Yer yatağıyla Kur’an’ın alakası?

Aliya İzetbegoviç’in memleketindeyim. Şu yazımı bitirebilirsem, ayaktaşlarımla beraber iftara Hacıbayriç’in ‘Aşçınitza’sına gideceğiz.

Aliya’nın kabrine de gideriz inşallah. Biz, millet olarak ona borçluyuz.

Niye Aliya dedim? Şundan. Geçen, arkadaşım Osman Ağırman’ın bana gönderdiği mesajları anlatmıştım.

Biri Aliya’nın sözüydü. Diyordu ki Aliya:

“Müslümanlar, Kur’an hayata nasıl uygulanacak sorusundan kaçmak için Kur’an’ın nasıl okunması gerektiği hususunda geniş bir ilim ürettiler.”

Müslümanlar, gerçekten pek çok ilimler ürettiler. Kimimiz, o ilimlerin yardımıyla Kur’an’ı daha iyi anladı.

Kimimiz, o ilimlerin oyalamasıyla Kur’an’ı anlamaktan uzaklaştı.

‘Kıraat,’ ‘Tecvit’ mühimdir elbette. Çünkü, Kur’an’ı nasıl anladığınız biraz da nasıl okuduğunuza bağlıdır.

Böyle ilimlerin gelişmesinde sorun yoktu.

***

Eğer, Aliya’nın altını çizdiği “Kur’an hayata nasıl uygulanacak” sorusu veya Ali Şeriati’nin işaret ettiği “Kur’anı nasıl anlaşılacak” sorusu askıya alınmış olmasaydı.

Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması, sıkıntılı meseledir.

Sıkıntı, ‘biz’den kaynaklanır.

‘Biz’den ve ‘ben’den.

Her şeyin merkezinde ‘ben’ vardır.

‘Ben’ insanın gerçeğidir. Mümkün değil kurtulamaz.

Tasavvuftaki ‘seyr ü süluk’un biraz ‘ben’den kurtulmakla ilgili olduğunu zannediyorum.

‘Ben’den kurtulmuş bir sufi’ye rastlayan var mı?

‘Ben kurtuldum’ diyene, kurtulmuş taklidi yapana kulak asmayın.

Hüsnüzan edelim: Gök kubbenin altı boş değildir.

Muhtemel ki ‘ben’den tamamen sıyrılmamız gerekmiyordur.

Biraz kontrol etmemiz kafidir.

Yani, hepten zıvanadan çıkmasın.

Kur’an-ı Kerim’e ‘ben’le yaklaşırsan, sen, Kur’an’ı tasdik etmezsin.

Kur’an’ın seni tasdik etmesini istersin.

Kur’an seni tasdik edinceye kadar mücadele edersin.

Yeterince dilbaz isen, Kur’an’ın ‘sen’i, bir başka söyleyişle ‘ben’i tasdik etmesini sağlarsın.

‘Sen’in haklı olduğunu ispat edecek bir rivayet, bir ‘darb-ı mesel illa ki bulursun.

Güçlüsün. O zaman, Kur’an-ı Kerim seni nasıl zapt edecek?

Hele ‘sen’i anlamak Kur’an’ı anlamaktan daha rasyonelse?

Karlıysa?

Avantajlıysa?

Ayetler alınıp satılabiliyor, değil mi?

Veya çok akıllısın. Kur’an senin ukalalığınla nasıl baş edecek?

(‘Ben’ veya ‘sen’ yerine ‘nefs’ desem olmazdı. Çünkü ‘nefs’i insanlar üzerine alınmıyor. Başkası sanıyor. Halbuki ta kendimiziz.)

Burada meramım anlaşılıyor mu emin değilim.

Çünkü, normal, makul bin insan için gerçek şudur:

Kur’an’ı okursun ve anlarsın.

Anlamadığını hissediyorsan, biraz daha okursun, biraz daha iyi anlarsın.

Anlaşılması çok güç bir yere geldiysen, bilenlere sorarsın.

Kur’an’ı anlamak için ömrünü vermiş insanlar var, onların kitaplarına bakarsın.

Tatminkar bir cevap bulamazsan, “eh, burasını da anlayamadım” dersin.

Okuduğunla amel edersin, biraz daha iyi anlarsın.

Sen, kendini, yani kendi kalbini, kendi zihnini Kur’an’a açtıkça, Kur’an da kendisini sana açar.

Eğer sen doğruysan.

Kafan, kalbin, fesat değilse.

Eğer, Kur’an’la insanları aldatmayı (buna kendini aldatmak da diyebiliriz,) Kur’an’la insanları bir ticari, siyasi maksada sevk etmeyi kafana koymamışsan.

En hassas yerdeyiz.

Bunca lafın en üstüne ‘içtenlik’ diye bir kelime koyalım.

Takınılmış değil, göğsünüzün ta ortasında duran bir içtenlik.

Halis olmak, katışıksız olmak.

***

Allah’a karşı samimi miyiz?

Yoksa, idare mi ediyoruz?

Bu sualin tevellüt edeceği sessiz münakaşa ‘nefsi müdafaa’ engeline takılmazsa ‘nefs muhasebesi’ne dönüşebilir. Bu da faydalıdır.

Anlamasak olmaz mı? Birisi anlasın, biz onu takip edelim?

Hayır! Sağlıklı olan şudur:

Anlayan size de anlatsın, beraber yürüyün.

Zira, insan vekaleten değil, asaleten mes’uldür.

İftardan önce Aliya’nın evine gider miyiz acaba?

Süleyman (Gündüz) dedi ki, “Çok mütevazı. Bir yer yatağı var işte.”

Bunun Kur’an’ı okumakla, Kur’an’ı anlamakla, tatbik etmekle alakası var mıdır?

İçimizdeki ‘amigo’ Yoktur! Yoktur! Diye tepinse de... Bir sürü mantıklı laf kotarsa da...

Bence var.

Biz yapınca yapmacık olabilir. Ama Aliya’nınkinde var.

(Geçen yazımda yerim kalmadığı için buraya intikal eden bir not: Dakar’a seyahatinde, Aliya’nın pijamasını çoraplarının içine soktuğunu fark eden de Süleyman Gündüz’dür.)

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum