Nükleer gecikme
Yanlış hatırlamıyorsam 2006 senesi. Hilmi Güler’in Enerji Bakanlığı dönemi. Enerji Bakanlığı’ndan, bilim adamlarından, enerji sektöründen uzmanlardan ve gazetecilerden oluşan bir heyetle Güney Kore’ye gittik. Bir hafta dolaştık.
Niye dolaştık?
Güney Kore’deki nükleer enerji tesislerini ziyaret etmek için. Geziyi TASAM organize ediyordu. TASAM: Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi.
Aslında, ibretamiz bir geziydi.
Türkiye, 1950’lerde Nükleer Enerji üretmeye niyet etmiş. 1956’da bir araştırma reaktörü kurulması için bütçeden 760 bin lira (Takriben 270 bin dolar) tahsis edilmiş.
1962’de Küçükçekmece’deki Nükleer Eğitim ve Araştırma Merkezi hizmete açılmış.
Sonra?
Üniversitelerde Nükleer Enerji ile ilgili bölümler de kurulmuş. Galiba ilk örnek 1961’de kurulan İTÜ Nükleer Enerji Enstitüsü.
Profesörler yetiştirmişiz.
O profesörlerden bir kaçı Kore gezisine katılmıştı.
Artık emeklilik çağına gelmiş kıymetli hocalardı.
Nükleerin ilmini öğrenmiş fakat pratiğiyle meşgul olma fırsatı bulamamışlardı.
Adamlar ömürlerinin 40 yılını teoriye tahsis etmiş oldular.
Çünkü, 50’lerden itibaren 2000’lere kadar, Türkiye’de nükleer enerji üretmeyle ilgili yaprak kımıldamamıştı.
Halbuki, enerji açığı, Türkiye’yi aşağı çeken bir ekonomik faktördü. Hala öyledir.
Enerji ithal etmesek cari açık sıfır olur.
Neyse, o gezide, Kore’deki Türk şehitliğini ziyaret ederek milli vazifemizi tamamladıktan sonra Daejoon kentindeki Atom Enerjisi Araştırma Enstitüsüne gittik.
Orada anladık ki, Kore de nükleer işlerine 1950’lerde başlamış.
***
Sonra Gyeonju’da bir reaktöre gittik.
Ve Changwon’daki Doosan ağır sanayi tesislerine.
Rehberimiz Kim’in tavırları, bir Koreli olarak hayli yerli ve milliydi.
Wolseong’daki bir işçi grubun protesto gösterisini bize göstermemeye çalışmıştı.
Arşivimde, resim çekmemi engellemeye çalıştığı bir fotoğrafı hala duruyor.
Doosan’a giderken Kim, otobüste, muhteşem bir tesis göreceğimizi söylüyordu.
“Öyle dev reaktörler var ki şaşıracaksınız!”
“You will be amazed.”
Dedim ki, “We will try to be amazed.”
“Şaşırmaya çalışırız.”
Kim, bozuldu biraz. Fakat bizim heyetteki arkadaşlar memnun oldular.
Aslında haklıydı Kim.
Gerçekten büyük bir işti yaptıkları.
Nükleer atölyede üretilen basınç tanklarının duvarlarının neredeyse yarım metre.
Nükleer araştırmalara iki ülke de aynı yıllarda başladığı halde
biz neden hala 60’lardaki yerimizdeyiz?
Lüzumsuz işlerle, lüzumsuz kavgalarla meşgul olduğumuz için mi?
Mesela 60 ihtilali. 70 muhtırası. 80 darbesi. 97 darbesi...
Hoş, bu vakaların aralarında da çok matah bir şey yaptığımız söylenemez.
Kore’nin, bizim kendimizle kavga ettiğimiz yıllarda eğitime yatırım yaptığı söyleniyor.
Ellerine geçen fırsatları bizden daha verimli kullandıklarına şüphe yok.
Aslında, AK Parti hükümetleri de geç kaldı nükleer enerji çalışmalarında.
İlk temel, 15 sene sonra, evvelsi gün atıldı.
Hepsini toplarsak, 60 senelik bir gecikmeden söz ediyoruz demektir.
***
Yine de büyük iştir. Memlekete hayırlı olsun.
Şimdi, şuraya bir yekun hattı çekelim. Bakalım nasıl bir hasıla çıkacak?
Kendimi ölçtüğüm zaman, nükleer enerji, petrol, ıvır zıvır işlerine çok düşkün olmadığımı görüyorum.
‘Yeşil’ itirazları da, kimse kulak asmasa bile faydalı buluyorum.
Fakat, dünya gerçeklerine baktığım zaman... Amerika’ya, Rusya’ya, Almanya’ya, Çin’e, Hindistan’a Pakistan’a, İran’a, İsrail’e vesaireye baktığım zaman...
Nükleer enerjinin de hayatın bir gerçeği olduğunu teslime mecbur oluyorum.
Dünyanın bu soruna daha insani bir çare bulmasını tercih ederdim.
Bir şey daha...
Rusya’ya, bu yatırım dolayısıyla, yatırımın millete maliyetini arttıran fevkalade avantajlar sağlandığına dair görüşler var.
İnce hesaplardan pek anlamam... Ama bu görüşlerin, bugüne etkisi olmayacaksa bile, müstakbel yatırımlara fayda etmesini ümit ederim.
Ederim de...
Ben ümit edeyim etmeyeyim, iş olacağına varıyor.