Muharrem İnce kapıya dayandı
Milletin verdiği oy, sandıkta durduğu gibi durmaz.
Bunu dört beş sene önce, milletin doğrudan oyu ile seçilen cumhurbaşkanıyla meclis tarafından seçilen cumhurbaşkanının yetkileri arasındaki farkı tartışırken yazdığımı hatırlıyorum.
(Şimdi aradım buldum. Üç buçuk sene önce yazmışım. 9 Şubat 2015, Yeni Şafak. Geçen süreyi yaklaşık bir yıl fazla tahmin etmişim.)
Tabii o zaman bu cümleler Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgiliydi.
Fakat, eğer oylar sandıkta durduğu gibi durmuyorsa, bu bir gerçekse, başkaları için de gerçektir.
Muharrem İnce, 24 Haziran seçimlerinden önce CHP Genel Başkanlığı yarışı Kemal Kılıçdaroğlu’na kaybetmiş bir siyasetçiydi.
Fakat, seçimde, CHP’nin uzun süredir, neredeyse 40 yıldır görmediği oranda oy aldı.
Deniyordu ki, Kılıçdaroğlu İnce’yi mahalli seçimlerde İstanbul’a aday yapacak.
Bu tahmin veya beklentinin, Muharrem İnce ‘tehdit’ini ya ortadan kaldırmaya ya da en azından ertelemeye yarayacak bir tedbir olarak görülmüş olması ihtimal dahilindedir.
Nitekim, Mustafa Sarıgül bir önceki mahalli seçimlerde Kadir Topbaş’a açık farkla yenilince kayboldu gitti.
Bir ihtimal, İnce de İstanbul’u kaybedecek ve kendisi de kaybolacaktı.
Yada kazanırdı İstanbul’u. O zaman da, kazanır kazanmaz CHP’nin başına dikilecek değildi ya. Kılıçdaroğlu’nun koltuğu bir müddet daha güvende olurdu.
Muharrem İnce 24 Haziran’da CHP’nin oylarından daha fazla oy alınca, tahminler boşa çıktı.
Oylar, sandıkta durduğu gibi durmadı. CHP’nin yüzde 22,6’lık oyuna mukabil yüzde 30,6 oy alan Muharrem İnce, seçim sonuçlarını 24 Haziran’ın faturası gibi Kılıçdaroğlu’nun önüne koydu.
Kılıçdaroğlu ve ekibi İnce’nin olağanüstü kurultay için gerekli delege imzasını toplayamayacağını düşünüyordu.
Toplar mı, toplamaz mı, bugün yarın belli olur.
Şu saat itibarıyla İnce’nin aldığı imza 527’ye ulaştı.
Bu sayı, İnce’nin bir önceki kurultaydan aldığı oydan daha fazla. Demek ki, sandıktan çıkan oyların bir etkisi olmuş.
Geriye 98 imza kaldı.
Muharrem İnce, 98 imzayı havada karada tamamlar diyebilir miyiz?
Bana bundan sonra imza akışı yavaşlar gibi geliyor.
Şu anda CHP, Kılıçdaroğlu’nun partisi. Delege yapısını Kılıçdaroğlu ve ekibi oluşturdu.
Bu delege yapısı içinde Aleviler’in ağırlığı olduğu söyleniyor.
Elbette, Aleviler’in CHP’yle ilişkisi Kılıçdaroğlu’ndan sonra başlamadı.
CHP’nin benimsediği laiklik anlayışı Alevi kesime daha güvenli geliyordu, bu yüzden Aleviler’in büyük çoğunluğu önceki dönemlerde de CHP’ye meyilliydi.
Fakat, Kılıçdaroğlu’ndan sonra daha yakın hissettiler, daha çok sahiplendiler.
Kılıçdaroğlu da bu ‘sahiplenme’ye ilgisiz kalmadı. Karşılık verdi.
Muharrem İnce, şu anda imza sayısını kritik noktaya getirdi.
Burası bir sınır.
Ve İnce, sınırı aşmaya çok yakın.
Ben aşacağını ve makul bir takvimin sonunda CHP’nin başına geçeceğini düşünüyorum.
24 Haziran rüzgarının, sandıktan çıkan 15 milyon küsur oyun böyle bir sonuç vermesi doğal.
Mamafih, CHP, Türkiye’nin ‘ana muhalefet’iyse ve bir gün iktidar olmayı hesap ediyorsa, bunu salt ‘kaptan’ı değiştirerek başaramaz.
Yeni sistemin getirdiği ‘yüzde 50 barajı’ daha esaslı politik değişiklikleri gerektiriyor.
CHP’de iki sert çekirdek var.
Birisi, laikliğiyle temayüz etmiş. Öteki, Alevi nüfusla hemhal olmuş.
CHP’nin, hitap ettiği kitleyi bu ikisini kaybetmeden büyütmesi lazım.
Belki, iki sert çekirdeği de yumuşatarak.
Oysa CHP’nin her iki çekirdeğinde de, ‘daha fazlası’na yöneliş için bir teşebbüs olduğunda tüyleri diken diken olanlar var.
Dışarı yöneldiğinde evdekini kaybediyorsun.
Şimdiki görünümüyle bu bir fasit daire.
Fasit daireden, devrimci bir siyasi reformla çıkılabilir.
Muharrem İnce böyle bir işe girişebilir mi, zihni ve enerjisi buna müsait mi bilmiyorum.
Yeni sistem yerine oturacaksa, CHP veya bir başkası, doğru bir siyasi terkibi oluşturmayı başardığı zaman oturacak.
Kimse başaramazsa, muhalefetsiz yaşamaya alışacağız.