'Zayıf halka' kaçak göçmen

'Zayıf halka' kaçak göçmen

Virüsle mücadele sürecinde Türk-Alman Üniversitesi Göç Merkezi Müdürü Murat Erdoğan’dan kritik uyarı geldi: Türkiye’de 1 milyon kaçak göçmen var. Kalabalık evlerde bir arada yaşayan bu insanlar ‘yakalanırız’ korkusuyla hastaneye gitmiyor. Yardımlardan yararlanamadıkları için de çalışmak zorundalar. Acil önlem şart, yoksa 83 milyon sıkıntı yaşar.

RÖPORTAJ: MİKDAT KARAALİOĞLU

Türkiye, koronavirüsle tüm imkanlarını seferber ederek mücadele ediyor. Bu konuda da genel hatları itibarıyla toplumsal uzlaşma mevcut. İllere ilçelere yayılmış bir mücadele ağı kurulmuş durumda. Ancak bu ağın dışında kalan bir kesim var: Düzensiz Göçmenler. Sayıları 5.1 milyonu bulan mültecilerin, yaklaşık 1 milyonu düzensiz mülteci olarak adlandırılan, illegal bir şekilde Türkiye’de bulunan göçmenler. Çoğunluğunu Suriyelilerin oluşturduğu düzenli göçmenler sağlık hizmetlerinden istifade edebiliyor. Ancak düzensiz göçmenler bu imkândan mahrum.

Türk Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi - TAGU Müdürü Prof. Dr. M. Murat Erdoğan yıllardır mülteciler konusunda çalışmalar yapıyor. Erdoğan, Karar’a koronavirüsle mücadelede ihmal edilen 1 milyon düzensiz göçmenin durumu ve yaşadıkları ile ilgili bilgiler verdi.
Türkiye’deki düzensiz göçmenler zannedildiği gibi Suriyelilerden oluşmuyor. Afgan, İranlılar başta olmak Pakistanlılar, Iraklılar ve bazı Afrika ülkelerinden gelen kişiler düzensiz göçmen nüfusunun çoğunluğunu oluşturuyor.
Bu kişiler olası bir hastalık durumunda deşifre olacakları ve sınır dışı edilebilecekleri korkusu ile hastanelere başvuramıyor. Zaten maddi imkanları da böyle bir hizmet almaya uygun değil. Türkçeye hakim olmadıkları için bilgilendirme kampanyalarından da haberdar değiller. Öte yandan büyük bir bölümü de zaten kendi dillerinde bile okur yazar değil.

Prof. Erdoğan, düzensiz göçmenlerin koronavirüsle mücadelede nasıl tehdit oluşturduklarını rakamlar ve verilerle açıklarken, devletin ve sivil toplum örgütlerinin bu sorunla nasıl mücadele etmesi konusunda da çözüm önerileri sunuyor.

Erdoğan’a göre yapılabilecek en büyük hata bu kesimin, yaşadığımız zorlu günlerde bir nefret objesi haline gelmesi ve bu sorununu siyasi olarak suiistimal edilmesi. Toplum sağlığı hepimizi ilgilendiriyor ve koronavirüsü de etnisite tanımıyor.

Türkiye’de ne kadar düzensiz göçmen var?

Genelde “kaçak/yasadışı/illegal” denilen ama yasal ve akademik anlamda “düzensiz” olarak göçmenlerin sayısını, devlet tarafından yakalanmış ya da tespit edilmişler olarak vermek mümkün ama tam sayıyı vermek mümkün değil. Sadece tahminde bulunabiliriz. Biz Göç İdaresinden yıllık yakalanan düzensiz göçmen sayısını öğreniyoruz. Bu sayı 2015’de 146, 2015’de 174, 2017’de 175, 2018’de 268, 2019’da ise 454 bin. Yani son beş yılda 1.2 milyonun üzerinde. Bunlar devletin yakalayıp bir bölümünü (yaklaşık % 10-15) geri gönderdiği ya da geri gönderme konusunda hazırlık yaptığı kişiler. Bunun dışında devletin yakalayamadığı ne kadar kişi var diye soracak olursak, bu konuda sadece spekülasyon yapabiliriz. Bu konuda kesin bir rakam söylemek zor. Ancak yakalan sayısının en az yarısı kadar yakalanmayan kişilerin olduğu mümkün diye düşünüyorum.

