Trabzonspor için 3. rehavet yazısı
Ligin 32. haftasını da geride bırakırken futbol detaylarına girmeden önce bir “tavuk-döner firmasının” yaptığı reklamda kullandığı “ligin tadı kalmadı” sloganının Trabzonspor camiasında yarattığı tepkiyi vurgulamak lazım.
Bu sloganın açık bir şekilde bir başka neticeyi arzu ettiği, mevcut durumda avantaj sağlayan takımdan hoşnut olmadığı, avantajlı takımın yani Trabzonspor’un bu avantajı elde etmek için iki yıldır harcadığı alın teri, gayret ve emeğe saygısı olmadığı ortada.
Sormalı mesela; hangi takım lider ya da avantajlı olsa ligin tadı olacaktı? Ya da Trabzonspor lider değil de mesela 7. sırada olsa ligin tadı kaçmamış mı olacaktı? “Ligin tadı” kavramından anladığınız tavuk döner lezzetinden mi ibaret yoksa?...
Ulusal bazda teşebbüs oluşturmaya çalışan firmaların, reklam metinlerini hazırlarken maliyeti düşürmek amaçlı olsa bile ergen seviyede ya da fanatik amigolar yerine tecrübeli reklam ajansları ile çalışması gerekir. Yoksa mevcut durumda olduğu gibi on milyonu aşkın Trabzonspor taraftarını karşınıza alırsınız. Ticari teşebbüsler, herhangi bir kitle ya da grubu rencide etmemeye özen göstermelidirler. Bu, en başta söz konusu firmanın saygınlığı için zorunludur.
FENERBAHÇE, BEŞİKTAŞ, RİZE, G. ANTEP MAÇLARI VE REHAVET
Ligin son altı haftasına girerken Trabzonspor’ un, en yakın rakibi ile olan 14 puanlık farka rağmen özellikle F. Bahçe maçı ile başlayıp Rizespor, Beşiktaş ve son oynanan G. Antep maçı ile devam eden süreçte açık bir performans kaybı yaşadığı ortada. Özellikle bazı oyuncularda görülen performans kaybı şaşırtıcı boyutlarda. Bunların başında Nwakaeme geliyor. İlk yarıda birçok maçta takıma ciddi katkı yapan bu oyuncunun sözleşme tartışmalarından mıdır yoksa başka bir nedenden midir bilinmez son maçlarda yokları oynaması enteresan. Aklının tam olarak sahada olmadığı da kesin. Bir süre dinlenmesi ona da iyi gelecek sanki.
Bir başka dip yapan oyuncu Abdülkadir Ömür. Sezon başında oynadığı G. Saray maçında adeta ayakta durmakta zorlanırken tribünlerin büyük tepkisin çekmiş ve teknik direktör A. Avcı kendisini oyundan almak zorunda kalmıştı. Sonrasında ise A. Avcı Trabzonspor camiasında sık rastlanmayan bir çaba göstererek ustaca bir rehabilitasyon ile kendisini yeniden takıma ve hatta milli takıma kazandırmıştı. Heyhat aynı oyuncu yine benzer bir düşüşe doğru yol almakta.
Oysa 38 yıl sonra şampiyonluk turuna hazırlanan Trabzonspor camiası, doğal olarak en büyük sahiplenme ve performansı kendi altyapısından yetiştirdiği oyuncularından beklemekte. Öyle ya onlar Trabzonspor’u takip ederken can verenlerin hikayeleri ile büyüdüler. Şehir ve camiada, maruz kalınan birçok haksızlığın verdiği üzüntü ve öfkeyi yaşadılar, gördüler. Birinci sırayı kazanmanın ve şampiyonlar ligi müziğini Akyazı’da dinleyecek olmanın hazzını en fazla onlar yaşayacaktı vesaire…
Lakin çok enteresandır, Trabzonspor kulübü bu tarihi sezonunda en fazla problemi en çok performans beklediği kendi evlatlarından yaşadı bu sezon, süper kaleci Uğurcan Çakır haricinde.
Hüseyin ve Abdülkadir performans zikzaklarını vukuat seviyesine düşürürken, bunlara tırmandığı milli takım seviyesinden baş aşağı inişe geçen bir başka Trabzonlu Berat’ı da eklemek lazım. Bu oyunculara, takıma bu yıl katılan Yunanistanlı Siopis ve Dorukhan’ı örnek olarak göstermek gerekiyor.
Altyapıda verilen (eğer verilmişse tabi) aidiyet, sorumluluk, performans ve hepsi bir yana profesyonellik eğitimi bu duruma daha önce engel olmalıydı ancak ne yazık ki bu oyuncuların bu tür hasletleri aslında çokta yıldız bir oyuncu olmayan Yunanlı bir futbolcudan öğrenebilecek olmaları belki de son şansları. Üzücü ama durum böyle.
Bu oyuncuların durumu bu sezona mahsus iniş çıkışlarla alakalı değil. Bu bir uyarı aslında. Zira Trabzonspor artık şampiyon gibi. Ve tabi önümüzdeki sezonlarda da doğal şampiyonluk adayı. Ancak hepsinden önemlisi Trabzonspor şampiyonlar ligine gidecek ve orada teraziye çıkacak. Bu tür oyuncu ve performanslarla oraya giderseniz acınacak duruma düşersiniz. Örnekleri çok.
Performansı düşen oyunculara uzun süredir bu durumda olan Bakasetas, Peres ve son maçlarda Visca’ da ilave edilebilir.
Tabi bu kadar formu düşük olan oyuncu olunca da son maçlardaki performans ortaya çıkıyor ve bordo-mavililer hazırdan yemek durumunda kalıyor. Bu durumda sezon boyunca kendisine övgüler dizdiğimiz Abdullah Avcı’ ya fatura edilecek tabi.
Çünkü daha ligin bitmediği ve minimum 6 puan daha gerektiğini hoca kamuoyuna deklere ederken, bazı kendi oyuncularına çok daha sıkı tembih etmeli. Anlaşılan o ki yazının başından beri bahsettiğimiz bu oyuncular sanki ligi kafalarında bitirmiş.
Böyle bir durumun adına da doğal olarak rehavetten başka ne denebilir ki?
MUHTEMEL ŞAMPİYONLUK KUTLAMALARI
Trabzon’da son oynanan Beşiktaş maçı öncesi şehir bayraklarla adeta bir gelin gibi süslenmiş gibiydi. Tabi bu bayrak furyası, bunca yılın özleminden olsa gerek başta İstanbul olmak üzere diğer 80 vilayette göze çarparken New York’tan Paris’e, Berlin’den Kosova’ya, Amsterdam’dan Bişkek’e dünyanın birçok yerinde bordo-mavili bayraklar rüzgarla savrulmakta.
Bu özlem ve coşku öylesine yaşanmakta ki, Beşiktaş maçı öncesi fiyatları da bir hayli yükselmiş olmasına rağmen 41000 bilet 8 dakika içinde tükeniverdi. Avrupa’nın hatta dünyanın birçok şehrinden ve tabi Türkiye’nin her yerinden binlerce Trabzonspor taraftarı şehre akın etti. Havayolları Trabzon uçuşları için normal seferlerine onlarca ek sefer ilave etme durumunda kaldı. Bir zamanlar bazı aklı evvellerin “asla dolmaz” dedikleri Akyazı Arenanın kapasitesi 70000 olsa dahi dolacak gibiydi adeta.
Şampiyonluğu bir an önce resmiyete dökmek ve kutlamak için adeta gün saymakta tüm camia. Ancak itidali de elden bırakmamalı.
Tüm taraftarları alkol ve özellikle silahlardan uzak durmaya davet ediyoruz bir daha.
Lütfen ama lütfen “SİLAHLARA VEDA”.
Bu tarihi ve müthiş şöleni can kaybı ile berbat etmemeli.
Unutmayalım; hemen hemen hepimizin bir yakını, mezarlarında bu güzel günü beklemekte.