Şova yaklaştıkça, Kur’an’dan uzaklaşıyoruz

Arnavutluk, komünistlikten yeni kurtuluyor. (Komünistlikten kurtuldu da matah bir şey mi oldu, ayrı mesele.)

Ramazan’ın kıştan çıkmaya çalıştığı seneler.

Ben arada Ethem Bey Camii’ne gidip vakit
geçiriyorum.

Son cemaat mahallinde iki ihtiyar. Boylu poslu adamlar. Şişman.

Ellerinde büyük boy bir Mushaf. Sökmeye uğraşıyorlar.

Ağızları eğilmiyor. Eğilse doğrulmuyor.

Sanki yüklü bir traktör damperini çekiyorlar.

Hece hece... Mücadeleyle, ayeti tamamlıyorlar.

Sonra, koca gövdelerinden derin bir nefes.

Etraflarının farkında değiller.

Dinledim onları.

Nasıl sevimliler!

Uzun bir susuzluktan sonra, dudaklara değen ilk damlalar.

Dudaklara değen ilk Kur’an harfleri, ilk heceler.

İçeride ise minberin dibine diz çökmüş kara kuru bir Arnavut.

Teni kavruk ama aslı sarışın.

Çakır Sayvan’daki (Düzce) Kasım Dayı’yı andırıyor.

(Evleneceği kızı nasıl kaçırdığını bana anlatmıştı Rahmetli. Elinde girebi varmış. Diyordu ki, ‘ona hem cenneti, hem cehennemi gösterdim.’)

Son derece ciddi, Kur’an-ı Kerim’le meşgul olurken.

Büyük bir ihtiram.

O da dışarıdaki iki dev adam gibi, uğraşa uğraşa okuyor.

Mümkün olsa, hangi tilaveti istersin
deseler bana...

Ethem Bey Camii’ndeki o Arnavutların kalbiyle, onların heyecanıyla okumanın bana nasip olmasını isterdim. Hiç olmazsa bir ayet...

Bir zengin daveti. Düğündü galiba.

Davetlilerin çoğu varlıklı insanlar.

Bir hafız, başladı okumaya.

“Allah, zengindir. Siz fukarasınız.”

Sesi de güzel. Dönüp dönüp okuyor.
Bir tiz, bir pes.

Salondaki zenginlerin çoğu belki farkında
değil okunan ayetlerin.

“Allah zengindir. Siz fakirsiniz.”

Belki 20 sene geçti. O ses hala kulağımda.

Babamın tilavetini dinlemeyi de çok seviyorum.

Sesi latiftir babamın. Kurra’dır, güzel okur.

Sure-i Yusuf’ta çok dertli yerler var.

Farkındayım, babam, bu sureyi biraz da benim için seviyor.

Bazen oraları okur.

Ben dinlerim. Bu da, hayatta tattığım güzel şeylerden birisidir.

Bizim köylüler, aksak bir düzenle okurlar Kur’an-ı Kerim’i. Makamdan anlasam, söylerdim. İlla bir makama uyuyordur.

Erzurum taraflarında da bizim köyülerinkini andıran ama biraz daha heyecanlı bir okuyuş var.

Bunlar, ümmi okuyuşları.

Fakat, okuyanlardaki disiplini
tahayyül edemezsiniz.

Kelam-ı Kadim’i okuyor adam.

Okuduğu şeyin kölesi. Öyle saygılı.

Şeyh Abdülkadir el-Murabıt’ın anlattığı ritmik okuyuşu hatırladım şimdi. Ritmik ama, anlamla ritim arasında irtibat yok.

Sanki dervişler, ayetlerin içinde yok olmaya çalışıyor.

Muhteşem.

Sufiler daha yatkındır böyle incelikleri
yakalamaya.

Hani, okurken alaka görme, takdir
görme arzusu.

Kalbinin, kendi sesine meyletmesi...

Allah bizi ‘şov’dan korusun.

Akçakoca’nın Arabacı Köyü’nde Reşat isminde bir fındık sahibi vardı.

Ben orada birkaç hafta amelelik yaptım.

Şöyle derdi, evrensel bir hakikati ifşa
edercesine. Aksanı Türk aksanı, bu yüzden ‘e’ harflerinin üstü biraz açık.

“İlmin yarısı sestir.”

Bunun doğru olmadığını bilirdim ama, ses etmezdim.

Bir köylünün bildiği, daima senin bildiğinden doğrudur.

Fakat, hepimizin güzel sese merakımız var.

Televizyonda bir Kur’an-ı Kerim okuma yarışması yapılıyormuş.

İnsanlar konuşuyor. Anlaşılan bizim muhitte pek beğenilmemiş.

Çocuklarıma söyledim. Buldular, bana internetten seyrettirdiler.

Sadece tilaveti sorarsanız, güzel.

Fakat, programı sunan çocuk işi ‘şov’a (gösteri) çevirmeye uğraşıyor.

Haklı da... Televizyona çıkınca, şov olmaktan başka çaresi var mı?

Ödüller, altınlar, gün birincilikleri,
hafta birincilikleri.

Böyle ödüllendirmeler, çocukları Kur’an’a, ibadete teşvik için tavsiye edilirmiş.

Doğru olup olmadığından emin değilim. Bazılarında ters etki yapabilir.

Fakat, şov işi bozuyor.

Jüri heyetinin tahlilleri keza. Vay efendim
“Uşşak’ta biraz daha dursaydın, sonra
Hicaz’a geçseydin.”

“Tize çıktın ama kısa kestin, biraz devam
etsen iyi olurdu.”

Bunlar da kendine göre ilim sayılır. Hevesi
olan öğrensin.

Fakat...

Şova yaklaştıkça, Kur’an-ı Kerim’den
uzaklaşıyoruz.

Sahabe’yi, Tabiun’u demiyorum.

Ethem Bey Camii’nin son cemaat mahallinde o şişman Arnavut emicelerin okuduğu Kur’an’dan uzaklaşıyoruz.

YORUMLAR (14)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
14 Yorum