Caydırıcı olarak bizim fiillerimiz yeter

Şenol Hoca Atiba’da niye ısrar ediyor? Atiba yavaş. Topu hücuma 1.5 saniye geç çıkarıyor.

Aykut Hoca sahaya niye tek forvetle çıktı? Tek forvetle Beşiktaş’ı yenemezsin ki!

Rıza Çalımbay maçı iyi okuyamadı! Yusuf sahanın en iyisiydi, oyundan alınır mıydı?

(Fatih Terim işe yeni başladı sayılır. Biraz zaman geçsin.)

Bu cümlelerin hiçbiri gerçek değil. Maçları uzaktan, yan gözle takip ederim. Bu yüzden teknik direktörlerin üzerlerine atılı hatalara dair hafızamda fazla malzeme yok.

Ama bu tür cümlelerin her yerde kurulduğunu biliyorum.

Köylerde, kasabalarda... Follu’nun kahvesinde. Aktaş Yaylası Derneği’nde veya 5 yıldızlı bir otelin balo salonunda.

Bana tuhaf gelir. Belli ki teknik direktör, işten anlamıyorsa bile, en azından senden iyi anlıyor.

Belli ki teknik direktör, maçı kazanmayı senden daha çok istiyor.

Sense, maçı seyrederken bir tek golü bilirsin.

Bir de, tuttuğun takımın oyuncusu faul yaptığı zaman ‘burada faul maul yok’ demeyi...

Fakat, önlenemez bir şey, insanların bilmedikleri konularda fikir serdetmesi.

***

‘Deizm’ hakkında düşünürken... Daha doğrusu bu konuda yazmayı düşünürken, böyle münasebetsizlikler aklıma geldi.

Şimdi mevzuya girersem, haddimi aşmış mı olurum?

Deizm, aslında bir ‘kelam’ meselesi.

Bense, okuduğum üç beş kelam kitabıyla böyle bir kelam meselesinin hakkından gelemem.

Diyebileceğim tek şey, şu veya bu şekilde bir ‘tanrı’ inancı içerdiği için ‘ateizm’e nazaran ehven-i şer olabileceğidir.

Bilhassa İmam-ı Matürüdi’nin Tevhid’inde kuvvetli tezler gördüm. Fakat o tezleri aktarmak için bile çalışmam lazım.

Öyleyse ben bu konuyu erbabına bırakayım.

Mustafa Öztürk Hoca zaman zaman değiniyor. Başka hocalar da değiniyor.

İşin ‘kelami’ tarafını onlar müzakere etsinler.

Ben, güncel, beni ilgilendiren tarafını konuşayım.

Deizm’in ‘tanrı’sı alemi düzene koymuş, gerisine karışmıyormuş.

Hocalar, bu inanç akımının gitgide yaygınlaştığını düşünüyorlar.

(Eğer yaygınlaşıyorsa) neden yaygınlaşıyor?

Benim görebildiğim, iki sebep var.

Birisi, kağıt üzerinde Türkiye’de halkın yüzde 99’unun nüfus kağıdında, din hanesine yazılı olan ‘İslam’ın ehil olmayan lisanlarda tuhaf şekillerde anlatılması. (Yeni nüfus kağıtlarında din hanesinin kaldırıldığını biliyorum. Sabah torunum Zehra’nın nüfus kağıdında gördüm.)

Bir sümük, idrar edebiyatı ki sorma gitsin!

Söylemeye dilim varmıyor, çocuk evliliklerine cevaz vermeye kadar varan bir dizi saçmalık.

İşin kötüsü, böyle görüşler taraftar da buluyor.

***

Bunu bir tarafa koyalım. İkinci sebebe gelelim. Bence ikinci sebep daha önemli.

Her Cuma hutbede hoca okuyor değil mi? “Allah adaleti emrediyor. İyiliği, güzelliği emrediyor. Yakınlara yardım etmeyi emrediyor. Ve aşırılıktan, kötülükten ve azgınlıktan nehyediyor.”

Allah böyle emrediyor ama, biz her haltı karıştırıyoruz.

Kul hakkı yiyoruz.

Kamu hakkı yiyoruz.

Rüşvet alıp veriyoruz.

Adam kayırıyoruz.

Yalan söylüyoruz. Söylediğimiz yalana insanlar inansın diye yemin billah ediyoruz.

İftira atıyoruz.

Haksızlık yapıyoruz.

(Fetöcülerden öğrendiğimiz kötülüklerle, kumpaslarla, üçkağıtlarla listemiz iyice zenginleşti.)

Bunları yaparken, Müslümanlığı da kimseye bırakmıyoruz.

Efradı böyle tanınan bir akide, taze ve temiz dimağlarda nasıl karşılık bulsun?

Hepimiz mi kötüyüz?

Hayır.

İyi insanlarımız var. Allah’a şükür hem de çok var.

Fakat, kötülerimizin gürültüsü daha çok çıkıyor. Nasıl derler, ‘görünürlükleri’ daha fazla.

Şu halde, ‘deizm’den şikayet ederken kabahati başkalarında arayıp, elalemin günahına girmeyelim.

Caydırıcı olarak, bizim fiillerimiz yeterlidir.

Neyden caydırıcı olarak?

İslam’dan.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum