Öğrenilmiş çaresizlik

Çok genel çizgileriyle “öğrenilmiş çaresizlik”, olumsuz deneyimlerin sonucunda oluşan kişisel duruş ve tavrı ifade eder.

Bir davranışın sık sık cezalandırılmış veya olumsuz sonuçlanmış olması halinde bu davranışı sergileyen birey aynı davranışı yeniden denemenin anlamsızlığı kanaatine varacaktır.

Bu kavram ilk kez Amerika’lı psikolog Martin Seligman ve arkadaşları tarafından kullanılmıştır.

Seligman ve arkadaşları “kaçma”, “çaresizlik”, “kontrol” adı verilen üç gruptaki köpekler üzerinde iki ayrı deneysel işlem uygulayarak bu kavramı literatüre kazandırmışlardır.

İlk aşamada, “kaçma” ve “çaresizlik” grubundaki köpekler tek tek bir deney kutusunun içine alınarak, habersiz olarak 64 kez şok verilir. Bu aşamada “kontrol” grubundaki köpekler deneye alınmaz.

“Kaçma” grubundaki köpekler için, burunlarıyla dokunduklarında şokun gelmesini engelleyebilecekleri bir mekanizma konulur. Bu gruptaki köpekler birkaç tekrardan sonra, burunlarıyla düğmeye basarak şoku durdurmayı öğrenir.

“Çaresizlik” grubundaki köpekler için ise şoku kesmelerine imkân vermeyecek bir ortam hazırlanır.

İkinci aşamada her üç gruba da aynı deney uygulanır. Köpekler iki bölmeli deney kutusuna konulur. Köpeklere şokun geleceğini gösteren bir uyarıcı (ışık) verilir.

Uyarıyı takiben 60 saniye içinde diğer bölmeye atlayan köpekler şoktan kurtulmakta, diğerleri şoka maruz kalmaktadır.

Birinci aşamada burunlarıyla şoku kesmede başarılı olan “kaçma” grubundaki ve doğrudan ikinci aşamaya alınan “kontrol” grubundaki köpekler, şoktan kurtulmak için kutunun diğer bölmesine atlamayı kısa sürede öğrenir.

“Çaresizlik” grubundaki köpekler ise ikinci aşamada kutunun diğer bölmesine atlamada başarılı olamazlar. Bu hayvanlar, şoktan kurtulmaları mümkün olduğu halde hiçbir tepki vermeksizin şokun geçmesini bekler hale gelirler.

Bu deneyler değişik hayvan grupları üzerinde de tekrarlanır ve benzer sonuçlar elde edilir. Böylece öğrenilmiş çaresizliğin türe özgü bir davranış olmayıp genel bir özellik olduğu kanaati yaygınlaşmıştır.

Bu deneyler, uyarlanarak, insanlar için de uygulamıştır. Deneyler çaresizlik grubundaki deneklerin diğer deneklere oranla doğru yönü bulmak için daha az çaba gösterdiklerini ortaya çıkarmıştır.

Seligman’ın insanlar için geliştirdiği modele göre, davranışları ile belirli bir sonucu kontrol edemeyeceğini öğrenen bireyde; güdüsel, bilişsel ve duygusal yetersizlikler ortaya çıkmaktadır.

Güdüsel yetersizlik halinde birey benzer durumlarda gereken davranışları yapmak için daha az istekli, daha az hevesli olmaktadır.

Bilişsel yetersizlik, bireyin bu tür olaylar karşısında bir kontrol edememe beklentisine yol açmakta, bu durum olayları kontrol edebilmek için gerekli davranışların öğrenilmesini güçleştirmektedir.

Duygusal yetersizlik kalp atışları, kan basıncı değişimleri, titreme, kaygı ve çöküntü gibi fizyonomik otonom tepkilere yol açmaktadır.

Bu modelin insanlar için ne ölçüde geçerli olduğu tartışılmaktadır. Tartışılan, öğrenilmiş çaresizliğin varlığı değil boyutları ve etkileridir.

Öte yandan öğrenilmiş çaresizliğin olumsuzluklarının giderilmesi ve bireylerin motive edilmesi konusunda da çalışmalar yürütülmekte, özellikte terapi yöntemleri önerilmektedir.

İş yaşamında öğrenilmiş çaresizliğe karşı önlemler

İş yaşamında öğrenilmiş çaresizliğin önlenmesi veya olumsuz etkilerinin azaltılması için şu önlemler önerilmektedir:

  • Çalışanların başarısız oldukları konularda kendileriyle yakından ilgilenilmeli, başarısızlık sebepleri sorgulanarak, başarılı olmaları için gereken destek verilmelidir.
  • Çalışanlara onların güç ve yetkinliklerini aşan görevler verilmemelidir.
  • Çalışanlar her konuda tamamen başarılı veya başarısız olmazlar. Bazı konularda başarısız olurken bazı konularda da başarılı olmaları ihtimali yüksektir. Başarılı oldukları konularla ilgili olumlu geri bildirimler yapılmalıdır. Olumlu geri bildirimler, çalışanları diğer konularda da motive edebilir. En azından doğabilecek olumsuzlukları azaltır. Başka bir alanda başarılı olabilecek çalışanların görevleri değiştirilmelidir.
  • Çalışanların yetkinlikleri gösterebilecekleri ortamlar sunulmalı, kişisel gelişim ve katılımcılık teşvik edilmelidir.
  • Başarısızlıkların, başarıya giden yolda kazanılan deneyimler olduğu hatırlanarak umutsuzluk yerine umut aşılanmalıdır.

Gecenin en karanlık anı güneşin doğuşuna en yakın zamandır. Öğrenilmiş çaresizliğin oluşturduğu karamsarlığın karanlığından umudun aydınlığına gidenlerden olmamız umuduyla.

Ersever, H. Öğrenilmiş Çaresizlik, Makale, htp://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/497/5903. S 621-632. Leieberman, D.A. (2000), Learning behavior and cognition, WadsworthTomson learning. S 303-304.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum