İstanbul Finans Merkezi fonları kapımıza mı getirecek?
Hep söylerim mevcut iktidar başarısını genellikle betonla ölçüyor.
Eğitim denildiğinde kaç derslik yaptıklarını, sağlık denildiğinde kaç hastane yaptıklarını, hukuk denildiğinde kaç adalet sarayı ve cezaevi yaptıklarını anlatıyorlar.
Uluslararası göstergelerde yerlerde sürünen eğitimin kalitesinden hiç bahsetmiyorlar.
Sayıca ve nitelik olarak yetersiz olan doktor ve sağlık personelinden ve iş başında olanların çalışma koşullarının olumsuzluklarından bahsetmiyorlar.
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığından bahsetmiyorlar.
Bizlerin inşaat işlerinde yapılan yolsuzluklardan bahsetmemizden haz etmiyorlar.
Yeni beton konusu İstanbul Finans Merkezi (İFM).
Sayın Cumhurbaşkanı 17 Nisan 2023 Pazartesi günü İFM’nin açılışını yaptı.
Kendisi başta olmak üzere bakanları İFM sayesinde Türkiye’ye yabancı sermayenin akın edeceğini duyurdular.
Nitekim Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanı başlıktaki sözü söyleyebildi.
Ama bu işler beton döküp bina yapmakla olmuyor nur gözlüm.
Nasıl mı oluyor?
Gelin bir bakalım.
İSTANBUL FİNANS MERKEZİ
2 Ekim 2009 tarihli Resmi Gazetede İFM Stratejisi ve Eylem Planı yayımlandı. Stratejinin Vizyonu İstanbul’un, öncelikle bölgesel, nihai olarak da küresel finans merkezi olmasıymış.
Bu Strateji ve Eylem Planında, İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi olması için; uluslararası standartlarda işleyen bir hukuk altyapısının oluşturulmasına, finansal ürün ve hizmet çeşitliliğinin artırılmasına, vergi sisteminin basitleştirilmesine ve etkinleştirilmesine, düzenleyici ve denetleyici çerçevenin geliştirilmesine, fiziksel ve teknolojik altyapının güçlendirilmesine, nitelikli insan kaynağı ihtiyacını karşılayacak bir eğitim altyapısının sağlanmasına ve dünya ölçeğinde tanıtım ve izleme yapacak bir organizasyon yapısının oluşturulmasına yönelik öncelik ve eylemler belirlenmiş.
Değerli okur sizde ne oluyor bilmiyorum ama “uluslararası standartlarda işleyen bir hukuk altyapısının oluşturulması” önermesini duyunca bende acı bir tebessüm oluştu.
Finansal ürün ve hizmet çeşitliliğinin artırılması için “finansal piyasalarda şeffaflık artırılacak ve yatırımcıları bilgilendirme mekanizmaları geliştirilecekmiş.”
Türkiye Ekonomi Programı çerçevesinde arka kapıdan satılan 128 milyar dolar şeffaflığa uyuyor mu?
Yatırımcıları bilgilendirme toplantılarında ne yapıyorlar bilmiyoruz ama sürekli ve düzenli biçimde bankalar ve iş insanları telefonla aranıyor ve döviz tutmayın şeklinde talimat veriliyor.
Hazine ve Maliyet Bakanlığının talimatıyla 2022 yılında ihracat gelirlerinin önce % 25’inin, yetmedi % 40’nın TL’ye çevrilmesi zorunlu kılındı.
Bu kapsamdaki bir başka eylem ise “Finansal kurum ve yatırımcılar için belirsizliği giderici ve uygulamada uzmanlaşmayı sağlayıcı tedbirlerin alınmasıydı.”
Kuru baskılamak için günden güne çıkarılan icatlar finansal kuruluşlar için inanılmaz belirsizlikler yaratıyor. Duayen bankacı Kerim Rota’dan öğrendik. Bankalar hukuk birimlerinde çalışanlarına, hazine biriminde çalışanlardan daha çok önem veriyormuş. Çünkü hukuki belirsizlikleri yönetmek, piyasa belirsizliklerini yönetmekten daha önemliymiş.
