Bayramda tarım sohbeti
“Kurban” teriminin yaklaşmak, yakınlaşmak anlamalarını da içerdiğini biliyoruz. Yaklaşma ve yakınlaşmanın en bilinen yollarından biri de sohbettir.
Biz de kurban ibadetini ifa ederken sohbet etme imkânı bulduk.
Bir dostun tavsiyesi ile bu yıl kurban için Saray’a gittik. Bir besicinin misafiri olduk. Besici iki yıl önce Erzurum’dan Saray’a taşınmış. “Burası tarım için daha uygun” diyor. “Arazi verimli olduğu gibi otlak da daha bol”. Söz tarımdan açılınca, besici kardeşimizin yaşadıklarından hareketle, tarım hakkındaki görüşlerini öğrenmek istedim.
Besici gözünden tarımın en önemli sorunları
Besici dostumuz önemli gördüğü sorunlarını şöyle özetledi:
Gençlerimizi köylerde tutamıyoruz. En önemli sorunumuz bu.
Evlenme çağına gelen gençlerimiz kendilerine eş bulamıyor, evlenmekte zorlanıyorlar. Talip olduğumuz kız aileleri kızlarının tarımla ve özellikle hayvancılıkla uğraşmasını istemiyor, şehirde yaşayan ve sigortalı bir işte çalışan damat adaylarını tercih ediyorlar. Erzurum’da böyleydi. Şimdi Saray’daki komşularımla konuştuğumda onların da aynı sıkıntıyı yaşadıklarını görüyorum. Aileler çocuklarının Çerkezköy’deki fabrikalarda işe girmesi için çaba sarf ediyorlar. Burada da tarımla uğraşan gençlere kız vermek istemiyorlar. Bu sebeple köylerdeki nüfus yaşlandı. Yaşlı nüfus da gidince tarım yapacak kimse kalmayacak.
İkinci sorun, yem, tohum, akaryakıt gibi girdi maliyetlerinin anormal şekilde ve sürekli artması. Tarımla uğraşanlar tedirginlik içinde çalışıyorlar, kazançları her sezon daha da azalıyor. Maliyetler kontrol altına alınmazsa tarımın sürdürülebilmesi oldukça zor görünüyor.
Son olarak tarım teşviklerinin yanlış uygulandığını ve istismar edildiğini ifade ediyor besici kardeşimiz.
Tarım politikalarıyla ilgili geçmişimiz
İlkokuldayken okullarda “yerli malı” haftası yapar, Türkiye’nin tarımda kendisi için yeterli olan az sayıdaki ülkeler arasında olmasıyla gurur duyardık.
Üniversite yıllarımızda (70’li yıllar) bazılarımız “Tarım Kentleri”, bazılarımız da “Köy Kentleri” projeleriyle tarımda kalkınmış ülkeler arasına katılacağımıza inanırdık. Aslında her iki proje de benzer içerikteydi, terminolojide farklarımız vardı.
“Yerli malı” mottosunu, “tarım kentleri veya köy kentleri” projelerini savunanlar gün geldi devlet yönetiminde oldukça etkin görevler aldılar. Ancak sıkıntılarımız ve şikayetlerimiz azalmadı, arttı.
Yetkililerimiz Türkiye’nin tarımsal üretimde Avrupa’da ilk ikide, küresel olarak ilk onda yer aldığımızı söylüyorlar.
Ancak arazi verimliliğinde yirmili, emek verimliliğinde otuzlu sıralarda yer aldığımız da raporlarda görülüyor.
Öte yandan ekilen arazi alanımızın ve hayvan sayımızın azaldığını söyleyenler de var.
Kendi yaşantımıza ve yakın çevremizin yaşantısına baktığımızda hem miktar hem kalite olarak tarımsal ürün tüketimimizin her yıl daha fazla azaldığını görüyoruz. Artan tüketici fiyatlarını kontrol etmek için, zaman zaman (samanı da içeren!) tarımsal ürün ithalatı da yapıyoruz.
Tarım benim uzmanlık alanım değil. Ancak uzman olmamam bir vatandaş olarak görüşlerimi paylaşmama engel olamaz. Hata ve yanılma payı içereceğini baştan kabul ederek, bir vatandaş olarak bu konudaki görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Tarımın önemi ve avantajları
Türkiye’nin zengin çeşitliliğe sahip arazi yapısı, farklı iklim kuşakları, güneş enerjisi imkanları tarım için çok elverişlidir. Örneğin, tarımda büyük ekonomik hamleler yapmış Hollanda’nın yüz ölçümü 41.850 km2 iken sadece Çukurova’nın yüz ölçümü 38.585 km2.
Tarımda yapılacak politika değişikliklerinin sonuç alma ve geri dönüş süresi çok kısadır, altı ayda bile sonuç alınabilir. Çok büyük projeler dışındaki yatırımlar bir-iki yıl içinde hayata geçirilebilir. Başka hiçbir sektörde bu kadar hızlı sonuç almak mümkün değildir.
Özellikle devleti yönetenler sık sık “beka” meselesine vurgu yapıyorlar. Beka meselesine vurgu yapanların öncelikle tarımsal alana eğilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Küresel krizlerde, savaş ve kıtlıklarda tarımda güçlü ülkeler beka riskini minimize ederler.
Coğrafi konumumuz deniz yolu, demiryolu, karayolu, havayolu ulaşımlarında stratejik hamleler yapmamızı kolaylaştırıyor.
Sanayileşme altyapımız verimli tarımsal ve tarıma dayalı endüstriyel ürünler için çok uygun olup kısa sürede büyük teknolojik atılımlar yapılabilir.
Sulama yatırımlarının hızlandırılması ile verimlilik kısa sürede artabilir.
Nitelikli veya düşük nitelikli iş gücü potansiyelimizin de önemli bir avantaj olduğunu not etmeliyiz.
Tarımın sorunları
Sohbet ettiğimiz besicinin de açıkladığı gibi, en önemli sorunun sosyal yaşam beklentilerimizle ilgili olduğunu söyleyebilirim.
“Çoban bulamıyoruz. Afganistanlılar da olmasa hayvancılığı sürdüremeyiz” söylemlerinin ne ölçüde gerçeği yansıttığı araştırılmalıdır. Çoban bulamamanın temel sebeplerinden biri de bilinçaltı köle düzeni arayışımız olabilir mi?
Yeterli sosyal güvence sağlanması, sosyal yaşam alanlarının geliştirilmesi ve zenginleştirilmesi, kültürel faaliyete erişim imkanlarının arttırılması, çobanlığın ve tüm tarım faaliyetlerinin saygın ve önemli bir kamu hizmeti olduğu bilincinin aşılanması ile tarımla ilgili meslekler cazip hale getirilebilir.
Batı ülkelerinin yaptığı gibi, zorunlu hallerde yabancı işçi de istihdam edilebilir elbette. Yabancı işçi istihdamında dikkate alınacak İki konu: 1.Yabancı köle değil işçi istihdam ettiğimizi unutmayalım. 2.Kaçak işçi değil resmi statüde işçi çalıştıralım.
Bana göre tarımdaki ikinci sorun küçülen arazi yapılarımız. Ölçek ekonomisine göre, tarıma elverişli olmayan çok sayıda küçük arazimiz mevcut. Bu arazileri minimum ekonomik ölçeğe ulaştırıcı önlemler alınabilir. Ölçek büyüklüğü mülkiyet birleştirmesi yoluyla gerçekleşebileceği gibi, işletme imkanlarının birleştirilmesi şeklinde de organize edilebilir. Özellikle işletmecilik açısından bütünleştirmelerde (fikir, proje, finansal konularda) kamusal destek sağlanabilir.
Devletin yapacağı makro tarım planlaması kapsamında yöresel tarım destekleri çeşitlendirilmelidir. Bölgesel planlama önceliklerine göre, Ağrı’daki çiftçi ile Aydın’daki çiftçi farklı alanlarda teşviklerden ve desteklerden faydalandırılabilir.
Toprak ve su kaynaklarının israfı ve kirlenmesi de gelecek nesilleri tehdit eden risklerdendir. Doğayı koruyucu, israfı önleyici her türlü tedbir kamu tarafından alınmalıdır. Su ihtiyacını ve israfını azaltıcı bilimsel çalışmalar hızlandırılmalıdır. Kaynaklarımız, doğayı tehdit edecek “Kanal İstanbul” gibi projeler yerine, ekolojik yapımızı sürdürecek ve zenginleştirecek, tarımsal üretkenliğimizi arttıracak, tarım istihdamını teşvik edecek projelere tahsis edilmelidir.
Tarımsal örgütlenme sisteminde yaşanan ekonomik, hukuki, kurumsal, sosyal ve kültürel sorunlar sıkça gündeme getiriliyor. Üretici örgütleri ve birlikleri daha etkin hale getirilmeli, katılımcılık teşvik edilmelidir. Bu örgütler ve örgütlerin kuracağı işletmeler siyasal etkilerden uzak tutulmalıdır.
Kırsal kesimde eğitim, sosyal ve kültürel yaşama erişim imkanları geliştirilmelidir. Sosyal ve kültürel organizasyonlarda yöresel kültür değerleri öncelikle dikkate alınmalıdır.
Tarımsal bilgi ve verilere ilgili tüm taraflar şeffaf bir şekilde ve kolayca erişebilmelidir.
Toplam tarımsal üretim maliyeti ve lojistik maliyetini düşürmek için (makro plana uygun olarak) kümelenme imkanları geliştirilmeli, kümeleştirme çalışmalarında üretici birlikleri ve örgütleri de etkin olarak rol almalıdır.
Öneriler
Kısa bir süre içinde (diyelim üç ay içinde) bir tarama faaliyeti yapılmalıdır. Tarım Bakanlığı’nın taşra örgütleri, üniversitelerle iş birliği halinde, tüm köyleri, çiftçileri ve tarım işletmelerini ziyaret ederek sorunları ve önerileri birinci ağızdan ve yerinde dinlemelidir. Bu kampanyada çalınmadık kapı, dinlenmedik kimse kalmamalıdır.
Ardından il-il, bölge-bölge arama konferansları ve çalıştaylar düzenlenmelidir. İlgili tüm tarafların ve STK’ların katılacağı bu çalışmalarda yöresel tarım sorunları ve çözüm yolları tartışılmalıdır.
Yöresel ve bölgesel çalışma raporları, makro planda tüm tarafların katılımı ile yeniden değerlendirilerek entegre bir rapora bağlanmalı, raporlar ilgili tüm taraflarla şeffaf bir şekilde paylaşılmalıdır.
İktidar muhalefet ayırımı yapılmaksızın ve kimse dışarda bırakılmadan yapılacak çalışma sonuçlarına göre devletin tarım politikaları gözden geçirilerek, Cumhuriyet’in yüzüncü yılına yaraşır tarımsal kalkınma seferberliği başlatılmalıdır.
…
Yukarda da ifade ettiğim gibi, uzman olmadığım bir alanda sade vatandaş olarak sohbet etmeye çalıştım. Sürçü lisan ettikse af ola.