Ertuğrul Doğan’ın çok kalabalık yalnızlığı
Trabzonspor camiası bu ülkenin en nevi şahsına münhasır camialarından biri. Kendine özgü bir çok hasleti bünyesinde barındırmakta. Şüphesiz bunlar Trabzonspor’u Trabzonspor yapmakla beraber “ağacın kurdu kendi içinden olur” misali bazıları da Trabzonspor’a ciddi zararlar vermekte.
Derneklerde, çeşitli toplantılarda ve hatta kahve muhabbetlerinde dahi hiç bir zaman gündemden düşmeyen bir lakırdı vardır Trabzonspor konuşmalarında; “efendim Türkiye’nin birçok önde gelen iş insanı, bürokratı, aileden zengini vs. Trabzonludur ama Trabzonspor’a sahip çıkmamaktadır”vs.
Peki gerçekten öyle midir?
Bizce tam olarak değil.
Zira ithamın karşı cephesine bakıldığında M.Ali Yılmaz,Nuri Albayrak, Muharrem Usta gibi Türkiye’de belirli bir kariyer sahibi başkanların yanında yine bireysel anlamda ekonomik ve sosyal olarak oldukça güçlü yöneticilerinde çeşitli dönemlerde Trabzonspor’da görev ve sorumluluk aldığı aşikar.
Yani hepsi değilse bile önemli bir oranda Trabzonsporlu iş ve cemiyet insanı, Trabzonspor’a aidiyet hissetmiş ve görev almak seçimle olduğundan dolayı göreve gelmek için de ,belki hayatının hiçbir alanında olmadığı kadar çaba sarfetmiş.
Tabi ithamın karşı tarafının bu deneyimi yaşamış olanlarının cevaplarını, hiçbir zamam medyada okuyamayacağız ya da dinleyemeyeceğiz.
Ama mesele tam da burada zaten.
Görevden kaçmaması istenenlerden, kaçmayanlarının neden bir daha bu onurlu göreve mesafeli durduklarında bütün sır.
Açık konuşmak lazım.
Daha önce bu göreve gelen bu tür kişilerin tamamına yakını bin pişmandır. Kendilerine sorulduğunda koşullar ve yanlış anlamalar gereği bunu inkar edebilecek olsalar da , çoluk çocuğunun rızkını sponsorluk ve hatta hibe olarak seve seve Trabzonspor’a veren bu insanlar bir şekilde kırılmakta, küstürülmekte ve hatta “hain” ilan edilmekteler.
Bu durum, Trabzonspor’un “ağacın kurdu içinden hasletidir” ve Trabzonspor’a en çok hatta ezeli rakiplerinden bile çok daha fazla zarar vermektedir.
——— ———
Peki kimdir bu ağaç kurtları?
Birçok yazıda bahsettiğimiz yerleşik gruplar listenin en başında ne yazıkki.
Kulüp içerisinde istihdam oluşturmayı , Trabzonspor’u bir KİT ya da BİT gibi görerek kendine meşgale edinenler,
Trabzonspor’a hizmet etmek isteyenlerin arasında kamufle olarak kendine hizmet edenler,
milyon dolarlık futbolcu sektöründe kolay para kazanmak için amatör lig oyuncularını bir şekilde Trabzonspor sözleşmesi sahibi yapanlar, yine doğum yerinden başka hiçbir özelliği olmayan futbolcuları “altyapıdan yetişti, bizim evladımız” diye sözleşme sahibi yapanlar ve kulübe hiçbir katkısı olmadığı halde kulüp çevresinde dönen ekonomi ve ratingden yararlanmak isteyen birçok grup, aç bir aslan sürüsünün bir boğaya kurduğu tuzak misali bu şekilde Trabzonspor’ da görev almaya heveslenenleri adeta pusuda beklemektedir.
Kulüp öylesine bir dejenerasyon yaşamıştırki
artık altyapıdan çıkan ve topa biraz düzgün vurabilen hemen her oyuncunun, futbolun temel amacı olan birlikte oyun,takım başarısı ve kupa kazanmaktan ziyade,
15-16 yaşındaki oyuncuların kendileri de dahil olmak üzere adeta transfer için yaşayıp ve sadece transfer için çaba sarfetmekteler.
“Amaç araç, araç da amaç “ haline gelince gözler kararıp, engel görülen herkes hedef haline gelmektedir.
Son 3 yıldır performansları sürekli düşüş halinde olan Yusuf Yazıcı,Abdülkadir Ömür ve Uğurcan’ın durumları da konu ile yakın ilintilidir.
Bu arada Trabzonspor, elinde son kalan değeri ve kaptanı olan Uğurcan’ı da daha fazla yıpratmamak adına bu ardı arkası gelmez spekülasyondan korumak zorundadır. Gencecik bir oyuncu kendisi hakkında her Allah’ın günü yok 20 milyon, yok 25 milyon lakırdısı ile tek başına başa çıkamaz.
Hele de yakın çevresine rağmen.
ERTUĞRUL DOĞAN
Yerleşiklerin yeni ve doğal hedefi tabiki Ertuğrul Doğan.
Bu şekilde yani kendi sosyoekonomik gücü ile kulübe bir şeyler katmak, kulübü bir yere taşımak isteyen başkan türü, yerleşiklerin en sevmediği başkan türüdür. Çünkü kendisine “tembih ve nasihatte bulunmak”,”tavsiyede bulunmak” “ricada bulunmak” vs. ,
yerleşiklerin pek bir sevdiği ve kulis faaliyetleri ile göreve gelmesinde rol oynadıkları, sempatik ama genelde kulübü iflas ettirerek veda eden başkan türüne göre çok daha zordur.
Bu nedenle daha göreve gelmeden önce yıpratılmaya başlanılır. Eğer görev alması engellenemez ise de bıktırıp bıraktırana kadar yaylım ateşi devam eder.
Aldığı oyuncu kaliteli ise pahalıdır.
Pahalı değilse kalitesizdir.
Altyapı oyuncusu oynatsa torpil yapmıştır.Oynatmazsa Trabzon’a ihanet etmiştir.
Teknik direktörü çok kötüdür.
Takımı şampiyon yapmışsa bile hoca değil, kulüp hocayı şampiyon yapmıştır.( Hocadan önce tam 42 teknik direktörü şampiyon yapamamıştır ama nedense onu seçip şampiyon yapmıştır)
Ekonomiyi zaten batırmıştır.
Kendi reklamını yapmıştır.
Futbolda anlamıyordur.
Vesaire, vesaire…
Uzun zamandır kulüpte görev yapan başkan Ertuğrul Doğan,
bir yandan kuralları zorlamayı zenaat haline getiren rakiplerle, bir yandan TFF ile, bir yandan MHK ile boğuşurken, kulübün artık altından kalkılamayacak ekonomisinin altında bir yandan da önümüzdeki sezonun planlaması ve sayısız zorlu iş ile uğraşmakta.
Yukarıda saydığımız yerleşik gruplar direk başkana saldırmak yerine daha çok teknik ekip ve teknik direktör çevresinden dolanmaktalar.
Şimdilik tabi.
Aleni “maça gitmeyin” telkinleri vs. hiç şaşırtmıyor. Bu da sıkça başvurulan bir yöntem.
Ve tabi çağın hastalığı sosyal medya.
Oradan da gencecik taraftarlar teknik ekip ve başkana karşı bir güzel dolduruşa getiriliyor.
İçeride yaşananları bilmiyoruz ama bütün bu yaşananlara karşı Ertuğrul Doğan’ın yalnız başına mücadele ettiği bir görüntü söz konusu.
Umarız öyle değildir.
Ancak köpek size saldırdığında arkadaşınız ağaçta elma topluyorsa ısırığın mazereti olmaz.
Trabzonspor’un bütçesi, ekonomisi diptedir.
Bu şartlarda kişisel olarak taşın altına el koyamıyorsa, elini koyana destek olmalıdır Trabzonspor camiası.
Yani camianın transfer ve istihdam değil de futbol,kulüp ve kupa ile ilgilenen kesimi.