Bir başka öncelik “başta AB müktesebatı olmak üzere diğer uluslararası gelişmeler de dikkate alınarak yapılacak değerlendirmeler neticesinde, orta ve uzun vadede, düzenleyici ve denetleyici otoritelerin kurumsal yapılanmasına ilişkin gerekli önlemlerin alınmasıymış.”
Başta AB ve uluslararası kuruluşlar şeytanlaştırıldı. Laf dinlemeyen Merkez Bankası başkanları kulağından tutularak görevlerinden alındı. Düzenleyici kurumların bağımsızlıkları yerle yeksan oldu.
Bir başka öngörü “Vergilendirme alanında yapılacak düzenlemelerle, ülkemizin rekabet gücü artırılarak finansal işlemlerin Türkiye’de yapılmasının sağlanmasıydı.” Yani vergilerin indirilmesi öngörülüyordu.”
Açılışta Hazine ve Maliye Bakanı “İFM’yi rekabetçi kılmak için çeşitli indirim, istisna ve vergi avantajları da sağladıklarını” dile getirmiş.
Sayın Bakan için yukarıda belirttiğim öngörüleri hayata geçirmek çok zor. Ama kamu gelirlerinden vaz geçmek ne kadar kolay değil mi?
Bir de beton yapmak kolay.
İFM’de 1,4 milyon m2 ofis alanı, 100 bin m2 alışveriş merkezi, 2.100 kişilik konferans merkezi, 30 bin m2 5 yıldızlı otel ve 26 bin araç kapasiteli otopark bulunuyormuş. İFM akıllı şehir modeliyle yönetiliyormuş.
Betona bak be!
Durun daha bitmedi.
Strateji ve Eylem Planında yer alan öngörülerden birisi de “uluslararası standartların oluşum süreci yakından takip edilerek, bu standartlara uyum düzeyi belirli aralıklarla gözden geçirilmesiymiş.”
Yetkililer her şey de olduğu gibi yerli ve milli bir yöntem benimsediklerinden, artık uluslararası standartları çok da dert etmiyorlar.
Pardon ediyorlar.
Devam edelim.
DUBAİ
Hazine ve Maliye Bakanı İFM için model olarak Dubai’yi (DIFC) model aldıklarını söylemiş (17/4/2023). Bakanın açıklamasından devam edelim:
“DIFC’de resmi para birimi dolar, resmi diliyse İngilizce imiş. Finans merkezini yatırımcılar gözünde cazip kılmak amacıyla, şirketlerin bölge içinde 40 yıla kadar kurumlar vergisinden muaf tutulmuş.”
Bakan bazı vergileri indirdiklerini söylemişti. Demek ki model alınan DIFC’ye uyum sağlamak için İFM’deki şirketlerden 40 yıl kurumlar vergisi alınmayacak?
“DIFC’nin kendine özel hukuk sistemi bulunmaktaymış. Merkez’de çıkan anlaşmazlıklar İngiliz yasalarına dayanan ve İngilizce olarak yazılan kanunlarla çözülüyormuş. Belirsizlik durumlarında ise, bu yasa yerine İngiliz yasası kullanılıyormuş. İngiltere, Singapur ve Hong Kong gibi çeşitli uluslardan gelen hâkimlerin oluşturduğu DIFC mahkemeleri, uluslararası yatırımların güvenliğini sağlamaya çalışıyormuş.”
Tövbe tövbe.
İFM Strateji ve Eylem Planına göre İstanbul’un uluslararası finans merkezi olması yolunda, uyuşmazlıkların süratli ve etkin bir şekilde çözümüne yönelik olarak mevcut mahkemelerden birinin görevlendirilmesi suretiyle ihtisaslaşması sağlanacaktı.
Ne yani şimdi İFM’de, DIFC’de olduğu gibi kanunlar İngilizce yazılacak, belirsizlik halinde İngiliz yasası uygulanacak ve hâkimler de İngiltere, Singapur ve Hong Kong gibi çeşitli uluslardan mı atanacak?
Modern kapitülasyon hoş geldin!
Boş yere Türkiye Cumhuriyetine reklam arası dememişler. Osmanlıyı çökerten kapitülasyonlara yeniden döneceklermiş.
Değerli okur DUBAİ’yi bırakalım ve uluslararası yatırımcıların referans aldığı gerçek bir göstergeye bakalım.
Devam edelim.
