Suriye’de en zor aşamaya geldik
Dış politika ne kadar uzun süreçli ve sabır isteyen bir mesai ise o kadar da sürprizler ve hatta hayalkırıkları barındırır. Bu kuralı teyit eden en açık örnek Suriye dosyasıdır… Suriye iç savaşı, Arap baharının son halkası olarak başladı ve giderek içinden çıkılmaz bir hal aldı. Başlangıçta bu soruna ilişkin yapılan bütün hesaplar şaştı ve bazı ülkeler avantaj kaybederken bazıları ummadıkları fırsatlar buldular, ummadıkları imkanlara kavuştular.
***
Tablo, açık ki Türkiye, Suudi Arabistan, ABD ve hatta birçok bölgesi ülkesi için planlandığı gibi gelişmedi. Sebepleri nedir, niye böyle oldu bahsi ayrı ama sonuçta Suriye’de olup bitenler istenilenden çok uzakta bir yere demirlemiş bulunuyor. Asıl problem şu ki, Türkiye ile birlikte umduğunu bulamayan ülkelerin herhangi biri Suriye’de oluşmakta olan yeni statüko nedeniyle ‘doğrudan’ zarara uğrama riski taşımıyor. ABD veya Suudi Arabistan da Esad’ın gitmesini istiyordu ama gitmemiş olması onlar için hayati bir risk değildir. Dahası, bu ülkenin toprak bütünlüğünün zarar görmesi bile bu ülkeler için ürkütücü bir sonuç sayılmayabilir.
Ne var ki Türkiye için böyle değil… En başta Kuzey Suriye hattı boyunca bir PYD/YPG bölgesinin çevrelenmesi, bu güçlerin ABD silahlarıyla donatılması birinci büyük problemdir. Türkiye, PKK sorununu ve buna bağlı olarak YPG’nin ne denli bir tehdit olduğunu dünyaya anlatamadı. Burada açılan makas da kapanmaz hale geldi. İkinci olarak, Şam’da tamamen Türkiye düşmanı bir liderin iktidara devam edecek olması en az YPG kadar güvenlik riski barındırmaktadır. Ve elbette yeni Suriye denkleminde Ankara’nın değil de bilakis tamamen Ankara’nın zıddına tezlerle üstünlük kuran Moskova ve Tahran’ın rol sahibi olması üçüncü büyük risk olarak önümüzde durmaktadır. Bunlara ilaveten bir de başlangıçta işbirliği içinde olduğumuz ABD’nin şimdi karşı blok lehine kayması var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya seyahati öncesinde, üstelik Rusya dahil Suriye dosyasındaki bütün ‘rakip’ ülkeleri ağır ifadelerle eleştirmesi bu sorunların hangisiyle ilgili bilmiyoruz. Muhtemelen hepsine birden reaksiyon gösteriyor. Hiç şüphesiz ABD ile Rusya’nın Türkiye’nin tezlerini dışarıda tutarak bir anlaşma yoluna girmelerine itiraz ediyor. Erdoğan şöyle diyor:
“Dünya ahmak değil. Bazı gerçekler maalesef farklı söyleniyor ama uygulaması farklı oluyor. (Rusya ABD anlaşması için) Ben bu ifadeleri anlamakta zorlanıyorum. Askeri çözüm mümkün değil deniliyor. Öbür tarafta merkezi yönetimin şu ana kadar askeri yöntemlerle öldürdüğü insan sayısı 1 milyona ulaştı. Askeri çözüm söz konusu değilse, o zaman çeksinler askerlerini. Orada Türkiye’nin askeri yok ki. Çeksinler askerlerini, siyasi yönteme başvurulsun. Bir an önce hep birlikte orada seçime gitmenin yolları aransın.”
***
Erdoğan ayrıca “Suriye’ye 911 kilometre sınırı olan biziz. Bu kadar uzun sınırı olan bir başka ülke yok. Taciz, tacizin yanında sürekli olarak tehdit alan bizim şehirlerimiz” diyerek bütün aktörlere bir anlamda “sizin tuzunuz kuru” mesajını da veriyor.
