Adalet olursa gerisi tamamlanır
Gazeteciler meslekleri sebebiyle yargı önüne çok çıkarlar. Hele gazetelerin yönetim kadrolarında bulunanlar...
Ben uzun zaman gazete yöneticiliği yaptım. Kaç defa savcıya ifade verdim, kaç duruşmaya katıldım, kaç defa karakolda gittim, kaç defa ‘şüpheli’ oldum bilmiyorum, saymadım.
Sultanahmet’teki eski adliyeye çok gittim. Birkaç defa Zeytinburnu’na gittim.
Eyüp adliyesine hepsinden çok gittim. Bakırköy’e de gittim.
Her defasında keşmekeş gördüm.
Birbirinin içine girmiş on binlerce dosya. Dosyaların içinde çeşit çeşit hikayeler, çeşit çeşit trajediler.
Hakim, kalabalık bir devlet hastanesinde çalışan pratisyen doktor gibi, birbiri ardına davalara bakıyor.
Duruşma salonunda sanıklardan, davacılardan, avukatlardan, katiplerden, mübaşir, savcı, hakim ve tanıklardan oluşan bir topluluk.
Hakim dosyayı karıştırıyor. Ne olmuş, ne bitmiş anlamaya çalışıyor.
Belki sürmekte olan davanın ortasında atanmıştır.
Evrakın arasında mevzuyu hatırlamak için ipuçları arıyor.
Sorular soruyor, cevaplar alıyor.
Sonra ‘gereği düşünüldü’ deyip yazdırıyor.
Şimdi kafadan atıyorum... Sanığın üzerine kayıtlı gayrı menkul olup olmadığının bilmem neredeki Tapu Kadastro müdürlüğüne sorulmasına... Müteakip duruşmanın filan tarihte yapılmasına...
Duruşma salonu boşalıyor. Mübaşir salona yeni bir duruşmanın ilgililerini davet ediyor.
Böyle kaç tane davaya bakacak Hakim Bey?
‘Adalet’ dediğimiz gözleri bağlı ‘tanrıça’ bu keşmekeşin içinden nasıl sıyrılıp çıkacak? Akıl alır gibi değil.
Sonra adliye binaları düzelmeye başladı.
Bakırköy’e, Çağlayan’a, Kartal’a (Anadolu’da bir çok şehre) devasa adliye binaları yapıldı.
Sistem dijitalleşti. Biraz da şeffaflaştı. UYAP’tan isteyen davasını takip edebiliyor.
(Tabii ki, usulsüzlük, adaletsizlik yapmak isteyen, rüşvet alan, veren, adam kayıran, dijital ortamda da ‘vicdan’dan ‘cüzdan’a doğru yürüyebiliyor.)
Geçen Cumartesi, Dikmen Hakimevi’ndeki basın toplantısında Adalet Bakanı Abdülhamit Gül yargı sistemine getirilen kolaylıkları, istinaf mahkemelerinin, arabuluculuk uygulamasının, uzlaşmayla ilgili düzenlemelerin adalet tevziine katkılarını anlattı.
Mesela 414 bin 955 dosya ‘arabuluculuk’ uygulamasına gitmiş ve arabuluculukta yüzde 67 başarı sağlanmış.
Ceza davalarında uzlaşmaya giden yaklaşık 230 bin dosyadan 187 bini uzlaşmayla sonuçlanmış. (Yüzde 82 başarı.)
Davaların çok uzamaması için hedef süre uygulaması getirilmiş. Hedef süreler şimdiki ortalama sürelerin üçte biri, dörtte biri kadar.
Yukarıda sözünü ettiğim ‘keşmekeş’i sona erdirmeye yönelik büyük atılımlar bunlar.
Bakan Gül, bu atılımları ‘nicel’ iyileşmeler olarak yorumluyor.
Adalet Bakanı Gül’ün açıklamalarıyla ilgili haber dün Karar’da da başka gazetelerde de çıktı.
Bu yüzden ayrıntılara girme ihtiyacı duymuyorum.
Bakanın dile getirdiği başka bir hususun altını çizmek istiyorum.
Gül, yargının ‘mazereti kalmadı’ğını, artık ‘niteliğe’ yönelmesi gerektiğini vurguladı.
Bizdeki hukuk eğitiminde ‘adalet’ kavramına hak ettiği kadar yer verilmiyor.
Yargıçlarımız, savcılarımız, avukatlarımız, daha çok mevzuatla ilgili.
Sistem, insanlara adaletle muameleyi belki öngörüyor. Fakat önceliği devletin korunmasına veriyor.
Bakan Gül, adalet nosyonunun öne çıkarılması için eğitim çalışmaları yapıldığını söyledi.
İnşallah faydalı olur.
Adalet Bakanı’na, 28 Şubat mağdurlarının akıbeti soruldu. Şu anda cezaevlerinde 600 kadar 28 Şubat mağduru hükümlü var.
Yeniden yargılanma hakkı için bir çalışma yapılıyormuş.
Bu konuda çok geç kalındığını söyleme ihtiyacı duydum.
Cezaevlerinde tutuklu ya da hükümlü kaç gazeteci yatıyor?
Her kafadan bir ses çıkıyor. Devletin elinde doğru bir rakam var mı?
Bakan Gül, ellerinde böyle bir rakamın olmadığını söylüyor.
Belki birileri isim isim tutuklu ve hükümlüleri bildirirse devlet bunlardan hangilerinin hangi suçlamalarla cezaevlerinde tutulduğuna açıklık getirebilir.
Türkiye’de yargı sistemi, maalesef, hiçbir zaman iyi olamadı.
İstiklal Mahkemeleri’nden 60 ihtilaline, 12 Eylül’den 28 Şubat’a...
Derken, Fetö yargısının adalete tecavüz eden çirkin, yüz kızartıcı hakimiyeti.
15 Temmuz da ağır bir travmaydı. Kötü etkileri hala onarılamadı.
İnşallah onarılır.
Biz bu ülkenin vatandaşları olarak tabii ki adalet isteriz.
İyi niyet olursa, kararlılık olursa düzelebilir, neden düzelmesin?
‘Adalet mülkün temelidir.’
Adalet olduğu zaman geri kalan eksikler tamamlanır.