Oyuncu değişikliği CHP’ye yeter mi?
CHP, bu seçimi de kazandı. AK Parti’yi mağlup etti.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarından böyle bir netice çıkıyor.
CHP’nin her seçim sonucunu kendi lehine yorumlamasına alıştık. Artık üzerinde durmuyoruz.
Aslında, CHP’yi kollayarak, CHP’nin bu seçimleri etkileyecek bir aktivite içinde olduğunu söylemek mümkün.
‘Millet İttifakı’ bir başarı sayılır mesela.
Muharrem İnce’nin seçim performansını da kısmen CHP’ye mal edebiliriz.
Ama kısmen.
Çünkü, hasılatın çoğu, kendiliğinden Muharrem İnce’nin hesabına yazılır.
CHP’nin, AK Parti’nin Meclis’teki ekseriyetine mani olmak için HDP’ye emanet oy gönderme politikası da bir ‘aktivite’dir ve hepimizin tanık olduğu gibi seçim sonuçlarını etkilemiştir.
Bunların toplamından, ikinci dereceden bir ‘başarı’ hikayesi çıkarılabilir.
Bu, ‘seçimi kazanmak’ değildir.
Evvelsi gün Almanya-Güney Kore maçını seyrettik. Kore galip geldi.
Golü yedin mi, yenilirsin.
Sağaçıkta başarılıydık, orta sahada biz üstündük, maçın yarısını tek kale oynadık gibi teselliler, neticeyi değiştirmez.
***
Peki şimdi ne olacak?
“Muharrem İnce’nin partinin başına geçmesi lazım” demek anlamlıdır, hatta mantıklıdır. Ama bu seçimden İnce’nin Genel Başkanlığı’yla sınırlı kalacak bir hasıla çıkarmak çok yüzeysel kalır.
Doğrudur, Kılıçdaroğlu’nun liderlik kariyeri CHP’lileri mutlu etmedi.
Sonuçta İnce de zihniyetiyle, söylemleriyle CHP’nin mutat çizgisinin içinde mütalaa edebileceğimiz bir siyasetçi.
Bugün asıl mesele, CHP’nin yeni sisteme intibak edip etmeyeceği.
Belli ki, ‘CHP’nin mutat çizgisi’ dediğimiz şey, biraz harici yardımla en fazla yüzde 30 civarında bir seçmen desteği sağlıyor.
Yeni sistemde ise iktidar olmak için yüzde 50’yi aşmak icap ediyor.
Yüzde 50, ancak esaslı bir ‘reform’la sağlanabilir.
Bir politik reform.
Bu, zor bir iştir, bilhassa CHP için.
Çok mu kabiliyetsiz CHP yönetimi?
Zannetmem. Başkalarında olan kabiliyet CHP’lilerde de vardır.
Fakat, CHP’yi oluşturan unsurlar, CHP’nin bileşenleri işi zorlaştırıyor.
Halkın büyük ekseriyetinin hafızasında CHP sevimsiz.
Taa 1930’lardan başlayarak... Camilerin ahır yapılmasından tutun da Kur’an kurslarına yapılan baskınlara kadar bütün acı hatıralar sökün ediyor.
CHP, mazisinin bu sevimsiz tarafından kurtulamıyor.
Kazara CHP içinde birileri ‘başörtüsü açılımı’ gibi adımlar atmaya kalksa, başka birileri çarşaf yırtarak, bir bakıma açılımı yırtıyor.
CHP’nin söylem düzeyinde yaptığı rötuşlarla milleti ikna etmesi imkansız görünüyor.
CHP’nin önce kendisini ikna etmesi gerekiyor.
Devir değişti. Başka bir Türkiye’deyiz. Hatta başka bir dünyadayız.
Kadınların başındaki örtüyle uğraşmak çirkin, kaba bir şey.
Milletin dinini, imanını kafaya takmak da öyle.
Sana ne milletin örtüsünden, dininden, diyanetinden?
28 Şubat’ta CHP Meclis’te bile değildi. Ama 28 Şubat cuntasının içinde sanki CHP’nin ruhu vardı.
En azından, 28 Şubat, ahalinin zihnine böyle bir imajla yerleşti.
***
CHP, sonraki söylemleriyle, 28 Şubat çizgisini teyit etti.
CHP’nin içinden bu ‘ruh’u süzüp çıkarmak mümkün müdür?
Halbuki, din takıntısını bir tarafa bıraktığınızda, ‘sosyal demokrasi’ eni konu milletle paylaşılabilir bir politik çizgidir.
Fırsat eşitliği, hak, hukuk, adalet, özgürlük... Bunları millet anlar.
Din aleyhtarı, Müslümanlık aleyhtarı bir ‘gizli gündem’in olmayacak.
Böyle şeyleri unutacaksın.
Sadece söylemlerinde değil, kafanın içinde de unutacaksın.
Yapabilir misin?
Zor dediğim şey bu.
İmkansız mı demeliydim?
Nezaketimden demiyorum.
Böyle bir zihinsel dönüşüm, Muharrem İnce’nin CHP’nin başına geçmesiyle mümkün olur mu?
Hayır.
Oyuncu değişikliği yetmez.
Bir soru daha: İnce, CHP’nin başına geçecek mi?
Rüzgar öyle esiyor.
Ama, ‘CHP’nin bileşenleri’ dediğimiz gerçeklik sebebiyle, bu da kolay değil.
CHP’nin içinde iki tane ‘sert çekirdek’ var.
Bunlardan biri Kılıçdaroğlu’nu kendisine ‘akraba’ görüyor.
Öteki Muharrem İnce’ye daha yakın.
Kılıçdaroğlu’nun basın toplantısında İnce’ye laf dokundurması, ‘oyuncu değişikliği’nin mücadelesiz, sancısız gerçekleşmeyeceğinin alameti.