EROL METİN / ÖZEL HABER
Onlar sadece minarelerden yükselen salalarla halkı darbeye karşı koymaya çağırmadı, bizzat kendileri de meydanlara indi. Çok sayıda din görevlisi, 15 Temmuz gecesi hiç çekinmeden ağır silahlar karşısında bedenlerini ortaya koydu. Kimisi şehit düştü, kimisi gazi oldu. Gazi Diyanet personelinden kimisinin bacağı koptu, kimisinin yüzü parçalandı, kimisinin elleri bir daha kullanılmamak üzere zarar gördü. Çoğunun vücuduna asker kılıklı teröristlerin kurşunu saplandı. FETÖ'nün hain darbe girişiminin önlenmesine öncülük eden fedakar din görevlilerinin gözyaşartan hikayeleri, Diyanet-Sen tarafından "Darbeyi Durduran Salalar" ismiyle belgesel haline getirildi.
ÖZEL HAREKATÇILARLA ÖLÜME KOŞTULAR
Amerika'nın kucağındaki teröristbaşı Fetullah Gülen'in mankurtlaştırdığı FETÖ'cü cuntacıların ilk hedefi, Gölbaşı'ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığı'ydı. İmam Mustafa Yaman ile müezzin Hasan Hüseyin Alkır, Özel Harekat yerleşkesinde Şehitler Camii'nde görevliydi. Saldırı haberini alır almaz evlerinden fırlayıp birlikte polislerin yardımına koştular. F-16'ların bıraktığı bombalar Özel Harekatçılarla birlikte onları da hedef aldı. Moloz yığınlarının altında kaldılar. İmam Mustafa Yaman şehadet şerbetini içerken, ağır yaralanan gazi müezzin Hasan Hüseyin Alkır, o anları şöyle anlatıyor: "Sağ elimen yüklenmiş molozları kaldırarak nefes almaya başladım. Kafamı sağa çevirdim baktım ki, ortada bacağı kopmuş ayağa kalmak için çaba sarfeden arkadaşları gördüm ama onun yanında kelimei şehadetlerin arşa yükseldiğini gördüm. Mustafa Hocam, sol yanıma uzanmış yüzü koyun yatıyordu. Üzerindeki molozları aldım. Kafasını ellerimin içerisine alarak, 'Mustafa! Mustafa!" diye bağırdım." Gazi müezzin Alkır, üzerine düşen görevi yerine getirmenin verdiği iç huzuru, "Hayatta malını kaybeden insan bir şeyini kaybeder. Sağlığını kaybeden insan iki şeyini kaybeder ama izzetini ve şerefini kaybeden her şeyini kaybeder' diyor ya, elhamdülillah izzetli ve onurlu bir şekilde üzerimize düşen vazifeyi ifa etmenin güzelliğini yaşıyoruz şu anda" sözleriyle dile getiriyor.
DARBEYİ SUSTURAN SELALAR
GÜLÜMSEYEN ŞEHİT
Ali Alıtkan, Diyanet İşleri Başkanlığı Rıfat Börekçi Eğtim Merkezi'nde görevliydi. "Eğer bugün ölürsek çok güzel bir ölüm olacak. Herkes bizi dualarla yad edecek" dediği kardeşi Hamdi Alıtkan'la birlikte Genelkurmay Başkanlığı önünde darbeci askerleri engellemeye çalışırken şehit düştü. Görüntüleri, "Gülümseyen şehit" olarak hafızalara kazındı. Eşiyle birlikte hastane hastane oğlunu arayan baba Ekrem Alıtkan, "Acile vardık. O arada işte birinci servise bakın, ikinci servise bakın, üçüncü servise bakın, yoğun bakıma bakın, bizi oyalıyorlar. O ara bir poşet geldi. Poşetin içinde elbiseler. Hanım elbisesini, ayakkabısını gördü. 'Bu Ali'm' dedi. Morga vardım. Çektiler kafa tarafı geldi. Tabii oğlum da yine konduramıyorum. Dedim ki biraz daha çek. Ön taraftan baktım ki oğlum" diyerek gözyaşlarına boğuluyor. Şehit babası Alıtkan, şöyle devam ediyor: "Bu şehit olan çocuklar seçilmiş çocuklar. Bir hayatlarına bakın, 3-5 tane şöyle bir karşılaştırın, gidip görüşün onlarla, hep aynı hikaye. Hep çileli insanlar, hep Rabbine şükreden insanlar, hep kendilerini Allah-u Teala'ya veren insanlar. Yani çıkarken zaten şehit olmaya giden insanlar."
