Üslup meselesi ve adalet
Başkanlık tartışmalarının uçlarda sürdürülmesinin yanlışlığına geçen hafta değinmiştim. Siyasilerin kutuplaştırıcı tavırları ile ülkeye faydadan çok zarar verdiklerini görmeleri ve biraz daha basiretli olmaları gerekiyor. “Evet” ya da “Hayır” derken kullandığımız argümanlar, sadece felaket tellallığı üzerinden safları sıklaştırmak için değil, biraz da karşı olanları ikna ve yumuşatma amacına matuf olmalı.
“Evet” derken; anayasa değişikliği teklifi ve başkanlık sisteminin asıl sahibi olarak Ak Parti, “Evet” çıktığında nasıl bir Türkiye’ye doğru gideceğimize dair sadece taraflarını değil, diğer kesimlerin de en azından bir kısmını ikna edebilecek argümanlar ve somut deliller ortaya koymalı. ‘Hayır’cılardan da benzerini beklemek hakkımız.
Mesela, Ak Parti geçmiş yıllarda sorunlarının çözümü için adım atıp çözemediği, çözme niyetini gösterse de birtakım sebeplerle çözüm aşamasında ikircilikler yaşadığı Alevilerin talepleri noktasında başkanlık sisteminin nasıl bir kolaylık sağlayacağını açıklasa, iyi olmaz mı?
Benzer bir durum Kürt meselesi ve terör meselesinin çözümünde de geçerli.
Ve benim için çok daha önemli olan, bir türlü çağımızın gelişmiş ülkelerindeki seviyeye gelemeyen demokrasi ve özgürlük seviyemize, temel hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılmasına ve hukuki altyapımızdaki çarpıklıkların çözümüne başkanlık sisteminin ne gibi katkılarda bulunabileceği ve neleri kolaylaştıracağı anlatılsa…
***
Başkanlık sistemi parlamenter sistemde yapılamayan nelerin yapılmasını kolaylaştıracak? Şüphesiz bunların öğrenilmesinde büyük fayda var.
Başkanlık sistemi günlerdir tartışılıyor ve “Evet” kanadından sürekli koalisyonlar bitecek, istikrar gelecek, sistem hızlı işleyecek ve kararlar da hızlı alınacak deniyor. Ancak başkanlık sistemi belki hükümet buhranlarını ortadan kaldıracak ama kararların hızlı alınması sorunların çözümü için yeterli değil ki, bunun gibi pek çok sorunumuz var.
Hele hele yaşadığımız 15 Temmuz darbe girişimi ve arkasından geldiğimiz nokta ortadayken. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, darbe ile mücadele ediyoruz diyenlerin pek çok yerde kuru ile yaşı birbirine karıştırdığı, haklı bir davanın meşruiyeti bilerek-bilmeyerek birilerince zayıflatıldığı ve bu arkadan vurmalara dur denilemediği bir ortamda insanları yeni sistemin daha iyi olduğuna nasıl ikna edeceğiz?
İlk günlerin aciliyeti ve meselenin ehemmiyeti gereği hepimizin desteklediği, yapılabilecek hataları bir nebze normal karşıladığımız günlerden artık herkesin, üstelik Ak Partililerin bile endişe duydukları bir noktaya gelinmişse bir durup düşünmek gerekiyor.
***
Darbenin korkusu daha atlatılmamışken insanlar başka korkulara teslim edilmemeli. Her Kanun Hükmünde Kararname (KHK) açıklandığında kamu çalışanları büyük bir endişe ile “Acaba benim de adım var mı?” diyerek interneti arşınlıyor ve insanlar tanıdıklarını FETÖ’cü olup olmamasından bağımsız sorguluyor; eş dost birbirini “aman Facebook’da, Twitter’da bir şeyler paylaşma, yorum yapma” diye uyarıyorsa… başkanlık sisteminin bizi daha huzurlu bir yere doğru götüreceğine partizanlar dışında kimi ikna edebiliriz ki?
Ak Parti kurmaylarının bir kısmının son KHK’nın toplum vicdanında nasıl bir yara açtığını farketmelerine rağmen bizim gibi ah vah etmeye hakları olmamalı. Tüm kamuoyu üniversitelerdeki ihraçlara dikkat kesilirken kamuda çalışan muhalif sendika mensuplarına karşı yürütülen ve soruşturmadan ziyade tasfiyeyi andıran ihraçlara da dikkat kesilmesi gerekmez mi? Çünkü adalet hepimiz için gerekli ve insanların ekmek ve aşları ile oynanırken bir değil iki, üç kez düşünmek gerekiyor. Muhalif olma ile suç işleme arasındaki çizgiyi net çizmemiz gerekli. Eğer bu çizgiyi belirsizleştirirsek, bu belirsizliği yarın birileri de bizim için kullanabilir. O zaman da bugün pek çok insan nasıl dert yanacak ve yardım edecek kapı aramak zorunda kalıyorsa biz de aynı akıbete uğrayabiliriz…















Yazınız baştan sona önemli mesajlar içeriyor fakat beni asıl ilgilendiren ihraçlar konusudur.1 Eylul'de ne ile suçlandığımı bile bilmeden İHRAÇ edildim ama kendime suç(!) arayıp durdum aklıma belli bir dönem Aktif eğitim sene üye olmam geldi.Bir sendikaya üye olup ayrılmak insanı suçlu yapar mı? Böyle ADALET olur mu?Emeğe hiç mi saygı kalmadı?..Aylardır yalvar yakar adalet istiyoruz.Bu süreçte çok ezildik, yorulduk ve de ezilmeye,yorulmaya devam ediyoruz.LÜTFEN! Bizi daha fazla gündeme getirin.Teşekkürler...
Yanıtla (0) (0)Muhalif olmak suç ise o zaman kanun çıkarılmalı ki kimse vatan millet derken kimsenin başı ağrımasın. O kadar yaygın ki: Mudurum bu iş prosedüre uymaz, hakkaniyete sığmaz dedinmi tamam defteri durülecek kişi olaveriyorsun.
Yanıtla (0) (0)Çok teşekkür ediyorum ben iltisakli isem sendikaya üye ol diye niçin yazı gönderdi ler.
Yanıtla (0) (0)Dilinize yüreğinize sağlık. Vicdanları bastırmak için "bazı yerlerde hata ettik, telafi edeceğiz" deme yürekliliğini göstereceklerine dair pek inancım yok. İnsanın nefsiyle yüzleşmesi zordur. "İbadet" grubuna ve hakkında somut gerekçe bulunmayanlara bunlar reva görülmemeliydi. Bu süreçte, insani düzeyde arkadaşlığım olan birkaç tanıdık dışında, hiçbir yakını sıkıntı çekmemiş biri ve the cemaatle mücadelede (trolvari mücadeleyi ve somut gerekçelere dayanmayan iddialar üzerinden yapılan mücadeleyi başından beri reddettim) hükümeti desteklemiş biri olarak ne imanım ne de vicdanım kaldırmıyor bu durumu...
Yanıtla (0) (0)Türkiye'de herkes için adalet isteyenler en küçük azınlıklardan birini oluşturur; büyük çoğunluk, iktidara yakın olup devleti arkasına alarak hukukun üzerinde olma derdindedir. Bu durum ciddi adaletsizliklere, haksızlıklara, zulme, gerginliklere ve çatışmalara sebep olmuş ve olmaktadır. Ülkenin yönetiminde uzun süredir baskın olan siyasi anlayışın yürütmeyi hızlandırma konusundaki takıntısı ve bunu istikrarın yegane yolu olarak görmesi adaletin -yani yasama ve yargının- öneminin hep göz ardı edilmesine sebep olmuştur. Halbuki devlet-birey ilişkilerinin tutarlı bir şekilde yasama ile düzenlenmesi ve bu düzenlemelerin -yani kanunların- yargı ile titizce uygulanması istikrarın sağlanmasında en etkili mekanizmalardan birini oluşturacaktır. Devlete karşı haklarını bilen ve kendini savunmasız değil bilakis güvende hisseden insan, politik kaygılardan kurtulup üretkenliğe ve girişimciliğe yönelecektir.
Yanıtla (0) (0)Sözün bittiği yer....Olay bu kadar güzel ifade edilebilir ancak...;)
Yanıtla (0) (0)Başkanlık denilen sisteme bence OHAL sistemi demek gerekir. Nitekim geçerse şu andan hiç farkı olmayacak, khk ile yönetilmeye devam. Bunu Bahçeli Bey'de söyledi "fiili durumu resmileştiricez" diye. Peki evet verecek arkadaşlarıma soruyorum; şu anda hızlı karar alınıyor, bir gecede ne kararlar alınıyor, aranızda bu kararlardan kendi ya da ülkesi adına fayda gören var mı?
Yanıtla (0) (0)akşama kadar düşünüyorum .ağlıyorum sonunda kafayı yiyorum ben terörüsmüyüm inanamıyorum bu ithama inanamıyorum sesiz kalanları YÜCE MEVLAMA havale ediyorum.
Yanıtla (0) (0)Başkanlık gelmez insallah ama geldiğini düşünürsek şuan yaşadığımız herşey maalesef ağırlaşarak devam eder.. Hızlı karar almak çok hata yapmak demektir. Bize lâzım olan tek aklın alacağı hızlı kararlar değil ortak aklın alacağı doğru kararlardır..
Yanıtla (0) (0)Kimsenin hesap etmediği durum şu:akp cenahında her evden ihraç edilmiş veya hapse atılmış Fetö mağdurları var.bunların anne baba ve kardeşleri HAYIR oyu verecek.RAKAM ÇOK BÜYÜK...
Yanıtla (0) (0)