Abdullah Avcı yazısı
Geçen sezonun dominant şampiyonu Trabzonspor, beklentilerin aksine, dünyanın getirisi ve prestiji en fazla olanına yani Şampiyonlar ligine,play-off turunda Kopenhag takımına elenerek veda etti.
Hemen akabinde oradan devam ettiği Avrupa Ligininde de grupta oynadığı ilk maçta Macar şampiyonu Ferenchvaroş ‘a 3-2 kaybetti.
Ligde ise 5 maçta 3 galibiyet 1 beraberlik ve 1 de mağlubiyet alarak 10 puan toplamış durumda.
Şampiyonlar liginin önemi ve ekonomik getirisi ortada iken ve gruplara bu kadar yaklaşmışken Trabzonspor’un Avrupa ligine mecburi devamı ve orada da uzunca bir süre 10 kişi oynayan rakibine kaybetmesi, camia adına üzücü ve doğal olarak da düşündürücü oldu şüphesiz.
Bu durumun da bazı sebepleri olmalıydı mutlaka.
En başta, bu turnuvaya katılması nerede ise şubat ayında kesinleşen Trabzonspor’un, çeşitli sebeplerle ve belki de gereğinden fazla değişen kadrosunun Kopenhag maçlarına yetişmemesi durumu vardı.
Zira Trabzonspor’un bu sezon için flaş yıldız transferi ve belki de uzun yıllar takımın merkez oyuncusu olabilecek Marc Bartra sahada değildi. Yedeklerdeydi.
Bir başka fantastik transfer, santrafor Maxı Gomez ise eleme maçlarında Valencia forması giymekteydi.
Ve ilginçtir, son oynanan Ferechvaroş maçında şampiyon olan kadrodan sadece 4(yazı ile dört) oyuncu vardı. Diğer oyuncular yeniydi. Hatta bazıları bordo-mavili formayı ilk kez giyiyordu.
Oysa şampiyon kadro ligin en iyisi olduğundan doğal olarak en az değişeni olması beklenirken, bordo-mavili takım nerede ise yeni bir takım kuruyordu.
Ancak şaşırtıcı ve hatalı görülen bu durum bir tercih miydi? Yoksa bir zorunluluk muydu?
Bize göre her ikisiydi.
Çünkü “şampiyon olsun” diye kurulan kadro bunu başarmıştı ama oldukça fire vermişti.
Gervinho,Edgar IE,Trondsen,M.Hamsik ve Cornelius ilk akla gelenlerdi.
M.Hamsik,Visca,Dorukhan ve geçen yıldan Edgar IE nin ağır sakatlıkları ve şampiyon kadronun yüksek yaş ortalaması bu durumu zorunlu kılarken maalesef ilk fatura “şampiyonlar liginden elenme” oluyordu, ne yazık ki…
VE ABDULLAH AVCI
Ve bütün bunlar maalesef kongre kulisi entrikalarının, yönetim devirmenin ve özellikle “hoca göndermenin” futboldan anlamak olduğunu zanneden hatırı sayılır bir mevcudun bulunduğu Trabzon’da yaşanınca, bir süredir kısık ateşle idare edilen cadı kazanları anında yüksek ateşle kaynamaya başladı.
Kulübün zorunlu kaldığı ancak mali yapılanma, fair-play taahhütleri, sakatlık vs. gereği geç kalınan bu yeni oluşumun faturası hemen hocaya kesilmeye çalışılıyordu. Geçen sezon rekorlar kıran, derbi kaybetmeyen ve daha ocak ayında rakipleri dahil herkesin şampiyon ilan ettiği Trabzonspor’un hocası Abdullah Avcı’ya.
Yapılan pasların gereksizliğinden “bu sistemle olmaza” şampiyonluğun şansla ve rakiplerin kötü olmasından kaynaklandığından hocanın takımı hazırlayamadığına varıncaya kadar bir çok tuhaf ve birçoğu mantık dışı iddia…
Oysa bu ülkede istikrarsızlık ve kaostan en çok çile çeken kulüp bize göre Trabzonspor’dur. Çünkü 84 yılında alınan şampiyonluktan sonra 40 civarı teknik adama görev veren camia bunların hiçbirinden memnun olmamıştır.
Yetersiz kadroların, yönetim hatalarının, hatır ve tanıdık transferlerinin, bütçe ve sponsor bulunamayışının vs. faturaları sürekli teknik adamlara kesilmiştir.
Çünkü işin en kolayı budur.
Çünkü çok daha vahim hataların, mali felaketlerin ve daha birçok major hatanın sorumlularının işin içinden sıyrılmasının yegane yolu da bu olmuştur.
Bu yazı bu duruma “yeter artık” demek için kayda alınmıştır.
Zira;
A. Avcı, 38 yıl sonra Trabzonsporluları, hep gözyaşları eşliğinde gittikleri ahirete göçmüş yakınlarının mezarlarına bu kez gizli bir tebessümle gönderen kişi,
A. Avcı, Trabzonspor’da göreve başladığında Trabzonspor kalecisi yine Uğurcan olmasına rağmen “ligin en çok gol yiyen takımı” ve puan cetvelinin de tam 17 (on yedi) sırasında idi.
Sonraki 2 yıl da ortadaki muazzam başarıyı oluşturan kişi,
A. Avcı, sıradan görünümlü bir yapıdan mucizevi bir şampiyonluğa evrilen ve son 7 yıldır Avrupa kupalarına katılan B. Şehir kulübünün sistemini oluşturan kişi,
A. Avcı halen bu ligde iddialı takımlarda görev yapan birçok hocanın hocası olan kişi,
A. Avcı, A milli takım ve Bjk kulübünün de bir dönem hocası olan kişi,
A. Avcı, kalecilerin degaj yerine oyunu pasla başlatan pas oyunun Türkiye’de ilk uygulayan kişi,
A. Avcı, Trabzon orjinli hocaların bile aklına gelmeyen bir Trabzon efsanelerine saygı ritüelini “kasket” ile sembolleştiren ve bunu adeta “moda” haline getiren sadece teknik adam değil aynı zamanda bir idol kişi,
A. Avcı “Türk futbolunun Trabzonspor’a borcu var” tespitini yapabilen bir cesur kişi,
A.Avcı, 17. sırada aldığı takımın futbolcularına” biz şampiyon olacağız diyen ve onları buna inandırabilen” bir mentör ve güven oluşturabilen bir kişi olmuştur.
Şüphesiz bir çok daha pozitif ve başarılı “kişi olmuştur” ancak bu yazıya sığmayacaktır.
O nedenle, sevgili kulisçilere hitaben;
1-Trabzonspor, aldığı şampiyonluktan sonra yaşlı ve oldukça fire veren kadrosunu yenilemiştir ve bu süreci yönetebilecek yegane kişi A. Avcı’dır.
2-Trabzonspor’un sonucu “Avrupa’da başarı” ile neticelenecek uzun soluklu yeni takım ve oyunun kurucusu da A. Avcı’dır.
3-Kazara A. Avcı görevi bırakırsa arkasında kalan yönetiminde yeni hoca bulacak kadar zamanı olmayabilecektir.
4-Bu kez bu taraftar A. Avcı’yı size yedirmeyecektir.
Bir entrika sonucu göreve gelmeyi planlayan ya da gelmesi planlanan herhangi bir teknik direktör de Akyazı’da barınamayacak hatta Trabzon’da bile barınamayacaktır.
Zira öylesine bir baskı altında kalacaktır ki, görev dahi yapamayacaktır.
Camiaya düşen sükunet, güvenmek, desteklemek ve geçen sezon “ballı meyvesini topladığı şampiyonluk sabrını “yeniden göstermektir, naçizane bize göre.
Kaldı ki takım,
A. Avcı hocanın 2 sezon önce aldığı 17.sıra ve içler acısı halinden mukayese edilemeyecek kadar iyi durumdadır:)