KÜRESEL FİNANSAL MERKEZLER ENDEKSİ
Londra merkezli bir sivil toplum kuruluşu olan Z/Yen 16 yıldır Küresel Finansal Merkezler Endeksi (KFME) yayımlamaktadır.
KFME dünya genelinde 120 finansal merkezin notunun ve rekabet gücünün değerlendirilmesine imkân sağlamaktadır.
Ayrıca politika yapıcılar ve yatırım kararı alanlar için de değerli bir referans hizmeti görmektedir.
En son KFME Mart 2023’de yayımlandı.
Çok taze yani. Gönül rahatlığıyla kullanabiliriz.
Endeksin hesaplanmasında uluslararası kuruluşların yayımladıkları 153 ayrı veri ve 10 bin 252 kişinin katıldığı ankette verilen 61 bin 449 cevap kullanılmaktadır.
Endekste yer alan 120 ülke içerisinde tabii ki İstanbul da var.
Dikkat!
İstanbul 120 ülke içerisinde 90’ıncı sıradadır.
Varşova, Yeni Delhi, Mumbai ve Kuala Lumpur listede daha üst sıralarda diyeyim de siz İstanbul’un notunu değerlendirin.
Endeksin hesaplanmasında beş kilit alan bulunmaktadır.
İnsan sermayesi unsurları arasında yetenekli işgücünün varlığı, işgücü pazarının esnekliği, iş eğitiminin kalitesi ve yaşam kalitesi bulunmaktadır.
Yaşam kalitesi mutluluk, özgürlük ve insan hakları faktörlerini içermektedir. Maalesef uluslararası endekslerde bu alanlarda Türkiye’nin notu yerlerde sürünmektedir.
Türkiye Dünya Mutluluk Endeksinde ilk 100 ülke arasına dahi girememektedir.
İş ortamı alanı mevzuat kalitesi, vergi oranları, yolsuzluğun seviyesi ve ekonomik özgürlük notlarına bakılmaktadır.
Aşağıdaki grafikte Dünya Bankası’nın bu alanlardaki verileri yer almaktadır. Bu alanlarda Türkiye son yıllarda sürekli geri gitmektedir. Yolsuzluk artmakta, hukukun üstünlüğü aşınmakta, mevzuat kalitesi bozulmakta ve ifade özgürlüğü örselenmektedir.
Altyapı alanı iş yerlerine ulaşımı ve toplu taşımayı içermektedir. Yetkililer yeterince işyeri olduğunu söylüyorlar. Bir görüşe göre Finans Merkezi (M12) Metro İstasyonu inşa halinde ve 2024 yılında açılması öngörülüyor. Finans Merkezi (M34) Metro İstasyonunun ise 2025-2029 yılları arasında açılması planlanıyormuş.
Değerli okur şehir hastanelerinde olduğu gibi İFM’de de istim arkadan geliyormuş. Önce inşaatı dik, yolu sonra düşünürsün mantığı.
Son başlık olan imaj alanı yenilikçilik ve kültürel çeşitliliği içermektedir.
2021 yılında Türkiye’deki AR-GE harcamalarının tutarı 11,3 milyar dolardır. 2020 yılında Amazon’un AR-GE harcaması ise 42,74 milyar dolardır. Dünya AR-GE harcaması sıralamasında Facebook’un ise 18,45 milyar dolardır.
Yenilikçilik mi dediniz?
Kültürel çeşitlilik mi dediniz?
Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde millet ittifakının adayını dini kimliğiyle ve TBMM’deki üçüncü büyük partiyi de etnik kimliğiyle yargılayanlardan çeşitlilik mi çıkar Allah Aşkına!
Bunları tersine çevirmeden de ne İFM’nin rekabet gücü artar ne de bu ülkeye yabancı sermaye gelir.
Gelirse de bugünlerde olduğu gibi tefeci faiziyle gelir.
Baksanıza 5 yıllık eurobond faizi % 9,75, TCMB politika faizi %8,5.
İyi pazarlar.
Not: “23 Nisan ve mübarek Ramazan Bagramınızı kutlarım”
Bu arada, zor olacağını biliyorum ama sürdürebildiğim ölçüde bundan sonra Pazar yazılarımın yanı sıra Perşembe günleri de sizlerle olacağım.