İlkokulda bölme öğretiliyor mu?

Sosyal medya için üretilen ufak ufak videolar, maalesef, gündelik hayatımızın vazgeçilmez bir parçası oldu.

İnsanlar bu videoları birbirine gösteriyor.

Seyrediyorlar. Gülüşüyorlar.

Bazen de seyredip kafa sallıyonlar. Yanı sıra, “Hııı!” “Hımmm” “Haaa” gibi sesler çıkartıyorlar.

Üçüncü çoğul şahıs kullandığıma bakmayın. Ben de dahilim o insanlara.

Dün öyle bir video seyrettim.

Bir delikanlı sokakta karşılaştığı insanlara Cumhuriyet’in ne zaman ilan edildiğini soruyor.

Sordukları arasında 1923 diyen yok.

Birisi 1900’lerde dedi. Sonra, muhabir sıkıştırınca 1920’lerde galiba dedi.

Birisi 1930 dedi.

Mutlaka bilenler çıkmıştır.

Videoyu hazırlayanlar bilemeyenleri montajlamışlardır.

Soruya muhatap olanların çoğu lise ya da üniversite çağında.

Normal şartlarda, Türkiye’deki eğitim müfredatına maruz kalan bir vatandaş, Cumhuriyet’in ne zaman kurulduğunu bilir.

Bilmek istemese bile bilir.

Ama videodaki arkadaşlar bilemedi.

***

Bir defasında, öğrenim çağındaki birkaç çocuğa ‘ışık hızı’nın ne olduğunu sormuştum.

Bilemeyeceklerini zannetmiyordum.

Fakat hiç biri ‘saniyede 300 bin kilometre’ diyemedi.

Halbuki, bu da Türkiye’deki eğitim müfredatında mevcut olan bir bilgi.

Hatta temel bir bilgi.

Işık hızını bilmeyince, ‘ışık yılı’nı hiç bilemezsin.

Zincirleme olarak, daha bir sürü şeyi bilemezsin.

Halbuki biz veliler, çocuklarımızı okula gönderdiğimizde, çocuklarımızın buna benzer temel bilgileri öğrendiğini var sayıyoruz.

Yanılıyoruz.

Böyle tecrübeler, eğitim sistemine itimadımızı sarsıyor tabii.

Diyoruz ki, bu okullardan hiçbir şey öğrenmeden de mezun olunabiliyor.

Benim tahminime göre, ilkokulda okuyan çocuklarımızın hemen hemen yarısı bölme yapmayı bilmiyor.

Bu, sokakta, orada burada karşılaştığım insanların durumuna bakarak yaptığım bir tahmin.

Milli Eğitim’in elinde, mezun ettiği çocukların ne öğrendiğine dair ciddi bir ölçümün sonuçları var mı?

Hiç rastlamadım böyle bir veriye.

Ölçülüyorsa, o ölçüm hangi işte kullanılıyor? Bilmiyorum.

Geçenlerde Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk açıkladı.

Okul öncesinden üniversiteye kadar -üniversiteler hariç- eğitim sistemimizde 17 milyon 505 bin 379 öğrencimiz varmış.

Bu çocukları 1 milyon 97 bin 292 öğretmenimiz eğitiyormuş.

Korkunç bir rakam bu!

Neredeyse 20 milyon.

20 milyon insan, sabah erkenden, okula gitmek için evden çıkıyor, okulda derslere gidiyor. 1 milyon öğretmen müfredata göre ders anlatıyor. Sınıfa gir-çık, gir-çık, akşam oluyor.

Büyük bir enerjinin, büyük maddi ve manevi kaynakların harcandığı bu hengame 8 ay devam ediyor.

Sonunda ne elde ediyoruz?

Maksadımız, 20 milyon kadar insanı 8 ay boyunca meşgul etmekse, bu maksada nail oluyoruz.

***

Bu mu maksadımız?

Olmaması lazım.

Bu enerjinin sonunda bir verim elde edilmesi lazım.

Milli Eğitim’in bütçesi 161 milyar 612 milyon liraymış.

Vatandaşların harcadığı parayı buna ilave edersek meblağ 300 milyara ulaşır.

Bu meblağ, 20 milyon genci sadece okul peşinde oyalamak içinse, çok pahalı.

Abarttım mı?

Biraz abarttım.

Bu sistemin içinden ele avuca gelir bir şeyler öğrenerek mezun olanlar da var.

Ama maalesef, bunlar azınlıkta, oranları düşük.

Bu oranı fark edilir bir şekilde yükseltmesi lazım elimizdeki şu dev eğitim makinesinin.

Geçen Temmuz ayında Milli Eğitim Bakanı Selçuk, eğitim sistemi için neler yapacaklarını Ekim ayında açıklayacağını söylemişti.

Gerçekten, Ekim ayında bir şeyler açıkladı.

Açıkladığı maddeler sistemi düzeltir mi?

Ben biraz muğlak, biraz bulanık buldum Selçuk’un anlattıklarını.

Neden?

Önümüzdeki günlerde anlatmaya çalışacağım.

YORUMLAR (25)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
25 Yorum