Türkiye’nin kaçırmaması gereken fırsat nedir, bir konuşalım
Dış politika tarihinde şu sıralar içinden geçmekte olduğumuz karmaşık denklem kadar zor bir dönem pek az olmuştur. Zor ama fırsat ve avantajlar çarkıfeleğinin hayli geniş olduğu bir dönem yaşamaktayız.
Her ikisi de birbirinden daha kaotik Irak ve Suriye dosyalarında toz bulutu indiğinde Türkiye daha güvenli bir ülke mi olacak, yoksa bitmek tükenmek bilmez terör rüzgarı ülkeyi daha güçlü bir kampanaya mı kıstıracak?
Suriye’de yürümekte olan Fırat Kalkanı operasyonu kimileri için sembolik olabilir ama Türkiye’nin sınır boyunca giderek riskli hale gelen güvenlik ihtiyacını tahkim etmek için değerli bir adımdır. Yine tekrarlayalım bu harekat veya bunu ikame edecek girişimler çok daha önce yapılmalı ve Rusya sahaya yayılmadan kazanılmış bonuslar olmalıydı. Dönemin Genelkurmay Başkanı ve ekibinin direnci Türkiye’ye avantaj kaybettirmiştir. Şimdi yapılan müdahale ise bazı fırsatların geri dönüşsüz olarak kaçırılmasının ardından trene son dakikada binmek kabilindendir. Neyse ki binilmiştir… Yoksa, bugünlerin tarihi yazıldığında Türkiye’nin eylemsizliği istihza ile karşılanabilirdi.
SURİYE’DE OLANLA YETİNMEK
Yine de en büyük tehdit olarak tanımlanan ve ABD ile bitmek tükenmek bilmeyen bir sürtüşme konusu haline gelen YPG’nin 800 kilometre boyunca Kuzey Suriye’de bir otonomi oluşturmasına neden seyirci kalındığı merak konusu olacaktır.
Olan oldu… Türkiye şimdi, Fırat’ın Doğusu’na yani o 800 kilometrelik hatta yönelik tehdit potansiyeli olmakla birlikte Batı’daki 80-90 kilometreyi tutmakla iktifa edecek gibi görünüyor.
Tabloyu özetleyelim… Baştan beri ABD’nin isteksizliği ve makulü arayışı gibi görünen ama gerçekte bir oyalamadan başka bir şey olmayan Suriye politikasızlığı Türkiye’yi olumsuz etkilemiştir. Sonra… Sonra İran ve Rusya’nın sahaya girmesiyle artık ABD’nin kolları sıvasa bile sonucun değişmeyeceği bir statüko oluşmuştur. Esad pek az diktatöre nasip olan bir toleransla ayakta tutulmuştur.
Toleransa bakın ki, Halep dünyanın göze önünde Gazze’den çok çok daha beter hale getirilmiştir ve BM Güvenlik Konseyi’nde sergilenen bir-iki insani itiraz hariç bu vahşete ses çıkarmak ayıp sayılır olmuştur. Bunu da not edelim…
PUTİN’İN SEVİMSİZ ESPRİSİ
Dahası, Halep’te Müslüman halk üzerinde görülmemiş dehşette ölümcül bombalar deneyen Putin, Musul’a operasyon tertipleyen ABD’ye “Musul’da sivil kayıpların olmaması için ABD özen göstermeli” diyecek kadar yürütmekte olduğu orantısız savaşı bir oyuna çevirdiğini gizlememektedir. Putin bir de “Halep’te biz pek özen gösteremedik. Çocukları, kadınları pervasızca katlettik ama kimin umurunda ki” dese tiradı tamamlayacaktı.
Evet, Halep’ten sonra Musul… Türkiye’nin dış politika fırsat ve risk sarkacının ikinci önemli ayağı Musul. Türkiye’nin talepleri yüksek; yani pazarlığı yukarıdan açmış bulunuyoruz. Ama ilk günkü göstergeler bu taleplerin altında seyrediyor.
PKK bir de burada işin içinde olmamalı…
Şii milislerle Musul halkı karşı karşıya gelmemeli…
Müzakereler sürüyor ve hafta içinde nereye ne kadar müdahale edebileceğimiz belli olacak. Amla Şii milisler Musul’un Sünni Arap ahalisiyle karşı karşıya gelmese ne farkeder? Harekatı zaten Şii olan Irak hükümetinin ordusu yapıyor. Ve zaten IŞİD’in bu şehirde kök salmasına, 4 günde teslim olmasına neden olan tam da bu hükümetin Sünni katliamlarına varan mezhepçi terörüydü.
MUSUL, SADECE IŞİD’DEN KURTULUR
Mesele öylesine karmaşık ki… IŞİD gitse bile Musul’un kaderinde anlamlı bir değişiklik ihtimali görünmemektedir. Musul sadece IŞİD’in elinden kurtulabilir ama gerçekte bir kurtuluş bu şehir için neredeyse imkansızdır. Muhtemelen, harekatın ardından oradaki insanlar bir de IŞİD’le yaşadığı günler için cezalandırılacaktır. Düşünmesi bile ürpertici.
Musul’da istediği olur mu olmaz mı muamma ama Türkiye’nin bu şehir için başı ağrımaya devam edecektir. Belki Suriye’de olduğu gibi haklı çıkacağız ama bu yine bir anlam ifade etmeyecektir.
Hiç olmazsa bu büyük fırsat dönemini coşkudan uzak soğukkanlılıkla değerlendirmeyi bilelim. Fırsat demek de toprak kazanmak değildir, unutmayalım. Ne fütuhat devrindeyiz ne de kimse ellerini açmış beklemektedir. Mesele, sınır güvenliğini artırmak, PKK ve IŞİD terörü kaynaklı istikrarsızlaşma potansiyelini azaltmaktır. Bunu başaran fırsatı iyi değerlendirmiş demektir.