O gece yaşananlar tarihi bir iz olarak kalacak hafızalarda. FETÖ’nün darbe girişimini konu alan birçok kitap, sergi ve hatta müze açıldı. Ancak ressam-çizer Şafak Tavkul diğerlerinden farklı, sıcağı sıcağına bir çalışmaya imza attı.
Yaşadığı İstanbul Çengelköy’de 15 Temmuz gecesi darbecilere direnmek için sokağa çıkan Tavkul, yanında defter ve kalemlerini de götürdü. Askerin açtığı ateşle birlikte sipere yatarak gördüklerini çizdi, tarihe kendi notunu düştü.
Tavkul’un gelecek nesillere aktarılmasını dilediği bu eserlerin Çengelköy duvarlarında ‘Street Art’ konseptiyle halka açılması planlanıyor. Tavkul, o geceyi ve eserlerini KARAR’a anlattı.
O gece neler yaşadınız?
TRT spikeri darbe bildirisini okudu ve sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Biz o şokla eşimle birlikte bayrağımızı alıp dışarı çıktık. Evde kızımız vardı. Çıkarken ona tembihledik bize bir şey olursa dayın ve dedenle kontak kur diye. Çengelköy’de evimizin bir arka sokağına indik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halka sokağa çıkın çağrısı üzerine sokaklardaki insan sayısı da anbean artmaya başladı. Asker tarafından yara alan kişi sayısı artıyordu. Önümüzden yaralılar geçiyordu. Her yer kandı. Arkadaşlarımızın ölüm haberlerini almaya başladık. Sarsıldık. Çok uzun bir geceydi.
Ateş altında çizerken neler hissettiniz?
Dışarı sadece sanat yapmak için çıkmamıştım. Vatan elden gidiyor hissine kapılıp çıktım. Daha önce yaşanmamış şeylere şahit olduk ve ben bunların çizerek kalıcı olmasını sağladım.
Arabada, sokakta, evde her yerde çizdim. 15 Temmuz’dan sonra her gün sokaktaydık. Hayal ürünü hiçbir şey yok. Tanık olmadığım şeyler de var ama onların bu arşivde mutlaka olması gerekiyordu.
Çizerken en zorlandığınız şey ne oldu?
Benim çizimlerimi gören arkadaşlar Erol Olçok’u da çizmemi istediler. Ama ben onu nasıl çizeyim o benim dostum diyordum. Sonra Cevat geldi Erol’un erkek kardeşi Erol’u çizmemi rica etti. ‘Sen abimi çok iyi tanıyorsun. Sen çizer misin?’ dedi.
O isteyince bu durum benim için bir vazife haline dönüştü. Vurulma anını çizemedim. O anı düşünmek bile istemiyorum zaten.
Ona yakışacak bir şey çizmeye karar verdim. O günü ve coşkuyu anlatan bir anı kalması açısından bu şekilde resmettim.
O geceki ruhu anlatır mısınız?
Kurtuluş Savaşı’na benzeyen bir atmosfer vardı. Karşımızdaki ise kesinlikle Türk askeri değil yabancı bir orduydu. O gece onlara karşı bir Kurtuluş Savaşı verildi.
Silahımız olmadığından kazanmak gibi bir durum söz konusu değildi. Sanki hepimiz ölmeye gittik. Bu ülke bir gün işgal edilebilir ama bunu biz görmeyiz.
Bu millet hakikaten basite alınacak güçte değil. Çerkez’i, Ermeni’si, Boşnak’ı, Arnavut’u var.
Bizi hep mozaiğe benzetirler ama biz ebruyuz. Her bir renk iç içe girmiş tek bayrak altında bir milletiz!
Resimlerinizdeki bazı karakterlerin boğazında üst üste birkaç metal var.
Onlar Yasin Suresi’nin sekizinci ayetinde bahsi geçenler aslında: ‘Biz onların boynuna halkalar geçirdik o yüzden hep boyunları yukarıda gezerler’ diyor.
15 Temmuz gecesi sabaha karşı izlediğim bir televizyon programında Binbaşı Barış Dedebağı’nı gördüm. Olayların oluşumunu, gelişimini anlatıyor.
Orada FETÖ’cü askerleri tarif ederken hepsinin ortak bir yanı var boyunlarına halka geçirilmiş gibi kafaları 90 derece yukarıdan bakar diyordu.
Sizi 15 Temmuz gecesi en çok etkileyen ne oldu?
Vurulanlar... Bir de televizyonda gördüğüm ilk köprüdeki görüntü. Halk, askerler ve tankların tam karşısında ellerinde bayraklarla bekliyor. O grubun en önünde yürüyüşü kadına benzeyen biri var. Ellerini açmış tanklara doğru yürüyor!
İlk onu vuruyorlar ve üzerinden toz bulutu kalkıyor. Bir de motoruyla tankların üzerine doğru giden bir kahraman var.
Arkasından gitme diye bağırsalar da dinlemiyor. O anda asker tarafından vurularak yere seriliyor.