Paşalara ve maşalara mütedâir
„Gözümüzü dört açmalıyız!“
Günlerdir bu uyarıyı kaç kere işitip okuduğumu bilemiyorum.
Birilerinin bizleri uyutmak istediği şübhesi de içimi kemirip duruyor.
Öyle ya, niye yarısını kapayalım ki?
Doğrusu tuhaf bir ordumuz var.
Cumhurbaşkanı, yâni yüce devletimizin bir numaralı şahsiyeti, MİT Müsteşarı ile Genelkurmay Başkanı’na ulaşamıyor, düğündeler mi ne! Kuvvet kumandanları da düğünde! Millî Savunma Bakanı... Nerede olursa olsun; zâten göstermelik, protokoldeki yeri paşaların gerisinde gelen savunma bakanına ulaşsanız kaç yazar, ulaşamasanız kaç yazar?
Onyıllardır düşünürüm, farz-ı muhâl aktif politikanın içinde ve i’rabda yeri olan biri olsaydım ve bana savunma bakanlığı teklîf edilseydi ben bunu haqâret telaqqî ederdim... Beberûhi gibi...
Bakınız bizde 358 general ve amiral var. TSK’nın tekmil mevcûdu ise 720.648 kişi; muhârib personel sayısı şimdi deniliyor ki „Efendim, 120 kadarı ayıklanırsa artık şanlı ordumuz muhârebe edemez!“
1973’de, ki o sıralar general ve amiral mevcûdu 364 idi ve ben „Bâri bir tânecik daha ekleseler de yılın her gününe bir paşa düşse!“ diye dalgamı geçiyordum.
***
Kıbrıs Harekâtı oldu bunlar ilk iş kendi muhriblerini batırdılar!
Hatırlıyorum; fevkalâde ‚başarılı’ bir taarruz olmuşdu.
O kadar başarılı olmuşdu ki bu ‚haber’in bizim medyada yayınlanmasını yasaklamışlardı da ertesi günü dış basından almışdık bütün ayrıntılarıyla.
Düzayak Türkçe‘yle psikolojik harbin inceliklerine de adamakıllı vâkıfdırlar.
Çünki mâlûm, bu arkadaşlar zannederler ki eğer Harbiye’deki Istanbul Radyosu Ana Binâsı’nı işgâl ederlerse Türkiye felce uğrayacakdır... O sebeble o uğursuz gece gidip Boğaziçi Köprüsü’nü tutdular ki Istanbul dumûra uğrasın!
Ben Bülend Arınç’ı tanımam etmem. Fakat bir vesîleyle dünyâlar durdukça nâmı yürüyesi TSK’mız hakkında „Verilmiş sadakamız varmış ki son yıllarda savaşa mavaşa tutuşmadık kimseyle!“ dediği zaman kendi kendime demişdim ki „İşte ben de büyüyünce böyle biri olmak isterdim.“
Yok efendim Türk Mizâhı Aziz Nesin’le hitâma ermişmiş de şuymuş da buymuş da... Kim çıkarıyorsa bu fesadlıkları Yüce Tanrı onları kahhâr adıyla kahretsin! Âmiiin!
Eskiden veledler büyüyünce Atatürk olmak isterlerdi. Artık o kadar uzağa gitmeğe gerek yok zâhir.
***
Lafın salamurasını çıkarmayalım:
2014 sonu îtibârıyla Alman Ordusu’nda (die Bundeswehr)
kurulduğu 1955 yılından bu yana ancak 47 subay, general yâhut amiral oldu. Yâni hâlihâzırdaki sayı değil bu. Arada vefât edenler de bir sürü hâliyle.
Mevcûdu 184.000’dir.
Fransa’da Silahlı Kuvvetler mevcûdu 245.000’dir. İçişleri Bakanlığı’na bağlı bulunmakla berâber askerî hiyerarşi düzeni içinde çalışan Gendarmerie’nin (Jandarmanın) mevcûdu ise 100.000 dolayındadır.
İşbu Grande Armée’yi çekip çeviren general ve amiral sayısı ise cem’an yekûn 93 kişidir, iyi mi?
Gelelim 1,4 milyon (bir milyon dörtyüzbin!) mevcudlu ve 1948’den bu yana mütemâdiyen yeryüzünün herhangi bir bölgesinde harbeden Amerika Birleşik Devletleri (ABD/USA) Silahlı Kuvvetleri’ne:
Yine 2014 sonu îtibârıyla bu hani „Dünyânın Bir Numaralı Askerî Gücü“nde aktif görevli general ve amiral sayısı... tahmîn ediniz kaç acıbaaa:
Ben sevâbına söyleyevereyim:
39... Yazı ile OTUZDOKUZ!!!
13 US Army (Kara Kuvvetleri), 4 US Marine Corps (Deniz Piyâdeleri), 10 US Navy (Deniz Kuvvetleri), 11 US Air Force (Hava Kuvvetleri) ve 1 US Coast Guard (Sâhil Savunma)...
Demek oluyor ki Amerika’da bir general ve amiralin gördüğü işi bizde ancak 9,2 paşa görüyor.
Eh, tevekkeli dememişler „Paşa paşa otururken... Ansızın bir gece...“
Ben artık müsaadenizle yandaki Arap Yusuf’un Yeri’ne ineyim bâri...
Ne demişdi Arşak Palabıyıkyan:
„Ben unutmak için içiyorum!.. Ama neydi o unutmak istediğim? Bir aklıma gelse...“