Yakalanan kişiler nerede?

Her ülkede geri gönderme merkezleri vardır. Bizde de var. Bu kişilerle ilgili olarak geldiği ülkelerle temas kurulur. İlgili devlet bu kişileri kabul ederse biz gönderiyoruz. Bu öyle kolayca gerçekleşen bir süreç değil. Bu süre içinde bu düzensiz göçmenler Geri Gönderme Merkezlerinde tutlulur. Düzensiz göçmenler, özellikle dışarda olmaları uygun görülmeyenler GGM’lerde tututulur. Diğerlerine de şu şehirde olacaksın buradan bir yere ayrılmayacaksın şeklinde talimat verilerek, kontrol edilerek serbest bırakılır. Türkiye’de 28 GGM var ve toplam kapasite 20 bin. Bu son üç yılda en iyi ihtimalle toplam 200 bin kişiyi geri gönderildi. Geriye yine de çok yüksek bir rakam kalıyor. Yani yakalanamayanlar da eklenirse 1 milyonun üzerinde. Üstelik bunlar sadece devletin bildiği, yakaladığı, seni geri göndereceğim dediği kişiler.

Soru- Sayılara tespit edilemeyenlerle birlikte yaklaşık 1 milyon düzensiz göçmenden bahsedebiliriz herhalde. Bu kişiler sağlık hizmetlerinden ne derece istifade edebiliyor. Yani düzenli göçmenler gibi sağlık hizmetlerinden istifade etme imkanları var mı ?

Türkiye’deki Suriyeliler hakkında bir sıkıntı yok. Geçici koruma altındaki Suriyelilere birinci derecede sağlık hizmetleri veriliyor. Onun dışında devlet tarafından tespit edilmiş düzensiz göçmenlere de yine zorunlu hallerde sağlık hizmetleri verilir. Yani koronavirüsü ile ilgili bir vaka olduğunda bu kişilere de sağlık hizmeti verilir. Ancak burada asıl risk yakalanmamış olan kişilerde. Yani Türkiye’ye ye girdiği henüz bilinmeyen kişilerde. Bu kişiler rahatsız olup hastaneye geldiğinde kendini deşifre etmiş oluyor. Dolayısıyla bu kişiler mümkün olduğunca hastanelere gitmiyor ya da gidemiyorlar.

Peki tespit edilmiş düzensiz göçmenlerin durumu an itibarıyla nedir. Koronavirüsü konusunda bir hizmet alabiliyorlar mı? Onlara ulaşmak ne şekilde mümkün oluyor?

Bu kişiler bu zamana kadar ülkelerine geri gidecek kişiler olarak görüldükleri için, çok acil durumlar dışında, düzenli bir sağlık hizmeti alamıyorlardı. Sadece sığınmacı olarak tanımladığımız uluslararası koruma altında olanlar/başvuru sahibi olanlar ve Suriyeliler bu hizmetlerden yararlanıyor. Koronavirüsü ile yeni bir durum ortaya çıktı. Düzensiz göçmenlerin koronavirüs salgınını yaymasını, dolayısıyla toplum sağlığı için bir tehdit oluşturmasını engelleyecek önlemler almak gerekiyor. Bu çerçevede –anladığım kadarı ile gerginleşen ortam da dikkate alınarak- çok fazla resmi açıklama yapılmıyor. Ancak bu insanlar hastanelere başvurduklarında onlara hizmet verilmemesi söz konusu olmaz diye tahmin ediyorum. Ama sorun, kayıt dışı olanların deşifre olma endişesinden kaynaklanacaktır.Bu korku ile kendileri hastanelere gitmez diye düşünüyorum.

Peki düzensiz göçmenlere yönelik, “Koronavirüsün size bulaştığını düşünüyorsanız hastanelere gidin, korkmayın size bir şey yapılmayacak” türü bir mesaj bu kişilere verildi mi ?

Hayır Türkiye bunu henüz yapmadı. Bunu Portekiz yaptı. Portekiz, ülkede hangi statüde olursa olsun bulunan yabancılara üç ay boyunca, ülkede yasal ikametle kalıyor gibi davranacağını açıkladı. Oradaki düzensiz göçmenlere hastanelere başvurmaları durumunda üç ay boyunca başlarına bir şey gelmeyeceği normal sağlık hizmeti verileceği söylendi. Ama orada genelde düzensiz göçmenler biliyor. Bizdeki önemli sorun, bilinmeyenlerin de varlığı…

Türkiye’deki düzensiz göçmenler genelde hangi ülkelerden geliyor.

Son yıllarda çok belirgin bir biçimde birinci sırada Afganlılar var. Sadece geçen sene yakalanan 454 bin düzensiz göçmenden 201 bini Afganlı, 75 bini Pakistanlı, yaklaşık 50 bin civarında Suriyeli, 15 bin civarında da Irak’tan gelen var. Ama Afganlar açık ara önde. Son beş senede yakalanan Afgan sayısı 430 bini aştı. Afganlılar arasında da iki kategori var. Biri doğrudan Afganistan’dan gelenler diğeri de yıllardır İran’da yaşayan Afganlar.

Peki koronavirüsü bağlamında düzensiz göçmenlerin şu anki durumu nedir. Kendi aralarında bir destek ağı var mı ya da kendilerine yardım eden sivil toplum kuruluşları var mı?

Bunlara canla başla yardım etmeye çalışan sivil toplum örgütleri var, mesela SGDD (ASAM), IGAM, Hayata Destek, YUVA, MAYA gibi. Uluslararası sivil toplum örgütleri var. Bu örgütler gayet olumsuz koşullarda yaşayan göçmenlere koronavirüsün karşı korumak için bir çaba içindeler ama şu an koronavirüs nedeniyle hizmet veremiyorlar. Nerdeyse tamamı artık evden çalışmak zorunda. Sıkıntısı olan bir kişiye sadece telefonla hizmet verebiliyorlar. Sıkıntısı olan bir kişiye en fazla hastaneye git diyebiliyor, daha fazlasını diyemiyor. Bu konu hakkında farkındalık yaratmaya çalışıyorlar. Bir diğer sorun ise Türkiye’de nerdeyse herkesin birbirinden nefret ettiği bir ortamda mülteci konusu gündeme gelirse nefretin daha çok artma riski de var. Konunun uzmanları bile bugünlerde daha az açıklamalar yapmayı tercih ediyor. Bu uyarıları yaptığımızda kamuoyunda birçok kişiden bizim insanımız virüsle mücadele ederken, sen neyin derdindesin türü tepkilerle karşılaşıyoruz

Ama burda ortak bir dil bulmamız gerekiyor. Bir milyon düzensiz göçmen var ve bunlar korumasız. Toplum sağlığı için de büyük bir tehdit.

İki sebeple koronavirüs konusunda düzensiz göçmenlere destek verme zorunluluğumuz var. Birincisi insani sebeplerle. İnsanlık onuruna inanıyorsak vicdanen de ve hukuken bu insanlara destek vermemiz, bunu da emel bir hak olarak görmemiz lazım. Eğer bu değerlere inanmıyorsak, o zaman en azından kendi sağlığımız ve kendi çıkarlarımız için bu kişilere destek vermek zorundayız. Yani virüs yayılınca etnisiteye ya da statüye bakmıyor. Bu insanlar hastalanır ve biz yeterli önlemler almazsak bu hepimizin sorunu.

Peki bu kişilere nasıl ulaşılır. Örneğin Afganlıların hepsi bir yerde ya da mecrada yakalama imkânı var mı?

Bu mümkün değil. Almanya’da bunun güzel bir örneği yaşandı. Angela Merkel’in korona hakkındaki konuşması Türkçe altı yazıyla yayınlandı. Türkler 60 yıldır Almanya’da yaşıyor ve büyük bölümü Almanca biliyor. Ancak hepsine ulaşmak için Türkçe alt yazı ile verildi konuşma. Bizde de Sayın Cumhurbaşkanı’nın Sayın Sağlık Bakanı’nın konuşmaları alt yazıyla verilebilir. Ancak bu da tek başına yetmeyebilir. Siz Arapça alt yazı ile verirsiniz, Peştucası ne olacak, Urducası ne olacak. Ama en azında büyük gruplar hedef alınabilir. Öte yandan bu kişilerin büyük bir bölümü okur yazar değil. Önemli konuşmalar dublaj yapılarak verilmeli. Çok zor bir şey de değil bu. Bu insanlara sosyal medyayı da kullanarak, yazıdan daha çok dublajlı mesajlar kullanarak ulaşmamız gerekiyor.

