Fare doğuran dağ
Her zaman çok konuşulan ve günden olan Fenerbahçe-Galatasaray maçı, bu sezon için her zamankinden daha da fazla gündemdeydi.
Arka arkaya gelen kahredici şehit haberleri, Gazze’deki insanlık dramı ve Türkiye’de son yılların ana gündemi ekonomi bile Fenerbahçe-Galatasaray maçının gündemdeki yerini çok fazla sarsmadı.
Çünkü bu sezon her iki takımda gerçekten dünya çapında yıldızları transfer etmiş, çok güçlü kadrolar oluşturmuş, bu maça kadar oynadıkları 16 maçın 14 ünü kazanmış ve sadece ikişer maçta puan kaybederek bu maça 43 er puanla 1. ve 2. sıralarda çıkmışlardı.
Kadıköy’de karaborsa biletler satıldı, stadyum gibi restaurant ve kafeler de tıklım tıklım doldu.
Bu kadar ilgi ve alakaya ve bu sezon öncesi iki takımın gelmiş geçmiş tüm sezonların açık ara önünde ve hatta bazı mali yaptırım risklerini de göze alarak yaptıkları kadro yatırımına rağmen beklentilerin tam aksine olarak gerek stadyumdaki on binler gerekse ekran başındaki milyonlar tam bir hayal kırıklığına uğradı.
Futbol olarak kelimenin tam anlamı ile koskoca dağ, küçücük bir fare doğurmuştu.
TÜRK TEKNİK ADAMLARININ YETERSİZLİĞİ
Bunca harala gürele üzerine izleyenlerin elde ettiği, itişi kakışı bol bir halı saha müsabakasındaki gergin ve çekişmeli mücadeleden hallice bir maç ve adeta bir keçiboynuzu tadıydı.
Golü bir kenara bırakın, gol pozisyonu dahi doğru dürüst olmayan bir maç izledi onca futbolsever.
Peki neden ?
Nedeni çok basit;
teknik adamlarımız.
Dört büyük diye tabir edilen kulüplerimizden Trabzonspor, yabancı hoca macerasının tartışmalarını hâlâ daha yaşarken, bir diğeri Beliktaş çok kısa sürelerde görev yapan 4 Türk teknik direktörü gönderdikten sonra şu sıralar yine yeniden yabancı bir teknik direktör arayışı içerisinde.
Esasında liyakat kavramının çokça telaffuz edildiği ülkemizde, binlerce teknik direktör arasından milli takımın ve 4 büyüklerin başına, hangi kriterlere göre ve hangi niteliklere haiz bir teknik adamın geleceği, “neye göre seçildiği “ sorusunun cevabını bilene ülkemizde henüz rastlanmadı.
Tecrübeli ve eski TFF yöneticisine bizzat sorulmuşluğu var; onun da bilmediğini söylemişliği.
Pabucun bu kadar pahalı olduğu bu belirsiz ve istikrarsızlığa gebe ortamda “teknik adamların koltuklarını kollama güdüsü” bütün bu negatif görüntünün ana sebebi.
Rakibi oynatmamak için, rakip topu kapar kapmaz yapılan Yugoslav Faullerinin her iki takım teknik heyeti tarafından sıkıca tembihlendiği apaçık belli olan maçta, her iki takımca 50 ye yakın faul yapılırken top da 90 dakikanın sadece ve sadece 43 dakikasında oyunda kalıyordu. Bu üst düzey liglere göre çok düşük ve çok kötü bir veriydi.
Avrupa ve Dünya futbolunda esamesi bile okunmayan Türk Teknik direktörlerinin, hem bunun nedeni için hem de insanların hemen bu maçı izlediği ekranların yanıbaşında takip edilebilen Premier Lig ya da La Liga’da görebileceği alternatiflere karşı kurabileceği bir savunma cümlesi var mıdır, merak edilir.
40 yıldır futbolun içinde olan anlı şanlı teknik adamlarımızın doğru dürüst bir futbol ekolüne sahip olmamaları, berbat oyuncu iletişimleri, iş bulma entrikaları ile futbolumuza katkıları neredeyse yok gibi.
Ne kendini geliştirmeleri, ne lisan öğrenmeleri, ne sistem üzerine kafa yorma, ne de ülke futboluna bir ekol oluşturma adına çabaları kayda değer anlamda söz konusu değil.
Akşamki Fenerbahçe-Galatasaray maçı da bu durumun sonuçlarından bir tanesi olsa gerek.
Ve tabi çaldıkları çoğu gereksiz ve yanlış düdüklerle maçların gidişatını sürekli yavaşlatan hakemlerimiz ile teknik adamlarımız, Türk futbolunun gelişmemesi ve çok konuşulan anlı şanlı marka değerinin 500 milyon dolarlardan 100 milyon doların altına inmesinde ilk sıraları paylaşan sorumlular.
Kimse kusura bakmasın.
Dün oynanan Roma-Napoli ve Liverpool-Arsenal maçlarını izleyen çocuklara ve gençlere, bu tür maçları allayıp pullayıp aylar öncesinden anons ederek dahi parlatarak bile çok daha fazla süre izlettirmek gittikçe daha da zorlaşacak.
Hiç kıvırmadan ve mazeret de üretmeden çatır çutur futbol oynatmak zorunda teknik adamlarımız.
Birilerini lafla, hikayelerle oyalayabilirsiniz belki ama tarih ve üretiminiz eninde sonunda sizin konumunuzu hakettiğiniz yere koyar ve ilelebet orada kalırsınız.
Umarım aynı uyanıklığa haftaya oynanacak olan süper kupa maçında başvurulmaz.
TRABZONSPOR; HEP AYNI NAKARAT
Trabzonspor, cumartesi akşamı Başakşehir kulübü ile oynadığı maçta 1-1 berabere kaldı.
Hafta içi maçında da İstanbulspor maçında 2-1 önde iken rakip İstanbulspor başkanı tuhaf bir şekilde takımını sahadan çekti. Trabzonspor dolayısı ile maçı 3-0 hükmen kazandı.
Trabzonspor, her iki maçta da kadrosunda 5 tane stoper olmasına rağmen Mendy’i yine stoper oynattı.
Gerekçe ise mevcut stoperlerin kesici özelliklerinin yanında “topu oyuna sokmada yetersiz “ oluşları. Aslında aynı gerekçeye dayanarak sağ bek ve sol bekte de birer Mendy gerektiği pekala söylenebilir.
Ama bize göre Trabzonspor’un sürekli kanayan yarası orta sahada.
Bakasetas’ın şut ve pasör özelliklerini zaman zaman da olsa kullanarak vaziyeti idare ettiği orta saha da Abdülkadir ve Berat, özellikle de ikisi bir arada iken tam bir fecaat.
Uzun zamandır bizim değindiğimiz ve artık tüm kamuoyunun fark ettiği üzere Abdülkadir giydiği 10 numaranın taklidini yapan küçük bir çocuk gibi.
10 numara giyen bu oyuncunun bazı maçlarda 90 dakika boyunca rakip ceza sahasında topla buluşamadığı ya da bir iki kere buluştuğu maçlar var.
10 numara giyen oyuncunun 7 yıldır bir kafa golü olmadığı gibi gol olabilecek kafa şutu bir elin parmaklarını geçmez.
Savunmaya katkısı çok az olan 10 numaranın rakibe faul bile yapmadan tamamladığı maçlar var.
İkili mücadelelerden çoğunu fizik yapı yüzünden kaybeden, ileriye doğru forvet ve kanatlara gollük pası da sayılı olan bu oyuncunun zaafiyetini Trabzonspor neden yaşar?
Ne yazıkki alternatifi olarak epey bir para ödenerek alınan Bardhi’nin de Abdülkadir’den pek farkı yok.
Ve Berat.
Kiralık geldiği bu sezon Fenerbahçe’ye artığı klas golün kredisini kullanmakta. Başkaca akılda kalan maçı yok gibi.
Trabzonspor bu hayati mevkilere mutlaka ve mutlaka Mendy kalitesinde oyuncular bulmalı.
Gerek 8 gerekse 10 numaraya.
Yoksa daha 10. hafta da şampiyonluk hedefini revize etme durumunda kalan bordo-mavililer de mevcut hedef olan lig 3.lüğü ve Türkiye Kupası hedefleri de revize edilmek durumuna gelebilir.
Dağ, yine fare doğurabilir yani.