Bu kadar milliyiz
Birden, durup dururken… Durup dururken değil, ne yazacağım diye oraya buraya bakınırken bir haber gördüm.
Zaten kafamın içinde dönüp duruyordu. Tamam dedim, haberdeki detay yazılmaya değer.
Allah öyle acayip yaratmış ki insan aklını…
Nereden nereye sıçrayacağını tahmin edemezsiniz.
İşte, o haberdeki bir detayın beni sürüklediği yer.
Olağanüstüyüz.
Hangi ‘olağan’ın üstüsünüz?
Birçok olağanın üstüyüz.
Hanginiz?
Hepimiz.
Kim bu hepiniz?
Biz muhafazakarlar. Biz ulusalcılar.
Biz laikler ve anti laikler. Kemalistler ve anti Kemalistler. Liberaller ve anti liberaller…
Biz sağcılar, biz solcular, biz hümanistler, biz paraleller, biz paralel karşıtları, biz yardımseverler, biz yerliler, biz milliler… Daha birçok, sayısız ‘biz.’
Biz vatan, biz millet ve biz Sakarya! Türküz, doğruyuz, çalışkanız.
Veya herkes kendine uyarlasın. Kürdüz, Arabız vesaireyiz, doğruyuz, çalışkanız.
‘En güzel biz güleriz.’
Mazhar, Fuat ve Özkan ne güzel yapmışlar şarkıyı.
En iyi biz biliriz.
Anlaşılıyor. Harikasınız. ‘Alemlerin efdali’ sizsiniz. Yeryüzü, kuruluşundan beri görmedi böyle bir fazilet.
Peki, neredeyiz?
Twitter’dayız. Facebook’tayız. Instagram’dayız. WhatsApp’tayız, Google’dayız.
Bu dediğiniz yerlerin dışında, sizin böyle harikulade olduğunuzu anlayabileceğimiz bir mekan var mı?
“Otobüslerde dindar, kaldırımlarda demokrat.”
Nerede o eski günler! Otobüsü de kaldırımı da bize tayy-i zaman ve tayy-i mekan ettiren bir ‘virtual alem’de idrak edebiliyoruz.
Her şey gerçekliğini bu ‘virtual alem’de ispat-ı vücut ederek ifade edebiliyor.
Niye ‘sanal’ demedim de ‘virtual’ dedim?
‘Virtual’, ‘sanal’ diye tercüme ediliyor. Fakat aynı zamanda ‘gerçek’, ‘gerçek etkisi yapan’ anlamına da geliyor.
Bizim ‘sanal’ kelimesi yanına ‘gerçeklik’ kelimesi ilave edilerek kullanıldığında bile ‘yalan’ etkisi veriyor. Bu yüzden meramı ifadede eksik kalıyor.
‘Sanal’, insani açıdan daha doğru. Bir gerçekliği, ‘yalan dünya’yı ifşa ediyor.
Fakat biz onu gerçekliğin yerine koyduğumuz için ‘virtual’ kelimesi fiili durumu daha iyi yansıtıyor.
Yeterince kafa karıştırıcı oldu mu? Bence oldu.
Bizim yukarıdan aşağı saydığımız olağanüstü niteliklerimizin ‘virtual’ oluşunu bir kenara koyalım. Bir başka gerçekliğe bakalım.
Mesela, ‘Kahrolsun Amerika’ dediniz. Veya ‘Kahrolsun Avrupa!’
Nerede dediniz?
Twitter’da.
Twitter, sizin bu cümlenizden dolayı kaç para kazanmıştır acaba?
Veya Facebook.
Memlekette işsizlik var değil mi?
Doğru, öyle diyorlar.
Ama ‘boşta gezer’ olduğu varsayılan çok sayıda vatandaş Twitter, Facebook, Instagram vesaire tarafından bila ücret istihdam ediliyor.
Kimi az çalışıyor, kimi çok. Kimi ikiye katlıyor, kimi bire. Ama çalışıyor. Boşta gezmiyor.
Bizler, büyük ekseriyetimiz ‘çifte vatandaş’ız.
Pasaportlarda ‘tabiyet’ veya ‘uyruk’ hanesine henüz yazılmasa da hayatta geçerli bu durum.
T.C. uyruğuna ilaveten Twitter, Facebook, WhatsApp, Instagram vatandaşlarıyız.
Hatta bazen bu ‘virtual’ tabiyetlere ek olarak T.C. kısaltmalarını virtual alemde beyan etme ihtiyacı duyuyoruz.
Burada Türkiye’yi yazmış oldum. Fakat başka memleketlerde de durum üç aşağı beş yukarı aynı.
Hangi haberdi beni bu yazıya sürükleyen?
‘Facebook’un marka değeri bu sene yüzde 48 artmış.’
Kaç paradır Facebook’un marka değeri?
32,5 milyar dolar.
Twitter? Yaklaşık 25 milyar dolar.
Ağababaları, hepimizin mensubu bulunduğumuz Google. 133,2 milyar dolar.
Demek ki, sanal alemdeki gezmelerimiz para ediyor. Boş durmuyoruz yani.
Elimizden geldiği kadar da milliyiz.