‘Zorlukla beraber kolaylık...’

Son düzlükteyiz. Bir, iki... Üçüncü gün dananın kuyruğu kopacak.

Biraz gevşek bir seçim ortamı. Neden bilmiyorum. Birçok siyasinin dile getirdiği gibi, yakın zamanların en önemli seçimi bu. Fakat, sokağa önemiyle mütenasip bir yoğunlukta yansımıyor.

Geçenlerde, ‘Erol Olçak’ın yokluğu hissediliyor’ diye yazmıştım.

Doğru, hissediliyor. Kimse parlak bir prodüksiyon çıkaramadı bu seçimde.

Fakat sadece bu olamaz, seçim kampanyalarının eskisi kadar coşkun olmaması.

Seçim sokağa çok yansımasa da, insanların içine yansıyor.

Yani, insanlar sokakta çok ilgili, çok heyecanlı görünmüyorlar ama, içten içe seçimi yaşıyorlar.

Bana sorulan sorulara bakarak varıyorum, insanların seçimle çok ilgili olduğu sonucuna.

‘Kime oy versem, nasıl olur?’

Reis’e daha sıkı sarılmalar, boyuna anket sormalar, ‘Meclis’te ne olur’lar, ‘HDP’ye mi versem’ler, daha neler neler.

Bu aslında, yeni sistemi anlama çabası.

Siyasetçiler sisteme ansızın yakalandı. Noksanlarını alel acele telafi etmeye uğraştılar.

Vatandaş da sisteme intibak etmeye çalışıyor.

Belki sisteme kendince bir yorum katacak. Sistemde eksik gördüğü şeyi kendisi, oylarıyla sisteme monte edecek.

Belki de sisteme açık çek verecek. Dipten başa onaylayacak.

Görürüz Allah izin verirse birkaç gün sonra.

Her nedense, içimde bir seçim ferahlığı yok.

Kasvetli bir havadayım.

Bunu neye bağlamalıyım, bilmiyorum.

Rüyaları bazen tabir etmezler. Muallakta kalsın, tabir edersek yönlendirmiş oluruz diye.

Gelenekte bir şey varsa yabana atmamak lazım, vardır bir hikmeti.

Muhtemel seçim sonuçları mıdır bu ruh halime sebep?

Değildir.

Tahminimi sorarsanız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimden galip çıkacağını söylerim.

Seçim ikinci tura kalır mı?

Zayıf ihtimal.

Zayıf da olsa, ihtimal ihtimaldir.

Fakat, içimdeki halet, seçimin neticesiyle ilgili değil.

Seçim olup bitince ferahladığımız zamanlar olmadı mı?

Oldu, kaç defa.

Seçim bitince hüzünlendiğimiz zamanlar oldu mu?

O da oldu.

Fakat bu sefer, seçimin neticesiyle irtibatlı değil.

Taraflardan herhangi birinin kazanmasıyla veya kaybetmesiyle irtibatlı değil.

Siyasetçilerin veya fanatik taraftarlarının “Şöyle iyi olacak, şöyle güzel olacak” demeleri bir kulağımdan girip ötekinden çıkıyor.

Bütün bunlardan bağımsız olarak, tatsızım.

Birkaç yıl önce ‘Güzel günler mazide kaldı’ cümlesinin geçtiği bir yazı yazmıştım. (Yeni Şafak, 17 Haziran 2015.)

Çok sevdiğim bir dostum, “Abi sen o yazıyı yazdığın günden beri, sürekli o söz gerçekleşiyor” dedi.

(Adını bu bağlamda anarsam belki memnun olmaz diye anmıyorum.)

Hatta demişti ki, “Değiştirsen, iyiliğe dair bir şeyler yazsan.”

Dikkate almaya değer.

Ben, (sevgili dostum şair Hüseyin Atlansoy’dan iktibasla) “İyi günler ilerde” diye de yazı yazmıştım.

Bazen, kasvetli zamanlardan sonra inşiraha kavuştuğumuz oluyor.

İçimiz kavrulurken, hiç ummadığımız bir şekilde derin bir nefes aldıklarımız...

Bunu, kendi hayatımızda, hepimiz tecrübe etmişizdir.

İnşallah sonrası güzel olur.

Adını anmadığım dostumun tavsiyesine uyarak, “Güzel günler mazide kaldı” cümlesinin yerine başka bir cümle koyabiliriz.

Büyüklerimiz, böyle hallerin şifasını ‘İnşirah’ta aramamızı öğütlüyor.

Öyleyse, ‘İnşirah’ın anlamına iltica edelim.

Geleneğe uyarak, yazımızı ‘hüsn-i hatime’ ile bitirelim.

“Zorlukla beraber kolaylık vardır.”

“Zorlukla beraber kolaylık...”

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum