Şair adamdır, aşık adamdır Ragıp Karcı
Şair adamdır Mehmet Ragıp Karcı. Kalbiyle, bakışlarıyla, hüznüyle, sevinişiyle, yürümesiyle, durmasıyla...
İnanmasıyla, ikrarıyla.
İsyanıyla.
Bunu, Ragıp Karcı’yı tanıyan, onunla yol yürümüş, çay, cigara içmiş, musahebet etmiş biri olarak söylüyorum.
Şunu da aynı kuvvetle diyeyim.
Aşık adamdır Ragıp Karcı.
Bunu bir yazıyla ilan etmek de benim nasibim olsun!
Hep bir şeyler aldım Ragıp Abi’den.
Bazen bir türkü. Bazen bir edep.
Bazen bir gazel. Bazen bir kelime.
Yürüyoruz, Divanyolu caddesinde. Sultan Abdülhamid ve Sultan 2. Mahmud’un türbesinin önünden geçiyoruz.
Geçtik gittik.
Ragıp Abi, durdu. “Nasıl adamlarız biz, dedi, sultanların önünden, kayıtsız, geçiyoruz.”
Başka bir gün: “Viyana’dan bu tarafta kalan memleketlere pasaportla gitmek istemiyorum.”
‘BirBaşkasının Kitabı’nın arkasına yazmışım. “Hin-i hacette Fuzuli ile, Nabi ile, Pir Sultan Abdal ile konuşabilen bir şair.” (Esra Yayınları.)
Hece sonradan bastı Ragıp Abi’nin şiirlerini. ‘Tut Elimden Düşmeyelim.’
***
Kitabın başına, kendi şiirlerinden evvel, Fuzuli’den bir beyit koymuş Ragıp Abi. Bu beyit, Ragıp Abi’nin ta kendisi.
“Ol büt-i serkeş gelir salmış cemalinden nikab
Ey selamet el-firak, ey akl ü iman elveda”
Budur işte Ragıp Karcı.
Bütün divan şiiri. Bütün türküler. Sonra Hafız, sonra Sadi...
Hepsinin rahle-i tedrisinden geçmiş bir şiir Karcı’nın şiiri.
Bugünün lisanıyla yazılmış. Ama, aşina olan izini sürer Fuzuli’nin, Emrah’ın, Pir Sultan’ın.
“Sürmelim/Gelinim/İçim dışım kan gibi bulut/Bir el gölgeme girdi girecek/‘gel seninle kavl ü karar edelim’/Yoksa gün bitecek”
Veya...
“ha bir demir dağı delip boynuna alan Ferhat
ha benim adına hasretini sardığım seni”
Bilmem anlatabildim mi?
Bazen, bir mısrada birden duruyorum.
Mesela Fethi Gemuhluoğlu’na atıfla başlayan “Yeni Bir Sevda Süleymanı’nda.:
“denizlerden bulut gibi düşler biriktirdik
başımız sürgün günlerimizin taş gibi yalnızlığına dayalı”
Bir de şurası:
“Sen nerden geliyorsun böyle üstün başın deniz.”
Bunları sayıp dökmeğe yerim müsait değil. İlerleyelim.
‘Kainatın Efendisine’ güzel bir na’t.
Ragıp Karcı, şiirin mebdeinde bir değişiklik yapmış.
“Senin bir tek hatırana
bütün aşklarımı bağışlayabilirim” yerine
“Senin bir tek hatırana
geçmeliyim bütün aşklarımdan” demiş.
***
Ben, ilk şeklinin Ragıp Abi’nin muradıyla ve meramıyla daha mütenasip olduğunu düşünüyorum. Fakat, yaptığı tashihi çok güzel bir hassasiyet olarak görüyorum.
Şiirleri kurcalamayı, içini dışına çıkarmayı sevmem. Bu yüzden söyleyip bırakıyorum. Gerisini kendisiyle konuşurum.
Bir ‘Kahve Şarkısı’ var ki anmadan geçemem. Hayatın tam içi orası ve sevdim kahve ahvalini.
“Rasim ellerinin gurbetinde
Papazla oğlan arasına kız çekiyor
- Satılmış çay getir!
- Geliyor!”
Çay deyince...
“Demli çaylar ve büyük ateşler içilir”i anmam lazım.
Benim en çok sevdiğim.
“Bir çay istemesin şimdi canı
Bir kızıl kıyamet bardağına dökülür.”
Bir de Ragıp Karcı şiirinin coştuğu yerler. Arz-ı Hal’i kime arz ettiyse, oradan başlayan bir yükseliş.
“Açıldı bir bakışıyla yüreğimin mahzenleri
Kamaştı karnımda yatan itin hain gözleri.”
Yerim olsaydı daha yazardım.
‘Telezzüz’ ve ‘Tahassüs’ etmek isteyen kitaba baksın.
(Bir gün Ragıp Abi, rahmetli Ramazan Dikmen ve ben, Ankara’da yürüyorduk. Ragıp abi bu iki kelimeyi bir türkünün söylenişi için kullandı. “Telezzüz edersin, tahassüs edemezsin.”
Ramazan bana baktı, “Görüyor musun kelimeleri” dedi.)
Tabii ki görüyordum.
Şu gün, şu saatte, Ragıp Abi’yle haşır neşir olmak bana iyi geldi.