‘Üst akıl’a nasıl bakmalı
Bir gün, bakıyorsunuz, bir bomba patlamış. On kişi, yirmi kişi, elli kişi can vermiş. Başka bir gün, mesela, Fitch, Türkiye’nin notunu düşürmüş.
Başka bir gün, ABD, Suriye’de PKK’nın uzantısı olan PYD ile işbirliği yapmış. Bu işbirliğini, IŞİD’e karşı mücadelenin gerekli kıldığı bir durum olarak izah etmeye çalışmış.
Başka bir gün, Kuzey Irak’ta ve Kuzey Suriye’de uzantıları olan PKK, İstanbul’da canlı bomba patlatmış.
Başka bir gün, ABD’nin ve PKK’nın müşterek düşmanı olduğu varsayılan IŞİD, Ankara’da bomba patlatmış.
Başka bir gün, ABD’de mukim, şakirtlerinin ‘Kainat İmamı’ olduğunu zannettiği bir şahsa bağlı olan üniformalı eşkıya, Türkiye’de darbe yapmaya kalkmış.
(Dünya güzellik yarışmalarında ‘Miss Universe’ diye bir tabir kullanılır. Buradan mı akıllarına gelmiş kainat imamı acaba?)
Birkaç yıldır, birbiri ardına ve hemen hepsi aynı istikamette, yani Türkiye aleyhine üst üste, iç içe bir sürü hadise meydana gelmiş. Gelmeye de devam ediyor.
İşte, evvelki gün, Gaziantep’te kına gecesinde katliam yaptılar.
IŞİD yapmış. Öyle tahmin ediliyor.
Neye hizmet ediyor bu katliam?
Bir açıdan baktığınızda, İngiltere’de, “Türkiye, üç bin senede AB’ye giremez” diyen politikacının yaptığıyla, IŞİD’in Antep’te yaptığı, aynı zarfın içini dolduruyor.
‘Efendim, bir üst akıl var, hepsini o yapıyor.’
‘Üst Akıl’ bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın -benim hatırladığım kadarıyla- lüzumuna binaen kullandığı ve siyasi literatürümüze kazandırdığı bir terim.
İlk kullandığı günü çok iyi hatırlıyorum. IŞİD’in Kobani’yi kuşattığı, Kobani tartışmalarının Türkiye içinde bir nevi kalkışma bahanesi olarak kullanıldığı, içeride 50’den fazla insanın öldürüldüğü günlerde söylemişti.
Demişti ki, “Bu tuzağı veya bu tezgahı kuran muhtemelen başka bir mantık var. PYD’nin mantalitesinin bu kadar güçlü olduğunu düşünmüyorum. Muhtemelen daha üst bir akıl var.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın burada kastettiği, bence, ABD’ydi. Bunu yazmıştım.
Erdoğan’ın, daha sonraları, “Ben üst akıl diyorum. Ne olduğunu gazeteci olarak sen bulacaksın” gibi bir ifade kullandığını da hatırlıyorum.
Demek ki, üzerinde durulursa, ‘üst akıl’ terimiyle kimin ya da kimlerin kastedildiği tespit edilebilir.
Mamafih, ‘üst akıl’ terimi, zaman zaman ABD’yi de içeren ama tek başına ABD’nin tutumuyla izah edilmesi mümkün olmayan daha kapsamlı bir ‘varlık’ı ifade için de kullanıldı.
Derken, bir ara öyle bir noktaya geldik ki, insanların ‘üst akıl’ kavramına bakışları adeta bir ‘itikadi mesele’ye dönüştü.
Ben, şahsen bu terimin, bir sürü karmaşık hadiseyi izah ederken kullanılmasında bir mahzur görmüyorum.
Bir fikrin kitlelere mal edilmesi için böyle terimlere ihtiyaç olabilir.
Ayrıca, sayıca sınırsız bir sürü unsurun faaliyetleri aynı istikamette seyrediyorsa, sınırsız sayıda unsurun her biri müstakil bile olsa, bu ‘seyir’in tek bir mekanizma tarafından güdüldüğünü varsayarak hareket etmek, insanları yanlış sonuçlara götürmez.
Şu anda hatırıma gelen bir misal: Piyasayla uğraşanlar, para hareketlerini, menkul kıymetler borsasını takip eden uzmanlar, akıllı bir organizmadan bahseder gibi analiz yaparlar.
Aynı yönteme, sosyal bilimciler, siyasetçiler, hatta politik analistler de sık sık müracaat ederler.
Bu, bazen gerçekliğin kendisidir, bazen de bir izah kolaylığıdır ve her iki durumda işe yarar.
Yine de, şunu gözardı etmemek lazımdır.
Karşı karşıya geldiğimiz olayların mutlaka müstakil hikayeleri de vardır.
Bu müstakil hikayeler bazen çok önemlidir.
İhmal ettiğiniz zaman, mahçup olursunuz.
Ben, ‘üst akıl’ terimini siyasi terminolojiye kazandıran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, sözünü ettiğim ‘müstakil hikayeler’i, olayların gelişimindeki ‘illiyet’i, olayların içindeki detayları ihmal ettiğini düşünmüyorum. Gözlemlerim böyle.
Yani, endişeye mahal yok.