New York savcısının YouTube delilleri
Halkbank’ın Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla ABD’de tutuklanınca bizim burada ne düşünmemiz lazım?
‘Kim bilir ne karışık işler yapmışlardır. Amerika’nın bir bildiği vardır’ mı dememiz lazım?
‘Amerika Türkiye’yle acaba neyin hesabını görmeye çalışıyor’ mu dememiz lazım?
‘Bu işler siyasi işler, hukukla yapılacak bir şey yok’ mu dememiz lazım.
‘Biz haklıyız, hakkımızı hukukumuzu sonuna kadar savunalım’ mı dememiz lazım.
Bunların hepsinin ayrı ayrı zeminlerde denildiğini işitiyorum.
Herkesin bu düşünceleri serdederken kendine göre gerekçesi var.
Gerekçesi veya karnının ağrısı...
Benim anladığım kadarıyla Halkbank, o dönemde İran’la yaptığı ticarette BM’nin ambargo kriterlerine uymaya özen gösteriyordu.
Konuyu anlamak için hukukçularla biraz konuştum.
ABD’nin ve BM’nin kriterleri dışında Avrupa Birliği’nin ve Türkiye’nin de kriterleri mevcutmuş. Fakat uluslararası bağlayıcılığı olan, BM’nin ambargo kriterleriymiş.
Güney New York savcısının tutuklama gerekçesini aşağı yukarı okumuştum.
Bir FBI ajanının ifadesine dayanıyor tutuklama kararı. Ajanın adı da var resmi yazıda. Jennifer A. McReynolds.
McReynolds da, iddialarını You Tube’daki telefon dinleme kayıtlarına dayandırıyor.
Dinleme kayıtlarını bir tercüman İngilizceye çevirmiş.
Ajan diyor ki “Konuşmalar Türkçe. Çeviriler müsvedde ve tam değil.”
Tam çevrildiği zaman konu daha iyi anlaşılacakmış.
Nereden hatırlıyoruz bu telefon dinleme kayıtlarını?
17-25 Aralık’tan.
Kuvvetle muhtemel ki ajanın ‘publicly available’ (herkesçe ulaşılabilir) dediği dinleme kayıtlarının servisi Türkiye’den yapılmıştır.
Ajan, çevirileri bir FETÖ’cüye yaptırmış olabilir mi?
Veya konunun tamamı FETÖ’cülerle birlikte çalışılmış?
Soruya bak! Diyebilirsiniz.
Böyle durumlarda etki uyandırmak için kesin ifadeler kullanıldığını biliyorum.
Fakat ben, emin olsam bile, elimde bir kanıt olmadan ‘kesin’ demiyorum.
Demek ki, kanaate rağmen, kanıt dediğimiz şey önemliymiş.
Fakat özel ajan veya Güney New York savcısı o kadar hassas değil.
Bizim parti kapatma savcılarının ‘Google delilleri’ni hatırladınız mı?
Google’da olmayan yok.
You Tube’da da...
You Tube’dan derlenmiş dinleme kayıtlarının müsvedde tercümeleriyle uluslararası bir bankanın Genel Müdür Yardımcısı tutuklanır mı? Kaldı ki, kayıtların doğruluğu eğriliği, meşru yoldan mı yoksa yasadışı yollarla mı üretildiği ayrı bir tartışma konusu.
Hukukçular, kanuni olduğu şüpheli olan delillerin böyle bir tutuklama için yeterli olamayacağını söylüyor.
Bu ticaretin yapıldığı dönemde, OFAC yetkilileri Türkiye’ye defalarca gelmişler.
Yapılan alışverişi incelemişler, birtakım itirazlarda bulunmuşlar. Sonunda ikna olmuşlar.
Türkiye’deki FETÖ’cü operasyon ne zaman olmuştu?
17-25 Aralık’ta.
Ne diyorduk o günlerde?
‘ABD’deki İsrail lobisi Halkbank’ı hedefe koydu.’
Firari Zekeriya Öz’ün bir sürü işadamını gözaltına aldığı, bir sürü şirketin malvarlığına tedbir koydurduğu günlerde OFAC Başkanı David Kohen Türkiye’deymiş.
Tesadüf mü? Meraktan mı? Yoksa bir ‘çalışma ziyareti’ mi?
Hukukçu arkadaşım diyor ki uluslararası ticaret dokümanlar üzerinden yürür. Yani Halkbank, gelen evrakın, konşimentonun ve sairenin tamam olup olmadığına bakar. Gerisi onu ilgilendirmez.
Dokümanlar sağlamsa, banka veya bankacı suçlanamaz.
Ama savcı suçlamış. Suçlamayı bırak, tutuklamış.
‘Bu işler siyasi işler, hukukla yapılacak bir şey yok’ diyebilirsiniz.
Fakat böyle yaklaşmak hiçbir işe yaramaz.
Ne yapmak işe yarar?
Hukuk neyi gerektiriyorsa, yargı süreci, mevzuat, hangi çalışmaları, hangi savları zorunlu kılıyorsa, hepsine riayet etmek, hepsinin gereğini yapmak işe yarar.
Bir şey daha söylüyor hukukçu arkadaşım:
‘Bu iş siyasi demek, yükü tamamen siyasetin üstüne yıkmaktır. Başka şeylerde olduğu gibi bu işin çözümünü de Cumhurbaşkanı’na bırakmaktır.’