Arap Baharı’nda Gannuşi farkı

Gençlik yıllarımızda lisan bilenler parmakla gösterilirdi.

Kuvvetli bir kavle göre, Türkiye’deki eğitim sistemi dil öğretme amacı taşımıyordu. Yabancı dil, talebeye sıkıntı çektirmek için müfredata konulmuştu.

Ben, İmam-Hatip’te okuduğum Arapçanın üstüne biraz ilave ettim, yarım-yamalak Arapça öğrendim ama, o Arapça, beni klasik metinlere biraz daha aşina kılmaktan öteye geçmedi. Biraz da kem küm konuşma...

Geç vakit ODTÜ’de iş görecek bir İngilizce öğrendim. Sene 1985 olabilir.

Öğrenir öğrenmez, İngilizce mevkutelerle haşır neşir olmaya başladım.

Aynı yıl Zaman gazetesinin dış haberlerinde, rahmetli Fikret Ertan Abi’nin yanında işe girdim.

Gazetede çalışmak büyük imkandı. İşte, el-Arabia, elimin altındaydı. Inquiry öyle. Kelim Sıddıki’nin yayınladığı Crescent, sonra, dünyanın değişik köşelerinden Müslüman muhabirlerin gönderdiği haberlerle oluşan Muslimedia bültenleri. Hemen hemen bütün İngilizce gazeteler, dergiler...

Düşünüyorum da, biz o yıllarda iletişim konusunda daha iyiydik.

Sözünü ettiğim Müslümanlara ait yayınlar şimdikilerden daha seviyeli ve daha kaliteliydi.

Tunus’taki ‘İslami Yöneliş’ (İtticah-el İslami) hareketinin lideri Raşid el-Gannuşi’nin el-Arabia’da röportajı çıkmıştı.

Onu tercüme etmiştim. Üç gün Zaman’da tefrika edildi.

Bu, Türkçe’de Raşid el-Gannuşi’den yapılan ilk tercümelerden biriydi.

(Bu çeviriyi, bir-iki yıl sonra (1987, Kitapyurdu) İslami Yöneliş adlı bir derleme kitaba alıp yayınlamışlar.)

Gannuşi’yi, o zamanlardan beri iyi kötü takip ederim.

Mahkumiyetlerini, Nadha hareketini, sürgün yıllarını çok yakından değilse bile izledim.

Kendisiyle, bir iki ayaküstü görüşmem de oldu. Hatırımda, son derece tevazu sahibi bir Müslüman olarak kaldı.

Bir Müslüman entelektüel ve bir siyasi aktivist olarak çok olgun, çok sorumluluk sahibiydi.

Değerlendirmeleri soğukkanlıydı.

Tunus’ta çok şiddetli bir laiklik uygulaması vardı. Belki, oradaki şiddet ve baskı, atlattığı büyük badireler, -idamdan döndü- Gannuşi’nin daha dikkatli, daha ihtiyatlı ve Arap dünyasındaki diğer İslamcılardan –moda tabirle- daha demokrat olmasına sebep olmuştu.

Arap Baharı’nın başladığı günlerde kendisine ulaşmak istedim. Mümkün olmadı.

Sefer Turan’dan, ‘gelişmeleri çok yakından takip ettiğine’ dair bir bilgi alabildim.

Sonunda, Gannuşi, Arap Baharı hengamesinden bir başarı öyküsü çıkaran tek Arap siyasetçi oldu.

Gannuşi, bugünlerde çok konuşuluyor.

CNN’den Amanpour kendisiyle bir röportaj yapmış.

Röportajda Gannuşi Tunus’ta dini ve siyasi faaliyetleri ayıran yeni bir uygulamadan bahsediyor.

Bu laiklik midir?

(Hatırlarsınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kaç yıl önce Mısır’da ve Tunus’ta birer ‘laiklik’ konuşması yapmıştı.)

Gannuşi, doğrudan doğruya laiklik demiyor.

‘İhtisaslaşma’nın üzerinde duruyor. Her alanda o alanın uzmanlarının faaliyet göstereceği modern bir toplumdan bahsediyor. ‘Bir Müslümanın zihninde din ve siyaseti ayırmadıklarını, her bir kadın ve erkeğin yaptığı şeyin ahlaki ve o kişinin dini inancıyla uyumlu olması’ gerektiğini söylüyor.

Bu sözler, üzerinde uzun analizler yapmak için az.

‘Doğrudur’ veya ‘yanlıştır’ gibi bir yargıya yönelmek zorunda değiliz.

Fakat, genel olarak, Gannuşi’nin çabası olumlu.

Gannuşi, başka ‘Arap Baharları’nda olduğu gibi, açmazlara, çıkmazlara doğru yürümüyor. Ülkesinin şartlarına bakıyor, kaosa, kargaşaya düşürmemek için çözüm arıyor.

Ve bir şeyler buluyor.

Eski tarih kitapları böyle siyasetçileri ‘tedbirli bir emirdi’ ifadesiyle zikreder.

Bir ülkede barışı, huzuru tesis etmek, sürdürmek, kıymetini bilenler için, büyük siyasettir.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum