PISA mı eğri, biz mi?

Eğitim-öğretim Osmanlı’dan beri karşımızdaki en önemli sorunlardan biri olarak duruyor. Osmanlı’nın devlet kadroları için acil yetişmiş insan gücüne ihtiyacı vardı ve açtığı okullarla bu ihtiyacı nispeten karşılayabildi. Hem geleneksel okullardan hem de modern okullardan yetişen çok sayıda Osmanlı aydını ilerleyen yıllarda Cumhuriyet’in münevverleri olarak karşımıza çıktılar.

Maalesef az da olsa devraldığımız bu kaliteyi ideolojik sebepler ve öngörüsüzlük yüzünden zamanla kaybettik. Batı’ya yetişme adına attığımız adımlarla kendi köklerimize sırtımızı dönerken tuhaf bir şekilde dil öğrenme kabiliyetimizi de yitirdik. Türkçe dışında Arapça ve Farsça bilen, Batılı tarzdaki okullarda Fransızca öğrenen Osmanlı-Cumhuriyet okuryazarı zamanla Arapça ve Farsça bilmeden sadece Fransızca ile yetinmek zorunda kaldı. Sonraki yıllarda dil öğrenme istatistiklerimiz giderek düşerken belli başlı okullar dışında dil öğretemez hale geldik.

Dil öğrenemesek de sistem uzun süre kendi içinde yeterli insan gücünü yetiştirmeyi başardı. Gelecekle ilgili planlar sadece okul üzerine kurulu olmadığı için okul uzun yıllar alt gelir grupları için yükselme fırsatı iken seçkin sınıfların üstünlüğünün devamı için bir araç olarak önemini korudu.

Hızlı nüfus artışımıza paralel gelişemeyen ekonomik alt yapımız ve değişen tüketim alışkanlıklarımız okulların orta sınıfa geçişteki ayrıcalıklı konumunu zayıflattı ve önemini giderek azalttı. Eğitimde reform adına atılan her adım eğitimi daha da içinden çıkılmaz hale getirirken 8 yıllık kesintisiz eğitim ve kaynaştırmalı eğitim politikası ile seviye dip yaptı.

Sınıf tekrarının maliyeti yüksek oluyor denilerek geçme sisteminin sürekli kolaylaştırılması, mesleki eğitim yerine çocuklara ve ailelere üniversite eğitiminin hedef olarak gösterilmesi kaybedilmiş nesillere yol açtı.

Ve Ak Parti de geride kalan 14 yıllık tek parti iktidarında ciddi bir sitem değişikliğine gidemedi. 4+4+4 ile yakalanan fırsat çok büyük yatırımlara rağmen maalesef sığ ideolojik saplantılarla harcandı. Yüzlerce okul açıldı, binlerce derslik yapıldı, okullar akıllı tahtalarla donatıldı. MEB tarihinin en büyük öğretmen atamaları bu dönemde gerçekleştirildi.

Ama maalesef her dönemde olduğu gibi bu dönemde de eğitim-öğretimin asıl müşterisinin insan olduğu unutuldu. Okullar akıllı tahtalarla donatılırken öğrencilerin sosyal aktiviteleri için mekânlara ihtiyaçları olduğu unutuldu. Meslek edinme yaşının sürekli yukarı çekildiği ve bunun uzun vadede yaratacağı problemler ya görülemedi ya da görüldü ama önlem alınamadı.

Tabii ki toplum da bu başıboşluğa zemin hazırladı. Öğrencilerin yarış atı gibi sınavdan sınava koştuğu bir sistemde velilerin ezici çoğunluğu çocuklarının sadece sınıf geçmeleri ile ilgilenirken bir kısmı aldığı notların peşine düştü. İnsan yetiştirdiğimizi veli-MEB ikilisi olarak unuttuk. Eğimin bir diğer sacayağı öğretmenleri ise itibarsızlaştırmak için her fırsatı kullandık ve öğretmenler bakıcı konumuna kadar düşürüldü. Öğretmenlere bakıcılar kadar bile yetki vermezken veli-amir fark etmez hepimiz başarısızlığın birinci müsebbibi olarak onları görmeyi tercih ettik. Hem eleme olmayan, kapıdan girenin ister yapsın ister yapmasın mezun olduğu bir sistem kurduk hem de yapılamayanların vebalini öğretmenlere yıktık.

PISA 2015 sonuçları açıklanınca da çok ama çok şaşırdık. Açıkçası neden şaşırdığımızı ben anlamıyorum. Eğitimin her türlü aktivasyonunu sadece sayı ve yüzde olarak gören bir toplum neden şaşırır ki? PISA sorularını bugün bırakın 15 yaşındaki öğrencileri üniversite öğrencileri bile zor yapar. Neden? Çünkü PISA’nın soru mantığı ile bizim çocuklara dayattığımız soru-cevap mantığı örtüşmüyor. 4 ya da 5 şıktan birini işaretlemeye alıştırılan, kendisine sunulan seçenekler dışında tercih şansı tanınmayan çocukların bu soruları yapamaması gayet doğal. Maalesef yine sorunu konuştuk; nasıl çözeriz? Başka zamana…

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum
  • Fakir'ül Alâ / 15.12.2016 23:15

    Hadi öğretmenler hakkındaki desteksiz yargınızı bir nebze anlayabildim de, proflara olanı kaldıramadım pek. Kusura bakmayın, çok havada kalmış söyledikleriniz.

    Yanıtla (0) (0)
  • Okuyucu / 14.12.2016 23:35

    Bi kere de biz bu işi yapamadık deyin be kardeşim.bir kere de sorumluluk alin gözünüzü seveyim bir sorumluluğu olan çıksın istifa etsin bu iş düzelir

    Yanıtla (0) (0)
  • Timurlenk / 14.12.2016 22:04

    PISA nin egriligi Türkiyedeki egitim sisteminin egriliginin yaninda sifir kalir. Önce bütün Proflar, sonra Ögretmenler vede MEB calisanlarin topu PISA testine girmelidirler. Basaranlar, gercek bir teste tabi tutulup, görevlerine uygunmu degilmi belirlenmelidirler. Önüne gelen ögretmen ve Prof oluyor. Bunlarin kaci mesleklerini planliyarak sectiler. Kendinden ümüdin yoksa gir KPSSe sonrasi Alleh kerim, ol bi arastirma görevlisi, acik kapidan gir Doktor olarak, hemen yan kapidan docencligi kap, ol bir Profösör, sonra egit kapasitesiz ögretmeleri, onlarda cocuklari. Sonra sil bastan...

    Yanıtla (0) (0)
  • Mehmet / 14.12.2016 17:26

    Artık eğitimde disipline geri dönmek gerekiyor. Sadece öğrenciler değil öğretmenler ve veliler dâhil.

    Yanıtla (0) (0)
  • beli çıkık tayyip / 14.12.2016 15:10

    tayyipin beli tersten eğri.

    Yanıtla (0) (0)
  • kırsaldan vatandaş / 14.12.2016 13:23

    Doğrusu Bakanın cevabına şaşırmadım, güldüm. Hatalarını görmektense nazarları başka alanlara çevirmek akp hükümetinin (akp'ye oy verdim ama öyle) hep yapageldiği bir strateji. hem pisa bizim kendi isteğimizle girdiğimiz bir yapı. değerlendirmelerini kabul ediyoruz demektir. Öğretmenin ihmal edildiği bir süreçte ne yaparsanız yapın sonuç değişmeyecek. Nurettin Topçu, Yavuz Selim'in, hocasına olan saygısını sık sık tekrarlar(Hocasının atının çamurları Yavuz'un eteklerine sıçrayınca Yavuz bundan memnun olur). Hocalara/öğretmenlere değer vermek gerek demek ister, Topçu. Değer vermek deyince meseleyi ekonomi üzerinden anlamamak gerekir. toplumsal statüsünü anlamak gerekir. ...

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 14.12.2016 12:15

    Bakan'ımız pek şaşırmadı.Hatta şaşıranlara tepki bile gösterdi.Bu sınnavlara Fen Lisesi öğrencileri girseymiş ilk üçe girermişiz.Bir de eğitim sadece okulda olmuyormuş,bilmem ne kadar akıllı iletişim aracı kullanabiliyormuş öğrencilerimiz.Bu da bir eğitim imiş.

    Yanıtla (0) (0)
  • Vatandas / 14.12.2016 03:21

    Pisa egri olsa bile Türkiye deKi Egitim sistemi yanlistir. Sistem insanlari insanlik icin degil tersine irkcilik Icin yetistiriyor. Hep tekci tek tek tek tek tek... Cocuklar irkci bir Sekilde egitildimi o nun insanliga ve dünyaya bir faydasi olmaz bu da ülkemiz olan Türkiyede mevcuttur.saygilar.

    Yanıtla (0) (0)