Hukuk ve yabancı sermaye

Geçen haftaki “Asgari ücret tartışmaları” başlıklı yazıda asgari ücretin reel anlamda artması için; yatırımların artarak işsizliğin azaltılması gerektiğini, özellikle yabancı yatırımların gelmesinin en önemli koşullarından birinin öncelikle hukuki istikrar ortamına ihtiyacımız olduğunu şöyle ifade etmiştik:

“Hukuk ve adaletin olmadığı yerde alınacak tedbirler zaman kazandırsa da sorunlar çözümsüz kalır. AİHM ve AYM kararlarının uygulanmadığı, bireylerin ve kurumların mülkiyet haklarının ihlal edildiğine ilişkin bireysel başvurularının sonuçsuz kalacağını gördükleri ortamlarda alınacak önlemler beklenen sonucu getiremez. Mehmet Şimşek’in çabalarına rağmen yabancı kaynakların Türkiye’ye gelmemesinin en önemli sebebi bu olsa gerek.”

Bazı dostların ve okuyucuların geri bildirimlerinden yabancı sermaye ile ilgili iki konuda tereddüt yaşandığını gördüm.

İlk tereddüt yerli yatırımcılarla ilgili. Soru şu: “Hukuk, adalet yabancı için mi geçerli? Yatırım dediğini yerli yapamıyor mu?”

İkinci tereddüt Çin’le ilgili. Soru şu: “Çin’de hukuk var mı ki yabancı sermaye çekiyor?”

Yerli ve milli yatırım imkanlarımız yeterli değil mi? Yabancıya ihtiyacımız mı var?

Sadece Türkiye’nin değil, bütün ülkelerin yabancı sermayeye ihtiyacı var.

Dünya ekonomisinin lideri olan ABD, Çin, Hindistan ve Avrupa ülkeleri de dahil bütün ülkeler yabancı sermayeyi kendi ülkelerine çekmek için kıyasıya rekabet ediyorlar, en büyük yabancı sermayeyi de yine bu ülkeler çekiyorlar.

Özellikle Türkiye’de yeterli sermaye birikiminin olmadığını söylemek için detaylı bilgilere ve analizlere ihtiyaç olmadığı da çok açık.

Amerika’nın, Çin’in, Almanya’nın, Fransa’nın ihtiyacı olan yabancı sermayeye bizim ihtiyacımız olmadığını düşünemeyiz. Üstelik yabancı sermaye, sadece finansal kaynak da getirmiyor. Finansal kaynak yanında teknoloji, yan sanayide gelişim imkanları, kredibilite, modern-rekabetçi yönetim sistemi, yerli ortaklar için küresel ortaklık ve açılım imkanları, çevre duyarlılığı, insan kaynaklarının zenginleşmesi ve gelişmesi gibi çok sayıda katma değeri de beraberinde getiriyor (1).

Yabancı sermayenin yaygınlaşması yerli girişim potansiyelini kısırlaştırır mı?

Evet, bu riskin bulunduğunu da kabul etmeliyiz. Ancak buna karşı da alınacak önlemler vardır elbette. Akılcı politikalarla bu riski önleyebileceğimiz gibi avantaja da dönüştürebiliriz.

Çin’de hukuk var mı? Hukuk çok önemli ise yabancılar (örneğin Tesla) neden Çin’de yatırım yapıyor?

Çin’de temel insan haklarını gözeten bir sistem olmadığını düşünüyoruz. Özellikle Uygur Türk’lerine yapılanlarla temel insan haklarının yoğun bir şekilde ihlal edildiğini görüyoruz.

Demokrasi ve insan haklarına sıkça vurgu yapan batılı sermayedarlar bu konuda karnesi zayıf olan Çin’e neden yatırım yapıyorlar?

Çünkü, iç hukuk sistemi yetersiz ve zayıf da olsa yabancı yatırımcıları koruyan özel düzenlemeler yatırımcıya güven veriyor.

Hukuk ve adalet en önemli faktörlerden biri, hatta en önemlisi olsa da tek koşul bu değil.

Yatırımcılar, tahkim garantisi veya özel güvencelerle hukuk sistemindeki eksikleri sigorta edebilirler.

Yatırımcılar, hukuk sistemi yanında siyasi ve ekonomik istikrara, sağlanan özel teşviklere, ucuz iş gücüne, nitelikli iş gücüne, ucuz hammadde temini imkanlarına, nüfus ve iç pazar yoğunluğuna da bakarlar. Çin bu koşullardan hemen hemen hepsine sahip ve 1970’lerden beri istikrarlı bir şekilde yabancı yatırımları teşvik ediyor.

Türkiye’de yabancı sermaye

Türkiye, 2022 yılında 13 milyar dolar tutarında doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekmiş. Bu, dünyadaki toplam yabancı sermaye yatırımlarının binde 8’ine, GSYH’mızın da yüzde 1,4’üne denk geliyor (2).

Tarihsel sürece baktığımızda, Avrupa Birliği ile müzakereye başlandığı ilk yıl olan 2006 yılında Türkiye’nin GSYH’si 677 milyar dolar iken çektiği yabacı sermaye 21,2 milyar dolardı (GSYH’sinin yüzde 3,1’i.). Avrupa Birliği idealinden kopuşla birlikte doğrudan yabancı sermaye girişleri de azalmış.

2015’ten sonra bir kırılma yaşandığını, azalan yabancı sermayenin önemli bir kısmının da üretken yatırımlar yerine gayrimenkul alımlarına yöneldiğini görüyoruz.

Türkiye 2006-2008 dönemindeki politikalarının başarılı olduğunu deneyimleyerek bizzat yaşadı.

2015’ten sonra, özellikle başkanlık sistemine geçişle birlikte; ekonomide ortodoks politikalardan kopuşla, hukukta temel insan hakları ihlallerini görmezden gelerek de tersine bir deneyim yaşadı.

Bu deneyimin faturası çok ağır oldu maalesef. Fakir daha fakir, zengin daha zengin oldu. Orta sınıf eriyor, çalışanlar yoksullukta-asgari ücrette eşitleniyor.

Aklın ve hukukun rehberliğine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğunu yaşayarak gördük. Aklın ve hukukun rehberliğine dönerek, zararın neresinden dönersek kar sayabileceğimiz gibi, tersine bugünlerimizi hasretle de anabiliriz.

Sağduyunun galip gelerek zarardan bir an önce dönmemiz dileğiyle.

(1)https://www.mfa.gov.tr/yabanci-sermaye-cekimi-yatirimlarin-karsilikli-tesviki-ve-korunmasi-anlasmalari.tr.mfa

(2)https://www.mahfiegilmez.com/2023/12/turkiyeye-yonelik-yabanc-sermaye.html

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum