Böyle bir ceketim olsun istemezdim
Venedik’e gittiniz mi hiç? Kanallar ve gondollar şehrine?
Ben gitmedim. Gitmek isterdim.
Kanallar kokuyor diyorlar ama, katlanır insan.
Venedik’e gitmemiş olmak bir eksiklik midir?
Bence eksikliktir.
Fakat, büyük İtalyan edebiyatçı.. Büyük hikayeci ve romancı Dino Buzzati’yi okumamış olmak, Venedik’i görmemekten daha büyük bir eksikliktir.
Kedi, uzanamadığı ciğere ‘pis’ mi dermiş?
Yook. Ciğere bir şey demedim. Venedik güzel.
Gördüğüm bir şehri söyleyeyim.
Roma.
Buzzati’yi okumamak, Roma’yı görmemekten daha büyük eksiklik.
Başka bir misale gidelim. Daha dikkat çekici.
Dostoyevsky’yi okumamak, dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Petersburg’u görmemekten daha büyük bir eksikliktir.
Buzzati’nin kafası değişik çalışıyor.
‘Gizli Silah’ hikayesinden birkaç defa bahsetmişimdir.
24 saat süren bir ‘Üçüncü Dünya Savaşı.’
Soğuk savaş... Amerika ve Rusya birbirlerinin büyük şehirlerine kilitlenmiş kıtalararası füzelerini ateşliyorlar.
Füzeler sabaha karşı hedeflerine ulaşıyor.
Tuhaf bir gaz yayılıyor... Moskova’ya, Leningrad’a, Washington’a, New York’a... İla ahir.
Rusya’daki komünistler kapitalist oluyor.
Amerika’daki kapitalistler de komünist oluyor. Birbirlerine ‘Yoldaş’ demeye başlıyorlar.
Füzelerin infilak ettiği yerleri kaplayan tuhaf gaz, insanların ideolojisini değiştiriyor.
Bütün zıtların, birbirlerinin geçtiği yoldan geçtiklerine, birbirlerinin durdukları menzillerde durduklarına tanık olduğumuz...
Herkesin, ‘karşı’ olduğu şeyle imtihan olduğu ve çoğu kez kaybettiği şu alemde, tıpkı eski, dini kıssalar gibi, ibret alınacak hikaye.
***
‘Büyülü Ceket’ de, hiç unutamadığım, karşılaştığım bir çok hadisenin bana yeniden, yeniden hatırlattığı güzel bir hikaye.
Orta halli bir Milanolu. Hikayede anlatılanlara bakılırsa evi, arabası falan var.
Bir gün, tavsiye üzerine esrarengiz bir terziye bir elbise diktiriyor.
Daha ilk giyişinde ceketinin cebinde on bin liretlik bir banknot buluyor.
Birkaç dakika sonra bir on bin liret daha...
Akşama varmadan, cebinde bulduğu banknotların miktarı elli sekiz milyona ulaşıyor.
Ertesi gün gazetelerde bir manşet görüyor.
Bir bankanın günlük hasılatını merkeze nakleden bir zırhlı araç silahlı bir baskınla soyuluyor.
Gasp edilen paranın miktarı, kahramanımızın ceketinin cebinde bulduğu paranın miktarıyla aynı. Elli sekiz milyon liret!
Bu tuhaf ceket, ertesi gün de banknot üretmeye devam ediyor.
Elli sekiz milyonun üstüne yüz otuz beş milyon liret daha...
Sabah, gazetelerde bir haber.
Büyük bir yangın çıkmış.
Bir mobilya mağazası kül olmuş. Mağazanın kasası da yanmış. Kasadaki yüz otuz beş milyon liret kül olmuş!
“Biliyordum ki ceketimin cebinden her para çekişte, dünyanın bir yerinde acı veren namussuzca bir şey oluyordu.”
Cebinde bulduğu paralarla etrafta meydana gelen kötü hadiseler arasındaki esrarengiz bağıntı kahramanımızı rahatsız ediyor.
Bir hadise daha! Yaşlı bir komşusu, bankadan çektiği otuz bin lireti kaybettiğini anlayınca canına kıyıyor.
Tabii ki otuz bin liret adamımızın cebinde...
***
Bu hikaye tamamen saçma mıdır?
Dünyada, böyle sahibinin hak etmediği banknotlarla dolup dolup boşalan ceketler var mıdır?
Tıpatıp Buzzati’nin anlattığı gibi olmayabilir. Ama, benzerleri muhtemelen vardır.
Mamafih, bunları delillendirmek imkansız.
Hikayedeki adam da delillendiremiyor.
Fakat, adamımız, vicdanının sesini dinleyip ceketi imha ediyor.
Yine, eski ‘dini kıssa’lara benzer ibretlik bir hikaye!
Böyle bir ceketiniz olsun ister miydiniz?