Dolar artsın mı düşsün mü?
Ben ilkin ‘Hüccetiler’i işittim. İran’da bir grup, bir siyasi ve dini cereyan.
Kitabını okumadım. Fakat, Hüccetiler diye bir grup olduğunu, bu grubun mensuplarının, işlerin kötüye gitmesini, fesadın, kötülüğün artmasını temenni ettiklerini, temenni etmekle kalmayıp, kötülüğü, kargaşayı arttırmak için ekstra çaba sarf ettiklerini anlatan Türklerle ve İranlılarla karşılaştım.
Bilhassa devrim sırasında bahisleri çok geçiyordu.
Neden böyle yapıyorlar?
Mehdi Aleyhisselam her şeyin kötü olduğu bir zamanda gelecekmiş. Mehdi’nin hükümeti dışında hiçbir hükümet meşru değildir.
Öyleyse, Mehdi’nin bir an önce gelmesi için kötülüğü, fitneyi, fesadı arttırmamız lazım.
Böyle bir dünya görüşü.
Evanjelistler’in bir kısmının, İsa Aleyhisselam’ın (Mesih’in) her şeyin kötü olduğu bir zamanda yeryüzüne gelip insanlığı -daha çok da Hristiyanları ve onlarla beraber olan Yahudileri- kurtaracağına inandıklarını, bu yüzden kötülüğün artmasını teşvik eden bir dünya görüşüne sahip olduklarını sonradan öğrendim.
Demek ki, böyle kötücül cereyanlar insanlar arasında neşv ü nema bulabiliyor.
İşin felsefesine girecek değilim.
Fakat bir terslik var. Bir tür sapkınlık…
Cinayeti çözme fırsatı elde etmek için cinayet işlenmesini temenni etmek gibi bir şey bu.
FETÖ medyasının, faal oldukları dönemde, kimi doğru, kimi çarpıtılmış kötü haberleri dramatik kurgular ve kasvetli bir ses tonuyla birbiri ardına sıralaması, benzer bir mantığın ürünüydü.
Yeteri kadar kötü değilse bile, kötülüğü çoğalt.
Twitleri ikiye katla.
Yalan olması önemli değil.
Veya… Suruç’ta patlayan bomba, İstanbul’da, Ankara’da patlasa daha etkili olurdu…
Bunları bile gördük.
Bir bomba patlıyor ya da aşağılık bir katletme makinası Reina’ya girip insanları öldürüyor.
Sen, terörü, vahşeti, insanların acısını bir tarafa bırakıp, hadiseyi kendi siyasi kampının kazanç hanesine yazma telaşına düşüyorsun.
Kötü bir şeyi ‘kar hanesi’ne yazma eğilimi memleketteki ekonomik gelişmelerde daha bariz bir şekilde ortaya çıkıyor.
Dolar yükselince bir gizli sevinç…
Bu sevinç, mesela vatandaş ihracatçı olsa ve dolar yükseldikçe daha fazla kar elde etse, bir dereceye kadar anlaşılır.
Dersin ki, adamın şahsi menfaati var.
Öyle değil.
Sadece, memlekette işlerin kötü gitmesi sebebiyle iktidarın zarar göreceğini düşünüyor.
Doğrudur. Memlekette işlerin kötüye gitmesinden iktidar zarar görür.
Fakat, insanlar da zarar görür.
Fakat, bu gidişata manyak gibi sevinmek de neyin nesi?
Dolar artınca, ihracat azalınca, liranın değeri düşünce, senin eline ne geçiyor?
Sen Amerikalı mısın?
Hayır, hayır.
Bu ‘manyak’ nitelemesine, sorunu analiz eden, sorunun kaynağını göstermeye, soruna çözüm üretmeye çalışan akılları asla dahil etmiyorum.
Onlara ihtiyacımız var. Hatta, onlara kulak vermeye ihtiyacımız var.
‘Manyak’ dediklerim, gürültülerinin fazla olmasına bakmayın, istisnaidir.
Tabii olan, insan fıtratına uygun olan, iyiliği temenni etmek, kötülükten hayır ummamaktır.