Cevdet Karal’ın ‘zamanın ruhu’nu okuyuşu
Şiirin bittiğine dair laflardan bıktım. ‘Şiir bitti’ diyenin lafını kendi lügatimde ‘ben bittim’ olarak tercüme ediyorum.
‘Ben bittim’den daha kötü aslında.
‘Bana lüzum kalmadı.’
Biterse şiir, hayata çok kötü bakarsınız.
Haris bir tacir gibi, ilkesiz, ahlaksız bir politikacı gibi, kaşarlanmış bir bürokrat gibi...
Öyle kötü ki, bakmayın daha iyi.
Bunları söylerken, yazılmış, matbu hale gelmiş şiirden ibaret değil muradım.
Hayatın içinde mevcut olan, yeryüzünde, gökyüzünde, atmosferde, yerin altında, insanların içinde cari, hayatiyeti olan bir ‘varlık’tan söz ediyorum.
Matbu olanlar, bu büyük, muhteşem varlığın bir cüz’ünü teşkil ediyor.
Bizim gözümüze perde inmişse, göremiyorsak, şiir bize yaklaştığında şiiri, münasebetsiz bir ziyaretçiyi istiskal eder gibi istiskal ediyorsak, bir daha bize niye yaklaşsın şiir?
Siz onu tanımazsanız, o sizi hiç tanımaz.
Şair değilim ama, şiirle kendime mahsus bir alışverişim var.
Şiir bana yaklaştığı zaman onu ağırlıyorum.
Ona kıymet veriyorum.
Matbu olsun, olmasın.
Son gelenlerden biri Cevdet Karal’ın ‘Alışveriş Listesi.’
Gelince sevindim.
Cevdet Karal, kendi şiirine -dolayısıyla şiirin tamamına- harika bir pencere açmış diye düşündüm.
Alışveriş Listesi, bir açıdan, ‘zamanın ruhu’nu okuma denemesi.
İyi ve kötü hisleri, insanın duruşunu, durmayışını, kendisini, başkalarını, siparişlerle yakalıyor Cevdet Karal.
En çok yakaladıkları, yani benim kitabı ilk okumamda gözüme çarpanlar...
‘İkiyüzlülük.’ Hatta ‘çokyüzlülük.’
Misal çok ama bir tanesini vereyim.
“İnsan olduğumuzu gösteren bir amblem
Yoksa tanımayanlar ne der
Ruhlarımızı kesip biçmekte usta bir romancı
Kendimizden hoşnut olmadığımızda
Bizi başka kılıkları sokmalı”
Bir de, dindarlarınki dahil, ‘çoktanrılılık.’
“Bir yürüyen merdiven
İnsanı
Her düzeyden
Tanrının huzuruna çıkaracak cinsten”
Bir de ‘terk-i dünya’nın yeni çeşidi:
“Para sayma makinesi senfonik müziği
Terki dünya lüks ada ve krallık oteli”
Şimdi ikisi birden:
“Maske satıcısı
El yapımı maskelerle
Takas eden yüzleri
Acaba hangisiyle çıksam
Beni çağıran Tanrının karşısına
Siz denediniz bu maskeleri”
Bunlara, hayal kırıklıklarını, modern ve modern olmayan hüzünleri, sahte ve sahte olmayan ilgileri, hatta yalakalıkları, değişik tapınma şekillerini, daha bir çok şeyi ilave edebiliriz.
Listeyi baştan sona okudum.
Kendi gözlerimle.
Belki Cevdet Karal’ın gördüklerinin aynısını görmedim.
Ama kendi hayat tecrübemin, kendi ‘zamanı okuyuş’umun karşılığını gördüm.
Ben de, şiirin ‘koro’sundaki sesler gibi, “Daha çok şey gerekli” diyebilirim.
Ya da kendi tanıklıklarımla, kendi tecrübemle yeni bir liste yapabilirim.
(Cevdet Karal, belki ‘ihtiyaç’ların tamamını yazmamıştır listeye.)
Şiiri fazla kurcalamak istemiyorum.
Herkes kendisi kurcalasın. Benim yaptığım gibi, kendi tecrübesiyle.
Herkes bu şiirin açtığı pencereden çağı yakalasın.