ABD’nin ‘güvenli bölge’si kimin güvenliği için?

Suriye’deki devlet teröründen kurtulmak için canını Türkiye sınırına atan Suriyeli sayısı kaçtı?

‘100 bin olursa ne olacak?’ soruları soruluyordu henüz.

Bir ‘güvenli bölge’ lafı ediliyordu... ‘İhtiyaç olabilir’ deniliyordu..

Gün geçtikçe sayı arttı.

Türkiye, Suriye’nin konuşulduğu uluslararası toplantılarda bir güvenli bölge kurulmasının faydasını anlatmaya başladı.

Külfetli bir işti, güvenli bölge.

Kimse teşebbüs etmedi.

Suriyeli sığınmacıları Türkiye kabul ediyordu nasıl olsa.

Tespit ettiğin ‘güvenli bölge’nin güvenli olabilmesi için Suriye hava sahasında belli bir alanın ‘uçuşa yasak bölge’ ilan edilmesi lazımdı.

Uçuşa yasak bölgede uçuşları engellemek için önemli miktarda askeri tahkimat gerekiyordu.

Belki herkesin kendi gündemi vardı.

ABD, PYD’yle iş pişirecekti, ne yapsın güvenli bölgeyi?

Rusya Suriye’yle halvet olacaktı. Güvenli bölge olsa ne olur, olmasa ne olur?

İran, zaten Esat’ı seviyor.

Güvenli bölge talebi, değişik değişik görüşlerin izhar edildiği fakat hiçbir yaraya merhem olmayan toplantıların laf kalabalığı arasında kaynadı gitti.

Fakat, Türkiye’ye lazım.

Teröristler, bazen Daeş, Bazen PKK... Türkiye tarafını bombalıyor. İnsanlarımızı öldürüyor.

Bazen hudut karakollarına terör bayrağı dikiyorlar. Sınır kapılarını ele geçiriyorlar.

Zaten arazi terörist kaynıyor, nasıl mani olacaksın?

Antep’te Kürt düğününü bombalayan PKK’lılar, Ankara’daki, İstanbul’daki, Işid veya Daeş bombaları o araziden gelmedi mi?

Köprünün altından sular geçti, geçti, geçti...

Başka sular geldi köprünün altına.

Derken... Türkiye Zeytin Dalı Harekatına başlayınca, ABD, ‘Yapalım şu sizin güvenli bölgeyi’ dedi.

Türkiye yapıyor zaten?

Bir kısmını Fırat Kalkanı’nda yaptı. Devam ediyor.

‘Yerli’ bir güvenli bölge.

Bir de... Sen PKK’yla (PYD’yle) çok içli dışlısın, güvenli bölgeyi benim güvende olmam için mi istiyorsun PKK’nın güvende olması için mi?

H H H

Zeytin Dalı Harekatı konusunda tabanı çok geniş bir mutabakat oluştu.

Tezkerelere ‘hayır’ diyen CHP bile ‘uyumlu’ konuşuyor.

İnsan, düşünürken ‘kendi bulunduğu yer’i mutlaka düşüncesine dahil eder.

Gönlü, aklı, fikri başka yerde olan var elbette. Onların farklı ses çıkarmaları mümkün.

Nitekim çıkarıyorlar.

Buna rağmen, ben Kıbrıs Barış Harekatı’ndan beri, bugünkü kadar yaygın bir mutabakat hatırlamıyorum.

Bu bir halkla ilişkiler başarısıdır.

Üstelik, memleket ‘harp’ havasına sokulmadan elde edilmiş bir başarı.

İnternette yeri göğü inleten sosyal medya kahramanlarını, dijital cengaverleri saymazsak, içeride durum sakin.

Radyolarda, televizyonlarda ne Hasan Mutlucan’ın davudi sesini işitiyoruz, ne Ayten Alpman’ın ‘Bir başkadır benim memleketim’i...

İşitsek ne lazım gelir? Hiçbir şey.

Harekat başladı başlayalı bir tek Köroğlu’nun “Mert dayanır namert kaçar/Meydan gümbür gümbürlenir” türküsüne rastladım TRT Türkü’de.

En ufak bahanelerle zıp zıp zıplayan Dolar, Euro, şaşırdılar mı ne oldu, hiç tınmadılar.

Borsanın da keyfi yerinde.

Ekonomistler böyle göstergeleri bir ‘güven’in yansıması olarak yorumlarlar.

Evet, güven, maddi bir şey değildir, manevi bir değerdir.

Ama, ‘para’dan önemlidir.

Kadrini, kıymetini bilmek lazım.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum