Yedi yıldızlı şehir hastanesi binası!
Cumhuriyet tarihi boyunca şehir içerisinde değişik kapasitelerde hastaneler yapıldı. Bu hastaneler sağlık hizmetlerini bölge sakinlerinin ayaklarına getirmişti.
AK Parti iktidarı 2003 yılında bir Sağlıkta Dönüşüm Programı açıkladı. Programın bir ayağı da Entegre Sağlık Kampüsleriydi. (Bir gün bir konuşmasında Sayın Cumhurbaşkanı bu hastaneleri “Şehir Hastanesi” olarak isimlendirdi. Sağlık Bakanlığı da akabinde projesinin adını buna uyarladı.)
Şehir hastaneleri yeni yatak kapasitesi yaratmıyor. Şehir içerisindeki mevcut hastaneler kapatılıyor. Vatandaşlar da genellikle şehrin uzak bölgelerine yapılan şehir hastanelerinin ayaklarına gidiyorlar.
Bizler bu politikanın yanlış olduğunu söyledikçe; iktidar mahfilleri şehir hastanelerinin inşaatının ne kadar kaliteli olduğunu söylüyorlar.
Hatta bu mahfillerden birileri bizlere “yedi yıldızlı otel hizmeti” veren bu hastaneleri beğenmiyorlar diye yüksek perdeden itiraz ediyorlar.
Bunlar mevzuyu yanlış anlamışlar. Bizler yedi yıldızlı otelcilik hizmeti değil, “yedi yıldızlı sağlık hizmeti” istiyoruz. (Bu arada Sağlık Bakanlığının kamu hastanelerine atayacak hekim bulamadığının da altını çizelim.)
Ama yine de bakalım.
Şehir hastanelerinin binaları gerçekten yedi yıldızlı mı?
Gelin bir bakalım.
ARAZİ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden (SKH) birisi de “Sürdürülebilir Şehir ve Yaşam Alanlarıdır.” (Hedef 11)
Bu hedefin bir göstergesi de “arazi tüketim hızının, nüfusun artış hızına oranıdır.” Bu model Danimarka ve Birleşik Krallık gibi Avrupa ülkelerinde uygulanmaktadır.
Sürdürülebilir sağlık altyapısı açısından bu model daha az atık üretimini, peyzaj üzerine etkinin minimize edilmesini, daha az elektrik, su ve doğal kaynak kullanılmasını gerektirmektedir.
Arazi seçimi, toplumun bağlantısı, alternatif ulaştırma, ışık kirliliğinin azaltılması ve atık yönetimi gibi alanlar bu gösterge altında kullanılan ölçütler arasındadır.
Büyük hastane binaları da işlevsel ve operasyonel özellikleri nedeniyle çevre üzerinde önemli etkilere sahiptir.
Arazi sürdürülebilirliği ölçütü SKH’nin diğer hedeflerinin bazılarıyla da yakından ilişkilidir. Bunlar ulaştırmanın hava kirliliğine etkileri (çevresel etki), yakıt maliyeti (ekonomik etki) ve sağlığa eşit erişim (sosyal etki) gibi alanlardır.
Arazi planlarının kalitesi sağlık hizmeti tasarımıyla yakından ilişkilidir ve hastaların konforları ve iyileşmeleri üzerinde doğrudan etkiye sahiptir.
Avrupa’da bu prensipleri sağlık tesislerine uygulama konusunda artan bir eğilim bulunmaktadır.
Bu çerçevede Türkiye’deki hastane yatırımlarını planlayanlar da sürdürülebilirliğin temel prensiplerini anlamalıdır ve sağlık hizmetlerinin çevreye zarar vermeden sağlanması için bu prensipleri uygulamalıdır.
Çünkü çalışmada kullanılan göstergeler açısından bakıldığında, şehir hastanelerinin arazi sürdürülebilirliği üzerinde olumsuz etkilerinin bulundukları gözlemlenmektedir.
Nasıl mı?
Devam edelim.
KRİTİK ORANLAR
Masamda yakınlarda yayımlanmış bilimsel bir makale var.* Bu çalışmada Türkiye dâhil 21 Avrupa ülkesindeki KÖİ yöntemiyle yaptırılan 800 yatak kapasitesinin üzerindeki hastanelerin arazi sürdürülebilirliği ölçümlenmektedir. 21 hastanenin 9’u Türkiye’deki şehir hastaneleridir. Diğerleri Danimarka (1), Birleşik Krallık (2), İtalya (4), Almanya (2) İspanya (1), İsveç (1) hastaneleridir.
Yazarlar verileri (i) inşaat öncesi ve sonrası olmak üzere Google Earth Pro’dan derlemişler. (ii) Hastanelerin ve inşaat şirketlerinin internet sitelerini incelemişler. (iii) Yetkililerle görüşme yapmışlar.
Hesaplamayı yaparken ABC Department of Politecnico di Milano tarafından geliştirilen ATHOSS isimli arazi sürdürülebilirlik aracını kullanmışlar. Araç 6 başlık altında 17 ölçüt içermektedir. Daha yüksek notlar daha başarılı sürdürülebilirlik performansını göstermektedir.
Gelişme yoğunluğu oranı hesaplanırken toplam arazi alanı, binaların oturduğu alana bölünmektedir. Bu oranın % 70’den daha az olması beklenmektedir. Çünkü arazilerin inşaat için gereğinden fazla kullanılmaması beklenmektedir. Altı ölçüt arasında Türkiye’nin (0,6) Avrupa’dan(0,3) daha iyi olduğu tek alan budur.
İnşaat yoğunluğu ölçütünde inşaat alanının brüt taban alanına oranı ölçülmektedir. Hastane içi bağlantı alanında ise yatak başına brüt taban alanı hesaplanmaktadır. Bu ölçüt açısından Türkiye (0,4) Avrupa ülkelerinden (1,0) daha iyi değildir.
Alternatif ulaştırma oranında raylı sistem, otobüs ve araç ulaştırmasının yeterliliği ölçülmektedir. Bu oranda Avrupa ülkelerinin notu (2,5), Türkiye’nin notu 0,9’dur. Her fırsatta dile getirdiğimiz gibi şehir hastanelerinin ciddi bir ulaştırma sorunu bulunmaktadır.
Arazi geliştirme ölçütünde yeşil çatı kullanımı ve yeşil alanların büyüklüğü gözetilmektedir. Bu konuda Türkiye’nin notu 1,3 ve Avrupa ülkelerininki ise 1,9’dur.
Doğal hayata erişim ölçütünde avluların ve açık alanların net kullanılabilir alana oranları ile arazide suyun mevcudiyeti değerlendirilmektedir. Bu konuda da Avrupa ülkelerindeki hastaneler (3,1) şehir hastanelerinden (1,8) daha iyi konumdadır.
Isı adası etkisinde hastane içerisinde güneş ışınlarına karşı alınan önlemlere bakılmaktadır. Gün içerisinde güneş ışınları yeşil alanların aksine bina malzemeleri, kiremit çatılar, asfalt ve kaldırımdan oluşan yollar tarafından daha fazla emilir ve ortamın sıcaklık değerlerini arttırır. Gece olduğunda ise, emilen ısı ortama yayılmaya başlar ve böylelikle oluşan sıcaklık farkları gün boyu etkisini devam ettirir. Gerekli önlemler yeterince alınmadığından şehir hastanelerinin notu (2,0), Avrupa’dakilerinden (2,6) daha düşüktür.
Ortalamada Türkiye’nin toplam notu (7,0) Avrupa ülkelerinin (11,4) % 61’i düzeyindedir.
(Türkiye içerisinde en yüksek notu Adana Şehir Hastanesi (10) ve en düşük notu da Mersin Şehir Hastanesi (4) almış bulunmaktadır. Arazi sürdürülebilirliği açısından bakıldığında, Şehir hastanelerinin inşaat performanslarında önemli farklılıklar bulunduğu görülmektedir. Bu denli önemli performans farklardan da anlıyoruz ki Sağlık Bakanlığı ne bir inşaat performans standardı belirlemiş ne de performans denetimi yapmış. Oysaki KÖİ projelerinin temel felsefesi performans standardı ve denetimidir.)
Değerli okur bu aşamada isterseniz bir de çalışmanın yazarlarının bu bulguları nasıl değerlendirdiklerine bakalım.
GENEL DEĞERLENDİRME
Genel olarak Türkiye’deki şehir hastaneleri Avrupa ülkelerindekinden daha düşük not almaktadır.
Şehir hastanelerinde yatak başına brüt taban alanı çok yüksektir. Çünkü şehir hastanelerindeki ticari ve ortak alanlar gereğinden çok daha büyüktür.
Avrupa’daki inşaat alanları göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’de de yatak kapasitesinin daha da artırılabilmesi mümkündü.
Sonuç olarak arazi sürdürülebilirliği açısından Türkiye’nin gelecekteki hastane inşaatlarında, Avrupa uygulamalarından öğreneceği çok şey bulunmaktadır.
Bitirirken Türkiye’nin başarılı KÖİ tecrübesini dışarıya pazarlamaya çalışanlar için çalışmanın kaynağını aşağıya bırakıyorum.
Okumak zahmetli olsa da keyifli bir eylemdir.
Tüccar memurlar, danışmanlar ve işletmeciler bilimsel düşünebilmek için çok okumak gerekiyor.
İyi pazarlar.
Brambilla A, Ergur L, Capolongo S. Application of an evaluation tool for mega-hospital site sustainability. Assessment of public private partnership large sized healthcare infrastructures in European context. Acta Biomed. 2023 Aug 30;94(S3):e2023156. doi: 10.23750/abm.v94iS3.14281. PMID: 37695194.