BU VATAN İÇİN VERİLMİŞ BİR BACAK
Yatsı namazının ardından evine dönen imam Hüseyin Çınar, uçan F-16'lara bir anlam veremedi. Darbe girişiminden kızına gelen bir whatsapp mesajıyla haberdar oldu. O an için "Artık gitmemiz gerektiğinin kararını verdik" diyor. İmam arkadaşı Uğur Köseoğlu'yla birlikte engelleri aşa aşa Genelkurmay önüne geldi. Savaş uçakları Meclis'e bomba atarken, helikopterler de Genelkurmay önündeki kalabalığı taradı. Çınar, FETÖ'cü pilotların saldırısı sonucu sağ bacağını kaybetti. Kelimei şehadet getirerek şehit olmaya gittiğini belirten Çınar, "Bu vatan için verillmiş bir bacak. Bence bir şey değil. Yani diğer bacağım da gidebilirdi, iki kolum, hatta gövdem, hatta başım. O gece şehit olmaya da vardım. Bundan bizim korkumuz söz konusu değil. Feda olsun şu mukaddes vatana" diyor. Çınar'ın imam arkadaşı Uğur Köseoğlu ise ayağından yaralanmasına ve helikopterin defalarca alçalıp kendilerine kurşun yağdırmasına rağmen bacağı kopan arkadaşını hastaneye yetiştirmeye çalıştı.
VURULDU VAZGEÇMEDİ
İmam Arif Bostacı, evinin balkonunda çay içerken uçak sesleriyle irkildi. Darbe olduğunu anlayınca eşi ve çocuklarıyla helalleşip evden çıktı. Ateş altındaki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gitti. Helikopter saldırısında kolundan vuruldu. Geri adım atmadı. Diğer yaralıları araçlara bindirdikten sonra tekrar geri dönerek, Külliye önüne gelen ZPT'lere karşı koydu. Bostancı, Külliye önünde kendisini çok etkileyen bir anektodu da şöyle anlatıyor: "Orada 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Babasına kızdım. 'Abi kendin geldin, bu çocuğu niye getirdin' dedim. 'Evde durduramadım. Çocuk benimle gelmek için yalvardı' dedi bana. Çocuğa 'evladım niye geldin buraya' dedim. 'Amca burası benim de vatanım' cevabını verdi. Duygulandım."
RÜTBELİ HAİNLERİ ÇILDIRTAN DİRENİŞ
Gazi Diyanet personeli Rasim Kırçiçek, Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamasıyla hain kalkışmayı öğrendi. 'Duramadım evde' diyor. Çıktığı gibi saldırıya uğrayan Ankara Emniyet Müdürlüğü önüne koştu. 50 kişilik bir gruptular. Köprü üzerindeki erleri ikna ettiler. Hemen ardından tanka yöneldiler. Onların geldiklerini gören rütbeli cuntacılar, içinde bulundukları cipten inerek tanka bindiler. Emniyet'e yönelen tank bir anda korkusuzca direniş gösteren sivillerin üzerine ateş açtı. Vurulan Kırçiçek, tankın önünde yere yığıldı. Hastaneye yetiştirilen Kırçiçek'in bacağında kalıcı hasar oluştu. Görevine kaldığı yerden devam edemeyecek olan Kırçiçek, duygularını "Dedim bacak gitti ama vatan kurtulsun" sözleriyle ifade ediyor ve ekliyor: "15 Temmuz'da da çok iyi anladım. Din görevlilerimiz eğer bir şeyi yapmaya kalkışırlarsa bu memlekette her şey düzelir."
OĞLUM KALK YAŞAMAK BİZE HARAM
Altındağ Müftülüğü Şube Müdürü Sıtkı Yılmaz, TRT'de "Ordu yönetime el koydu" alt yazısını görünce "Oğlum kalk. Bu dakikadan sonra bizim burada durmamızın, hatta yaşamamızın da bir anlamı yok" diye seslendiği imam hatip lisesini yeni bitiren oğlu Taha Yasin Yılmaz'la birlikte sokağa çıktı. Yılmaz, kelimeler boğazına düğümlendiği için eşine "Allah'a ısmarladık" bile diyemediğini anlatıyor. Direniş sırasında oğlu Taha Yasin'in FETÖ'cü askerlerin kurşunuyla yaralanma anını "Allahu ekber' diyerek biri yere düştü. Hiç tahmin etmiyorum oğlumun olduğunu ama ses de yabancı değil. Kimdi bu yere düşen, çünkü yüzünü de göremedim. Afalladım. O ara bir döner gibi oldum, gördüm ki eyvah oğlum vurulmuş" şeklinde aktarıyor. Baba Yılmaz, gözünü kırpmadan memleketi bir dolara satmaya hazır olan FETÖ'cülere fırsat vermediği için Allah'a şükrediyor. Ayağında kalıcı hasar oluşan Yılmaz'ın gazi oğlu Taha Yasin Yılmaz da şunları söylüyor: "Hayatımdaki en büyük pişmanlıklardan birisidir belki, yani keşke şehitlik nasip olsaydı diye düşünüyorum. Başka da çok şükür hainlerin eline öyle bir fırsat geçmedi."
