Türk Diyabet Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hasan İlkova, Türkiye’de diyabetle ilgili çalışmalar sırasında tanı konulan hastaların yaklaşık üçte birinin diyabetinden habersiz yaşadığının belirlendiğini söyledi. İlkova “Ancak bir şikayet ortaya çıktığı, hastalığın bir komplikasyonu görüldüğü zaman insanlar doktora gidiyor. Tedavisiz birkaç milyon insandan bahsediyoruz, bu da çok önemli bir rakam” dedi.
Diyabetin iyi tedavi edilmediğinde bütün dokulara zarar veren, sakatlıklar bırakan, böbrek yetersizliğine, körlüğe kadar giden sorunlara neden olan bir hastalık olduğuna işaret eden İlkova, açlık kan şekeri değerinin 126 mg/dl ve üzerinde bulunmasının diyabet tanısı için yeterli olduğunu kaydetti. İlkova “Sık idrara çıkma, ağız kuruluğu ve çok su içmek, istem dışı kilo kaybı, sık ve aşırı acıkma, yorgunluk hissi, bulanık görme ve his kaybı diyabetin belirtileridir. Tip-2 diyabetli bireylerde bu belirtiler olmayabilir ya da orta şiddette olabilir” diye konuştu.
Türkiye’de diyabet sıklığının tespit edilmesi amacıyla yapılan tarama ve çalışmalara da değinen İlkova, şunları kaydetti: “Türkiye’de diyabetli sayısının 6-7 milyon civarında olduğu hesaplanıyor. Çalışmalarda ortaya çıkan diğer dramatik bir durum ise tanı konulan ya da tarayarak ortaya çıkarılan diyabetlilerin yaklaşık üçte biri diyabetinden habersiz, tedavi görmüyor. Ancak bir şikayet ortaya çıktığı, hastalığın bir komplikasyonu görüldüğü zaman doktora gidiyor. Tedavisiz birkaç milyon insandan bahsediyoruz, bu da çok önemli bir rakam. Tam 7 milyon olmasa bile buna yakın bir rakamda da diyabet riski taşıyan bir nüfus var. Bu kişiler, 5 yıl içinde yüzde 60, hatta 80’lere varan oranda diyabetin ortaya çıkabileceği bireyler. Tüm bunları topladığımızda toplumun yüzde 20-25’i, bir kısmı bilinen, bir kısmı tanı konmamış diyabetli, bir kısmı da diyabet riski taşıyan insanlardan oluşuyor.”
Prof. Dr. İlkova, Türkiye’deki diyabet popülasyonunun yüzde 5’inin tip-1, geri kalan kısmın ise tip-2 diyabetlilerden oluştuğunu dile getirerek, şöyle devam etti: “Şişmanlık ve fazla yağ dokusu da insülin direncini artıran proteinin, hormonun salgılanması demek. Toplumu esas yaralayan, sağlığını tehdit eden büyük hastalık, salgın gibi büyüyen tip-2 diyabet.”
GEBELİKTE ŞEKER YÜKLEMESİ GEREKLİ
Prof. Dr. Hasan İlkova, gebelikte şeker yüklemesi konusunda yanlış söylemler olduğunu belirterek, konuyla ilgili şunları söyledi: “Diyabet ve obezite açısından bakıldığında gebelik diyabeti diye bir olay var. Bu durum, gebeliğin genellikle son 3 ayında ortaya çıkan bir metabolizma bozukluğudur. Biz bunun için 24-26 hafta arasında şeker yükleme testi yapıyoruz. Bunu yapmak zorundayız ki gebelik diyabetini tanıyabilelim. Eğer bunu yapamazsak ya da bu gerekliliğin önüne doğru olmayan söylemlerle engeller çıkarılırsa o zaman biz gebeleri bu tarama sürecinden geçmeleri için ikna etmek zorunda kalıyoruz.”