İttifak meşkleri
Türkiye’deki seçim sisteminde yüzde 30’larla tek başına iktidar olmak mümkünken, Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzde 51’i Cumhurbaşkanı seçilme barajı haline getiren düzenlemeyi niçin tercih etti?
16 Nisan referandumundan önce ve sonra bu sorunun zaman zaman soruldu.
AK Parti çevrelerinde ‘yüzde 51 yerine en çok oy alanın cumhurbaşkanı seçileceği bir sistem daha uygun olurdu’ diyenler de oldu.
Makul fikirler.
Gerçekten de yüzde 51 yüksek bir oran.
Siyaset aleminde bu oranın yüksekliğinin farkında olan ve riski azaltmak hatta ortadan kaldırmak için gerekli adımları birer birer atan siyasetçi Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Erdoğan’ın yanına, sistemin getirdiklerinden en ziyade istifade etmeyi bir hedef olarak gözeten Devlet Bahçeli’yi koyabiliriz.
Başkaları da farkındadır yüzde 51’in yüksek bir oran olduğunun.
Ama başkalarının bahsedilmeye değecek ciddiyette bir planları yok.
Mesela, CHP, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda kendisini dalgalanmaya bırakmış.
‘Seçim sath-ı maili’ne girilince, havayı koklayıp, şartlara bakıp bir aday belirleyecek.
Artık, ne tutarsa, ne çıkarsa onu alacak.
Bu, ‘pasif’ bir tutum.
CHP, aktiviteyi seçmenden bekliyor.
Şu andaki görünüm bu...
CHP’nin sebep olduğu boşluğa Meral Akşener talip oldu.
Sadece talip oldu.
15 Temmuz darbe teşebbüsünün oluşturduğu atmosfer Akşener’in partisinin siyasi cazibesini menfi etkiledi.
PKK terörünün tırmanışa geçmesi HDP’ye zarar verdi. Siyaset, HDP’nin tarafına bile bakmıyor. Sadece zihninden HDP hesabı yapıyor. Asla dile dökmeden.
HDP muhtemelen 2019’da müstakil davranacak.
Kendi tabanını muhalefet cephesinin anahtar unsuru olarak tutacak.
Saadet Partisi, siyasetteki etkisini maksimize etmek için bir strateji uygulamak istiyor.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. Tura kalması halinde muhalefetin üzerinde ittifak edeceği bir aday tespit etmeyi planlıyor.
Seçmen pastasından aldığı ‘hisse’ye kıyasla en büyük planı aslında Saadet yapıyor.
Ancak, Türkiye’nin şartlarına, siyasetin gerçeklerine bakıldığında, bu planın neticeyi değiştireceğini düşünmek zor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim ittifaklarını yasal hale getiren ‘Cumhur İttifakı’ adımı yüzde 51 hedefini gerçekleştirme yolunda önemli bir adım.
Elbette, bu adımda Bahçeli’nin payı var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedefi seçimi birinci turda bitirmek.
‘Cumhur İttifakı’ bu hedefi daha yakın bir hale getirdi.
Yeni düzenlemenin ardından, muhalefet cephesinde fikir ya da tartışma seviyesinde bazı ittifak meşkleri kulağıma çalındı.
CHP ile Saadet’in seçim ittifakı yapmasının, iki partinin oylarını üst seviyeye çıkaracağını söyleyenlere rastladım.
Zihnimde, Saadet Partisi’nin hilali ile CHP’nin altı okunun yan yana olduğu ittifaka mühür basacak partilileri tahayyül ettim.
İmkansız değil ama bir müşkilat var.
Tahayyüldeki müşkilat uygulamaya da yansır diye tahmin ediyorum.
AK Parti seçmeni ile MHP seçmeni, Türkiye’nin büyük kısmında birbirlerine yakın.
Hatta bu seçmenin bir kısmı, özellikle Orta Anadolu’da, önceki seçimlerde iki partiye de oy vermiştir.
Ancak, MHP’nin AK Parti ile yan yana olmasından memnun olmayacak seçmenler de var.
Seçim pusulasına baktım, tasarımcılar bu hissiyatı dikkate almışlar.
Pusulada ittifak partilerine müstakil kutular tahsis etmişler. İki partiyi aynı çerçeveye almamışlar. Kutuların üstüne küçük bir çerçeve koymuşlar.
Böylece, ‘sakınca’yı asgariye indirmişler.
Eee, şimdi ne olacak?
2019’a daha çok var.
Ama, bugünkü verilerle, bugünün şartlarında siyaset sahnesine bakınca, muhalefetin yeni sisteme intibak edemediği, intibak için ciddi bir adım atamadığı söylenebilir.
2019’a geç kaldılar.
Yeni sistemin, muhalefet partilerini fikri terkiplerinde esaslı değişikliklere itmesi lazımdı.
İtmedi.
Şu halde, nasiplerine düşene razı olacaklar.