TEHDİDE RAĞMEN CAMİYE GİTTİ
İstanbul'da Kaymak Muratpaşa Camii'nin 25 yıllık imamı Osman Nuri Keskin, kendisine kimlik soran darbecilerin 'İçeri girin, yoksa ateş ederiz' tehdidiyle karşılaştı. Görevli olduğu camiye gitti. Minareden okunan sala darbecileri çıldırttı. Caminin etrafını saran gözü dönmüş hainler, imam Keskin'i derdest etti. Keskin, bazı gençlerin kendisini darbecilerden kurtarmak için verdiği mücadeleyi şöyle anlatıyor: "Askerler, 'seni ne ilgilendirir' diye bir tekme vurmuş çocuğa. Ağzı burnu kanamış. 'Bana bir kurşun sık, hocamı bırak' demiş. Böyle fedakar gençlerimiz var."
O SALALAR VATAN İÇİNDİ
İzmir'de sala okuduğu için 3 kişinin saldırısına uğrayan müezzin Mehmet Kuzgun, "Caminin camlarını tek tek kırdılar. Beni feci şekilde darp ettiler. 'Seni buradan sağ çıkarmayacağız. Bu camide sala veremezsin. Sen şehitler için sala vermiyorsun' dediler. Ama o gün şehitlerimiz vardı. Biz şehitlerimiz için vatanımız için salalar verdik" şeklinde konuşuyor.
ELEŞTİRDİĞİ GENÇLER ŞAŞIRTTI
15 Temmuz gecesi meydanlara çıkan Diyanet-Sen yöneticilerinin sözleri de oldukça çarpıcı. Diyanet Sen Genel Başkan Yardımcısı Hacıbey Özkan, Diyanet görevlisi olduklarını bilmeyen gençlerin kendisine 'Abi bu salaları, ezanları duyunca benim tüylerim diken diken oldu. Beni daha kimse zaptedemezdi' dediği bilgisini paylaşıyor. Diyanet-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yaman da o zamana kadar giyim kuşamı nedeniyle eleştirdikleri ve dua ettikleri gençleri ön saflarda gördüklerini kaydederek, "Ya Rabbi niye bu çocukları böyle biraz daha, yani şekli fiziği düzgün olsa dediğimiz çocukların hepsinin elinde bayrak vardı. Kimisi tekbir getiriyor, kimisi şehadet getiriyor, kimisi yürüyor derken, biz de kendimizi ateşin içerisinde bulduk" ifadelerini kullanıyor.
İYİ Kİ DIŞARIDA SABAHLAMIŞIM
Gazi İsmail Ayyıldız: TRT spikerinin 'Yurtta Sulh Konyesi yönetime el koymuştur' sözünü duyduktan sonra evde duramadım. İmam arkadaşlarımı aradım. Toplandık. Mamak Caddesi'ne indim. Havaalanına gittik. Oradan Külliye'ye indik. Külliye yakınında ateş açtılar. Vuruldum. Ambulansla götürdüler.
Gazi din görevlisi Mahmut Kurşun: Darbe girişimi teşebbüsünü duyduğumuz anda din görevlileri olarak hepimiz ne yapabiliriz diye bu kaygıyı yaşadık.
Gazi Diyanet personeli Ekrem Alacalar: İyi ki o akşam dışarıya çıkmışım, iyi ki o akşam milletin önüne geçmişim, iyi ki o akşam dışarıda sabahlamışım. Ses kısıklığı şu bu hiç umurumda değil, bu millet sağ salimen bu badireyi atlatmıştır.
Gazi din görevlisi Ahmet Uzunoğlu: Şunu anladık ki, bizim insanımız söz konusu vatanı olunca canını verir, vatanını kimseye vermez.