Düzensiz göçmenler arasında koronavirüsün ne denli yaygın olduğuna yönelik tahminler var mı?

Bir tahmin yok ancak bu konuda olumlu sayılabilecek ya da olumsuz sayılabilecek olgular mevcut. Olumlu yönler şunlar: Diğer bir çok ülkeye örneğin Yunanistan’a göre bizim kamplarda da GGM’lerde de koşullar gayet iyi. Bu kamplardaki kişiler yeterli sağlık hizmeti yaşıyor. Kamplarda yaşamayan ezici çoğunluk da bizim gibi kentlerde yaşıyor. Yani toplumda virüs ne kadar yaygınsa onlarda o kadar yaygın. Öte yandan mültecilerin yaş ortalaması Türkiye’nin yaş ortalamasından altında. Örneğin Türklerin yüzde 8 ile 10’u 65 yaş üstü. Suriyelilerin ise yüzde 2’si. koronavirüs ileri yaşlarda daha ölümcül olduğundan bu avantaj olarak kabul edilebilir. Gelelim olumsuzluklara: Bütün çabalara rağmen, yeterli düzeyde bilgilenemiyorlar. İkinci olarak virüsle mücadele için tavsiye ettiğim, evinde kal, hijyen kurallarına dikkat et gibi tedbirleri mali imkansızlıklarından dolayı uygulayamıyorlar. Üç, evlerde çok kalabalık olarak yaşıyorlar. Ayrıca sağlık hizmetlerine ulaşmada, Suriyeliler dışında, büyük sıkıntılar yaşanıyor. Ve son olarak da ne yazık ki gergin toplumsal ortam bakımından, her an günah keçisi olma riski ile karşı karşıyalar, böyle olunca da sahipsiz kalıyorlar.

TABLO PEK PARLAK DEĞİL

En önemli negatif etken de şu: Bu insanlar hayatlarını çalışarak sürdürüyorlar. Başka bir imkanları yok, Türkiye’de 3.7 milyon Suriyeli var. Yaklaşık olarak 400 bin diğer sığınmacı var. Yani toplam 4.1 milyon sığınmacı diyebiliriz. Bunun üzerine en az 1 milyon da düzensiz göçmen var Türkiye’de. Peki hayatta nasıl kalıyorlar? Malum AB ile yapılan anlaşma ile gelen paranın bir bölümü SUY yardımı (Kızılay Kart) olarak sığınmacılara dağıtılıyor. 1.7 milyon kişi yaklaşık 2 yıldır ayda kişi başına 120 TL para alıyor. Bu para 5 milyonu aşkın sığınmacı ve düzensiz göçmene (1.5 milyon Suriyeliye ve 200 bin diğer sığınmacılara) veriliyor. Ama söz konusu olan 5 milyonu aşkın insan var. Bu parayı alanlarda dahil olmak üzere hepsinin çalışmaktan başka bir seçeneği yok.

Peki bu koşullarda herkesin işten kaçtığı, toplu yerlerde olmaktan kaçtığı bu koşullarda kim çalışacak. Tabii ki toplumun en altında olanlar çalışacak. Ne yazık ki bu kişilerin kayıtları yok. Çalışanlara yönelik herhangi bir hak ya da teşvik alma imkanları yok. Bazen çalıştıkları paraları bile alma imkanları olmuyor. Muhtemelen şu anda yaşanan emek sömürüsü şimdi katlanarak daha da artacak. Bu kişilerin hastalığa yakalanma durumunda hastalığı bulundukları çevreye sonra da ailelerine yayma riski bir hayli yüksek. Alınan tedbirler genelde vatandaşa, hatta vatandaşın da kayıtlı olanına. Unutmayın ki Türkiye’de 10 milyon T.C. Vatandaşı kayıt dışı çalışıyor. Sığınmacı ve düzensiz göçmenlerin işi çok daha zor.

Peki bu sorunu çözmek için neler yapılabilir?

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Toplum Bilimleri Kurulu oluşturulacağını söyledi. Bu kurulda sağlık uzmanlarının yanında yaşamın diğer alanlarından psikolog, sosyolog, istatistik ve din sosyolojisi alanında uzmanlar bulunacak. Dünyada en fazla mülteci barındıran ve mülteci ile düzensiz göçmen sayısının Türkiye nüfusunun % 6-7’sine ulaştığı Türkiye’de bu kurulda mutlaka göç uzmanlarının olması lazım. Yapılabilecek öneriler şunlar:

1-Göçmenler konusunda hizmet veren STK’ların bir ağının oluşturması lazım. Ve bu ağın mutlaka devlete bilgi aktarması, devletin de acil politika yapım sürecinde bu STK’lardan destek alması gerekiyor. Bu destek, hem bu kitlenin ihtiyaçlarının daha iyi anlaşılması, desteğin daha etkin sağlanması hem de gerginleşen toplumda yakın zamanda ortaya çıkabilecek sosyal çatışma ve saldırıları engellemek için de önemlidir.

2-Mültecileri bilgilendirme çalışmaları, sosyal medyanın da kullanılarak muhatap kitlenin ana dilinde de yapılması lazım. Mültecilerin anlayabileceği dil ve üslupta bu içeriklerin oluşturulması gerekiyor.

3-Devletin Portekiz’de olduğu gibi bütün mültecileri yönelik “Kim olursanız olun, herkese sağlık hizmeti verilecektir‘ çağrısını yoğun bir şekilde yapması gerekli. Hatta bu çağrıyı Sayın Cumhurbaşkanın yapması daha verimli olur.

4- Türkiye olağanüstü bir yük altında. Mali kaynaklar da son derece kısıtlı. Bunu açılan destek programlarında da görüyoruz. Ayrıca sığınmacılar ve düzensiz göçmenler için harcama yapması, özellikle mali destek sağlaması çok zor. Onun için acilen AB, BM ve WHO başta olmak üzere uluslararası kurumlar ile temas kurularak, sığınmacılar ve düzensiz göçmenler konusunda alınacak tedbirlere ve mali desteklere imkan sağlayacak bir mali destek programı üzerine çalışılmalıdır. Üç aylık bir mali destek programı ile hem kayıt sayıları güncellenir hem de sığınmacılar/düzensiz göçmenler için de genel toplum için de riskler azaltılabilir.

5. Mutlaka ve mutlaka yaşanan bu kriz ve ortaya çıkan yeni öncelik ve ihtiyaçlar dikkate alınarak Suriye politikasının gözden geçirilmesi gerekir. Bu konuda her türlü radikal karar, toplumdan hiç olmadığı kadar destek bulacaktır.

PROF. M MURAT ERDOĞAN KİMDİR

Türk Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi Müdürü
Prof. Erdoğan, Uluslararası Metropolis Yönetim Kurulu Üyesi, UNESCO-Türkiye İletişim Komitesi üyesidir. Akademik ilgi alanları iradi ve zorunlu göçler, mülteciler, yurtdışındaki Türkiye kökenliler, AB, siyasal karikatürler, siyasal davranışlar, İslamafobi, Almanya ve Türk dış politikası olan Prof.Erdoğan, Avrupa’daki Türk diasporası konusunda “Euro-Turks-Barometre”, Türkiye’deki Suriyeliler konusunda ise “Suriyeliler Barometresi” başlıklı kapsamlı ve düzenli kamuoyu araştırmalarını da yürütmektedir. Prof. Erdoğan’ın başta Suriyeliler Barometresi-2017: “Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi” (2017), Elite-Dialogue: Türkiye’deki Suriyeli Mülteci Akademisyen ve Üniversite Öğrencilerinin Durumu, Sorunları ve Beklentileri Araştırması (2017), Türk Medyası ve Mülteciler (2017) olmak üzere çok sayıda kitabı bulunmaktadır.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN