Görünürde suç unsuruna rastlanılmayan

Bugün Çağlayan Adliyesi’nde başlayacak bir duruşmanın sanıkları tutuklanmaları üzerinden tam 14 ay geçtikten sonra ilk kez mahkeme önüne çıkacaklar. Zaman, Todays Zaman, Cihan Haber Ajansı gibi darbeden dört ay önce kayyum atanarak bir nevi kapatılmış FETÖ medyasının çalışanları ve yazarlarıyla ilgili iddianamenin sanıkları arasında, bu medyaların ünlü yöneticileri de yok. Çünkü onların çoğu darbeden aylar önce yurtdışına gittiler ve hala hiç yüzleri kızarmadan 15 Temmuz’la ilgili ipe sapa gelmez yalanlarla ‘gazetecilik’ yapmaya, cemaat mensuplarını gaza getirmeye devam ediyorlar. Buradaki iddianamelerde sanık olmak ise o medyalarda çalışmış muhabirlere, editörlere ve bazı köşe yazarlarına kaldı ve aralarında Atilla Taş’ın da olduğu bu yazarların çoğunluğu bir yıla yakındır hapis yatıyor. Bugün başlayacak davada 14 ay sonra ilk kez hakim yüzü görecek isimler arasında herkesin tanıdığı bazı yazarlar da var; Ali Bulaç, Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne, İhsan Dağı, Lale Sarıibrahimoğlu, Nuriye Ural (Akman)

***

Ali Bulaç, Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan ve Mümtazer Türköne 14 aydır tutuklu yargılanıyor. Her biri için 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıl hapis cezası isteniyor. Peki haklarında üçer kez ağırlaştırılmış müebbet istenen suçlamalar ne? Tutuklanmalarından 300 gün sonra çıkan iddianameye bakalım. İddianamede savcı, sanıkların 20’si için ayrı 10’u için ayrı suçlamalar yapmış. Bu 20 sanık içinde Cihan Haber Ajansı Müdürü, Irmak Tv Yönetmeni gibi FETÖ medyasında idari görevlerde bulunmuş isimler var. Haklarına üç müebbet istenen diğer 10 sanık ise gazetenin yukarıda sayılan yazarları. Ama 2016 Mart ayında kapanana kadar Zaman gazetesinde yazmış bu yazarlar için iddianamede bylock kullanmak, Asya Finans’a para yatırmak, sendika üyeliği, toplantı, görüşme, temas gibi örgütsel ya da hiyerarşik ilişkiyi gösteren herhangi bir delil ve suçlama bulunmuyor. Üç müebbet için gösterilen tek delil, bir FETÖ medyası olduğuna şüphe olmayan ama 2016 Mart’ına kadar yasal olarak yayınlarını sürdüren Zaman Gazetesi’nde yazdıkları bazı köşe yazıları. Yazılar 17/25 Aralık 2013’te başlıyor ve delil olarak iddianameye giren en son yazının tarihi 4 Şubat 2016. Üç müebbet istenen o yazılara yakından bakamıyoruz, çünkü iddianamede bu müebbetlik yazıların çoğunun sadece başlığı var. Zaman sitesi de nedense kapatıldığı ve böylece FETÖ’nün arşivi devlet eliyle silindiği için yazıya başka sitelerden ulaşıp bakalım.

***

İddianamede Uluslararası İlişkiler Profesörü, eski Zaman yazarı İhsan Dağı için üç kez ağırlaştırılmış müebbet talebinin sebebi yazdığı üç yazı. Zaten iddianamede de adı beş yerde geçiyor; Sanıklar arasında adı sayılırken, sonunda suçlama yapılırken ve üç yazısının yanında. Bu üçer müebbetlik üç yazıda ne yazdığını öğrenemiyoruz çünkü iddianamede yazılar sadece başlıklarıyla yer almış. Dağı’nın ilk yazısı 07 Şubat 2014’te yayınlanmış ve başlığı; “Medya’da yeni Takrir-i Sükûn dönemi”. İnternet yasağını eleştirerek başlayan yazıda Freedom House’un Türkiye’yi eleştiren raporu anlatılmış.

http://www.duzceyerelhaber.com/ihsan-DAGI/22357-Medyada-yeni-Takrir-i-Sukn-donemi

31 Ocak 2014 tarihli “Peki vatandaş ne diyor” başlıklı ikinci yazı daha ilginç; Çünkü yazıda, cemaatin 17/25 Aralık tavrı da eleştirilmiş.

Ve 28 Şubat 2014 tarihli son yazı “Bir rüyamız vardı, ne oldu ona?” başlıklı, AK Parti’yi bir liberal olarak sebeplerini ve hayal kırıklarını yazmış, “İktidarın tepesinde, yakınında çevresinde hâlâ sağduyu sahibi insanların olduğunu düşünüyor, umuyorum. Bu süreci durdurmak onların ellerinde, yoksa gemi batacak” diye de bitirmiş.

http://www.duzceyerelhaber.com/ihsan-DAGI/22929-Bir-ruyamiz-vardi-ne-oldu-ona

İddianameden sadece müebbet istenen bu yazıların içeriğini ve neden müebbet istendiğini değil, yazarın Nisan 2014’te Zaman’da yazmayı bıraktığını ve bir daha FETÖ’ye bağlı medya organlarında yer almadığını, televizyonlarına çıkmadığını da öğrenemiyoruz.

Örneğin benzer davalarda tanıklık yapan Hüseyin Gülerce, 27 Ağustos 2014’te, yani bu davada müebbetle yargılanan Dağı’nın ayrılmasından beş ay sonra Zaman’dan ayrılmış.

Ülkücü gelenekten gelen ünlü bir akademisyen ve eski Zaman yazarı Ahmet Turhan Alkan (63 yaşında) için de iddianamede üç kez ağırlaştırılmış müebbet isteniyor ve buna delil altı yazısı. Ayrıca, Alkan bu altı yazı için 14 aydır da tutuklu

En eskisi 29 Mart 2014 tarihli bu altı yazının da iddianamede sadece başlıkları var, içerikleri yok.

Üç müebbet istenen altı yazısı; 28 Aralık 2013 tarihli “Komisyon, hayır-hasenat”, 21 Aralık 2013 “Doğrular, eğriler” ve 2 Şubat 2014 tarihli “Hasar tespiti”, 02 Şubat 2014 tarihli “Vites kutusuna civata atmak” 3 mart tarihli Ahmet Turan Alkan, “Tiranlık mı, demokrasi mi; karar bizim!” ve 29 Mart 2014 tarihli “Gemiyi delmeden ve deldirmeden” başlıklı yazılar. Yazılar, o günlerde pek çok başka muhalif yazarın yazdığı, bazıları mizahi üslupla yazılmış hükümetin 17/25 Aralık operasyonları sonrası politikalarını eleştiren yazılar, bir FETÖ savunusu yok.

Hatta “Hasar tespiti” başlıklı yazıda bu kavgadan “bütün muhafazakarların kaybedeceği” de yazılmış ama o da iddianamede yok.

(Yazılara bu siteden ulaşılabilir. https://ahmetturanalkan.net/

***

Yine 14 aydır tutuklu yargılanan 73 yaşındaki Şahin Alpay için de üç kez müebbet isteniyor ve yine bunun için gösterilen delil Zaman’da yayınlanmış altı yazısı. En yenisi 29 Mart 2014 tarihli bu altı yazıdan dördünün sadece başlıkları iddianameye girmiş, içerikleri hakkında hiçbir bilgi yok. Arşivlerden okuyunca sert hükümet eleştirileri olduğu görülüyor. İki yazısı içinse ancak başka bir köşe yazısının kaleminden çıkabilecek şöyle iki yorum yer almış iddianamede;

“Bundan başka Şahin Alpay gerçekleri çarpıtarak, Başbakan Erdoğan’ın Cemaat’e (FETÖ-PDY)’ye karşı saldırıya geçtiğini belirtiyor, “Emniyet’te yapılan atamalar ile Adli Kolluk Yönetmeliği’nin değiştirilmesini Cumhuriyet tarihinin belki en büyük yolsuzluk soruşturmasının 39 hükümet tarafından örtbas edilmeye çalışıldığı izlenimi doğurduğunu” vurguluyordu”

“Şahin Alpay da aynı gün kaleme aldığı yazısında, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaşananlara seyirci kalmaması gerektiğini” vurgulayarak kurumlar arasında çatışma yaratmayı hedeflemiştir.”

66 yaşındaki İslamcı yazar Ali Bulaç’ın da 14 aydır tutuklu yargılanıp, hakkında üç müebbet istenmesinin sebebi Zaman’da yayınlanmış sekiz köşe yazısı. Bu yazılardan altısı yine iddianameye sadece başlıklarıyla girmiş. En ironik olanı, Beşiktaş’taki çalışma ofisinde, Başbakan Erdoğan’ın paralel yapıya karşı mücadele mesajları verdiği, gazetecilerle buluşmasına katılmış Ali Bulaç’ın izlenimlerini yazdığı 5 Ocak 2014 tarihli “Başbakan’ın açıklamaları/izlenimler” başlıklı yazının da aleyhindeki deliller arasına girmesi.

Yazı sadece başlığıyla iddianameye girince o toplantıda Bulaç’ın “Devlet içi örgütün tercümesi cemaattir. Bürokraside size karşı gelen, operasyon yapan memurlar varsa bunları hukuk içinde kalarak tasfiye etmeniz hakkınız. Biz de sizi destekliyoruz. Ama cemaat derken esnafından memuruna, öğretmenine kadar on binlerce insanı bu operasyondan nasıl uzak tutacaksınız? Kuru yanında yaş yanmayacak mı? Bu 28 Şubat olmaz mı?” diye bir soru sorduğunu öğrenemiyoruz.

İddianamede Bulaç’ın 18 Ocak 2014 tarihli yazısında

“…Suriye hükümeti, Türkiye’yi iç savaş çıkartan örgütlere yardım suçlamasıyla şikayet ediyor. Bu şikayeti sakın hafife almayın…” şeklindeki sözleriyle bir sonraki gün MİT tırlarına yapılacak operasyon öncesinde MİT’i hedef gösterdiği iddia ediliyor. Yine 6 Şubat 2016 tarihli yazısının “Gülen’in, 4 Şubat 2016 tarihinde “Cennet Kılıçların Gölgesi Altındadır” konulu konuşmasına benzer bir üslup kullanılarak”, yazıldığı “mazlumun kılıç kullanma hakkı yok mudur” şeklindeki cümlelerle de “örgüt tabanına ve topluma askeri darbeyi telkin ettiği” iddia ediliyor.

Fakat, bu yazı dışında, darbeyle ilgili bilgi sahibi ya da ilişkisi olduğu hakkında başka herhangi bir bilgi yer almıyor iddianamede.

Bulaç’la birlikte, üç yazısı darbeyle ilişkilendirmiş ikinci yazarsa Mümtazer Türköner. O da 14 aydır tutuklu, üç kez ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor, yine buna gösterilen delil altısı sadece başlıklarıyla yer almış dokuz yazısı. Darbe ile ilişkilendirilen, 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi yazdığı “Yeni Türkiye’nin Aktörleri” başlıklı yazısındaki şu cümleler; “...Türkiye’nin yeni iktidar düzeninin Erdoğan otokrasisinin anti-tezi olarak şekillenmesi kesin görünüyor... Siyaset tekelci yapısını kaybedecek, meşru sınırlarına çekilecek ortaya çoğulcu, rızaya ve katılıma dayanan bir iktidar denklemi çıkacak”.

Savcının yorumu şöyle; “şeklindeki sözleri ile demokrasi içerisinde bir arayış gibi görünse de özünde askeri darbeyi davet edici bir mahiyet taşımaktadır. Türköne, Türkiye’de askeri darbeyi davet etmek suç olduğu için düşüncelerini bu biçimde sunmayı tercih etmiştir.”

İddianamede Türköne’nim 4 Şubat 2016’da yazdığı yazıdaki “Dolmabahçe’de noktalanan Çözüm Süreci”nin sahiplerinin ipe dizilmesi lâzım. Sakın yanlış anlamayın, bir öneride bulunmuyorum, devlet aklının bu tür badirelerden çıkış yöntemini hatırlatıyorum...” cümlelerini da savcı “askeri darbeyi davet etmiş; başta dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere çözüm sürecini yürüten yetkililerin asılması gerektiğini alenen ifade etme cüretinde bulunmuştur” şeklinde yorumlamış.

Soruşturmadan üç ay tutuklu yatan ve yine müebbetle yargılanan Nuriye Ural (Akman) aleyhine tek delil sadece başlığı verilmiş “ Yolsuzluklar nasıl önlenir” başlıklı bir yazısı, yine aynı durumda olan Lale Sarıibrahimoğlu aleyhine tek delil de 2014’te yazdığı bir yazıdaki “Vatandaşın halen görüşünden, inanışından dolayı fişlendiği korkusunu yaşamasını tehlikeli buluyorum. Bu ancak eski komünist ülkelerde az gelişmiş diktatörlüğün olduğu ülkelerde yapılır…” sözleriyle hükümet aleyhindeki “algıyı derinleştirmeyi hedeflemesi.”

Köşe yazılarından oluşan bu delilleri sıraladıktan sonra iddianamenin sonunda savcı üçer kez müebbet istediği bu yazarların neyle suçlandığını anlatmış:

“Şüpheliler Mümtazer Türköne, Ali Bulaç, İbrahim Karayeğen, Ahmet Turan Alkan, Mustafa Ünal, Şahin Alpay, Nuriye Ural, Lalezar Sarıibrahimoğlu, Orhan Kemal Cengiz, İhsan Duran Dağı, FETÖ-PDY medya organlarında görev yapan köşe yazarlarının; yazı başlıklarının ve yazılarından seçilen kısımların “cımbızla çekilip” alınmadığı, konjonktürel ve tarihi perspektifle bakıldığında bu yazılardaki ifadelerin “mecaz” ya da “metafor” olarak izah edilemeyeceği, genel olarak operasyonların ve yargı sürecinin devam ettiği dönemlerde kaleme alınan yazılarda Hükümete sadece muhalefet yapılmadığı veya eleştiri yöneltilmediği; görünürde suç unsuruna rastlanılmayan yazılarında dahi basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşarak devlet yetkililerinin ve kurumlarının haklarını ihlal niteliğinde ifadeler kullandıkları ya da ön hazırlık niteliğinde yazılar yazdıkları; şüpheli yazarların genel itibariyle de süreç içerisinde böyle bir duruş sergiledikleri, basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşarak devlet yetkililerinin ve kurumlarının haklarını ihlal niteliğinde ifadeler kullanarak örgüt amacına hizmet ettikleri; ulusal güvenliği tehdit edebilecek, toplum huzurunu, toplumsal barışı ve asayişi bozabilecek beyanlarda bulundukları, askeri darbe çağrısında bulunmaktan çekinmedikleri, bu haliyle şüpheli yazarların gerek suç unsuru ihtiva ettiği tespit edilen yazılarıyla gerek tek başına suç unsuru olduğu belirlenememekle birlikte örgütsel hedef ve amacı tamamlayan yazılarla FETÖ-PDY terör örgütü hiyerarşisi içerisindeki görevlerini yerine getirdikleri”

***

Üçer kez ağırlaştırılmış müebbet cezası açıklanmaya çalışılırken kullanılan “konjonktürel ve tarihi perspektifle bakıldığında”, “şüpheli yazarların genel itibariyle de süreç içerisinde böyle bir duruş sergiledikleri”, “görünürde suç unsuruna rastlanılmayan yazılarında dahi” ve “gerek tek başına suç unsuru olduğu belirlenememekle” gibi belirsiz, hiçbir somut suça tekabül etmeyen ifadeler bu yazılardan müebbetlik delil çıkamadığını gösteriyor.

İddianamede müebbetlik suç olarak görülen yazıların çoğunluğu bundan üç yıl önce yazılmış. Eğer bu yazılar bu kadar ağır tutukluluk ve müebbetle yargılanmayı gerektiriyorsa, neden cemaatin artık paralel yapı olduğunun tescil edildiği o üç yılda haklarında soruşturma açılmadı?

Ya da neden bu yazarlar Zaman gazetesine kayyum atanırken ya da FETÖ örgütü tescil edildikten sonra değil de darbeden sonra tutuklandı? Çoğu 3 yıl önceye ait yazıların ve yazarların darbeyle ilişkisi nasıl tespit edildi ki darbeden sonra tutuklanma kararları çıktı?

Bu yazarların inatla ve bağnazca ortaya çıkan bütün delilleri, işaretleri görmezden gelerek darbeye kadar cemaatin karanlık yüzünü görmemek gibi büyük bir hata işledikleri açık.

Darbeden sonra bu hatanın farkına vardıklarıyla ilişkin haberler de çıktı. Ali Bulaç’ın hapishanede kendisini ziyaret eden Mehmet Bekaroğlu’na FETÖ için “Artık düşsünler yakamdan” dediği biliniyor. Ahmet Hakan, Şahin Alpay’ın bugünkü savunmasında “FETÖ’nün karanlık yüzünü göremedim” diyerek özeleştiri vereceğini yazdı. Hatta sanıklardan kapatılan Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Faruk Akkan da hakimlik sorgusunda, "Darbenin, Fetullah Gülen örgütü tarafından gerçekleştirildiğine inanıyorum ve kendilerini hıyanet şebekesi olarak görüyorum” demişti.

Gerçeği zamanında görememek bir hataysa bu gerçeği 17/25’ten önce fark edenler de 17/25’ten sonra fark edenleri aynı geç kalmayla suçlayabilirler. Elinde istihbarat imkanları olan devleti bile kandırabilen bir örgütün, bu kendi halindeki yazarları da kandırmış olması mümkün değil mi? Çarşamba günü FETÖ ile arasına mesafe koyanın, Perşembe günü mesafe koyanı FETÖcü, darbeci ilan etmeyi bırakıp, somut suç ve deliller üzerinden yargılamaların yapılmazsa bu işin içinden çıkmak zor. Eğer bu yazarlara yönelik müebbet talebi için tek delil iddianamede yer alan bu yazılarıysa, bu hatalarının cezası olarak 14 ay hapis epey ağır bir ceza olarak kabul edilsin ve 65 yaş üstündeki bu yazarlara yaptıkları yanlış tercihlerin cezası artık hapiste yatarak ödetilmesin.

YORUMLAR (43)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
43 Yorum