemiyorlar ve doğrudur. Ama PKK da DEAŞ kadar vahşi bir terör örgütüdür. AB içerisindeki bazı siyasetçilerin PKK terörünün tehlikesini anlama konusunda vizyonsuzlukları veya PKK'ya duydukları sempatiyi ortaya koymaktadır. Schulz Türkiye'ye gece gündüz eleştiri yöneltiyor. Neden AP'nin PKK sergileriyle ilgili herhangi bir açıklamasını duyamıyoruz Schulz'un. Bu açıklamaların doğrudan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ruhuna aykırı olduğunu ifade ediyorum. Türkiye'yle ilgili ilerleme raporunda PKK ile ilgili değerlendirmelerin hepsi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırıdır.
SANKİ TÜRKİYE'DE BİR İÇ SAVAŞ VARMIŞ GİBİ
"Bazı şehirlerde savaşa benzer koşullardan bahsediyorlar. Bu cümlenin arkasındaki mantığı da görüyoruz: Sanki Türkiye'de bir iç savaş varmış gibi ifade kullanılıyor. HDP sözcüsü de en son olaylarda bu sözü kullandı. Bu ilerleme raporu tarihe geçecek belgelerdir. PKK'nın resmi söylemlerinin raporda olması üzücüdür. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine saldırıdır bu. AB hukuku PKK'yı açık bir şekilde terör örgütü olarak kabul etmektedir."
"HDP'li vekillerin tutuklanmasıyla ilgili objektif değerlendirme yapamıyorlar. Gözaltı kararları, dokunulmazlıkları kaldırılan bazı vekillerin terör propagandası yapması, kimilerinin doğrudan terör örgütüne destek vermesi, malzeme taşımanın içerisinde olması, halkın bazı kesimlerini ayaklanma için kışkırtan bunlar herkesin gözünün önünde olmuştur. Milletvekilliği makamına dönük, parlamentonun dokunulmazlığına dönük bir tavır yoktur. Teröre destek vardır."
KALİTELİ SÜREÇTEN BAHSEDİLİYOR
"AB'den sık sık kaliteli siyasi çözüm sürecine dönüş deniyor. Türkiye'de çözüm süreci meselesi çok net bir biçimde askeri vesayetin ve yargı vesayetinin, bu PKK ve HDP içinde sabote edilmesine rağmen, AK Parti tarafından dirayetle uygulanmıştır. Biz bu süreçte, PKK'nın bu milletin tamamına düşmanlık yapacak şekilde hendekler kazıp silahlar durdurduğunu net bir biçimde gördük."