Şimdi… Bir anlaşma gerçekte mümkün olur mu, olsa da uygulanır mı şüpheli ama bu manzara Suriye’de herkesin sorunu bitse de Türkiye’nin derdinin devam edeceğini gösteriyor. ‘Yapıcı’ girişimler sonuç almadığına göre Ankara’nın elinde kalan tek diplomatik güç ‘bozucu’ gücünü kullanmaktadır. Türkiye olmadan, Türkiye rıza göstermeden; yani Türkiye’nin kaygıları giderilmeden bir uzlaşma sağlanamayacağını gösteren yeni enstrümanların devreye girmesi gerekiyor.
Dolayısıyla Suriye dosyasında şimdi en zor ve en hassas aşamaya gelinmiş bulunuyor. Yalnız ama güçlü olmanın şart olduğu bir aşamaya…















Suriye'yi kimler karıştırdı, kimler alet oldu sizce? Emevi Camii"nce namaz kılma hedefi neydi?
Yanıtla (0) (0)Taseronluk yapmak da insan hakları ve vicdan bağlamında mı sizce?
Yanıtla (0) (0)Ne islamcısı? Dinci dinci...İslamla içten,samimi bir dert ve alakaları yok...Sadece çıkarları için dini kullanıyorlar...
Yanıtla (0) (0)Kazanan ise Rusya maalesef sayemizde...
Yanıtla (0) (0)yazi yi yazan kendi okusa kendide anlamaz olmamis
Yanıtla (0) (0)NATO ve Patroitleri arkamıza aldık. Suudi Arabistan Katar'a koltuk deyneği olduk,Suriye Dostlarıyla kolkol girdik. Emevi Camiinde cuma namazı/bayram namazı kılmaya niyet ettik.... NATO ve başkomutan ABD arkadan vurdu. Patroitler bize yük oldu. Hatta diplomatik soruna dönüştü. Suud BAE ile darbe finansörü oldu. Şam' gidip Emevi caminde namaz kılamadık ama Eme vi cami imamı bize geldi aynı safta namaz kılmaya başladık. Yine de yıkılmadık ayaktayız. Vurun ... pardon sallayın fırlatın sallayın fırlatın. Biri isabet eder.
Yanıtla (0) (0)O zaman, Erdoğan'a bunun bedelini ödetmek, seçmen olarak boynumuzun borcu.
Yanıtla (0) (0)Dış politika ülke çıkarları yerine insan hakları ve vicdan önceliğiyle belirlenmelidir, her ne kadar günümüzde tam tersi olsa da... Türkiye ve Lübnan hiç çıkarları olmamasına hatta ekonomik olarak negatif etkisi olmasına rağmen milyonlarca mülteci kabul etti Suriye'den. Bence sadece bu yaklaşımlarıyla bile Türk ve Lübnanlı yöneticiler Nobel barış ödülüne aday gösterilmeli... Bölgeye hiç bir insani değer getirmedikleri gibi, üstüne sadece destekledikleri gruplara silah gönderen, kendi ilgilendikleri stratejik bölgeleri ölümüne koruyup bölgedeki diğer insanlarla hiç ilgilenmeyen ABD, Batı bloğu ve Rusya bu coğrafyaya huzur ve mutluluk getiremez. Hatta bu harici unsurlar bölgeden ellerini ne kadar hızlı çekerlerse, bölgenin medeniyetle, hayatla tekrar buluşması süreci o kadar hızlanır.
Yanıtla (0) (0)ali adıyaman gibi abd yle kanka olmayı içine sindiren sözde solcu anti emperyalitlerin birilerine çamur atmasına alıştık artık.
Yanıtla (0) (0)suriye savaşını kendi ülkesine fatura etmeye çalışan , binlerce km öteden gelen emperyalist ülkeleri demokrasi savaşcısı zanneden ''tayyip'' nefretiyle beyinleri uyuşturulmuş gezi zekalıların vicdanla bir alakaları kalmadığı için sağa sola çamur atmalrı normaldir.
Yanıtla (0) (0)asıl kürt düşmanları sırf ideolojik takıntılarla ABD yle kanka olup kendi yaşadığı topraklara düşman kesilen , ''tayyip'' nefretiyle hipnotize edilmiş , olayları kafasına göre eğip bükmeyi kendisinde hak gören faşist kafalardır. insan bir sorar kendine, dünyanın en büyük emperyalist devleti abd ve filistinlilerin topraklarını işgal eden israil, bayram değil seyran değil kürtleri niye sevmeye başladı diye. ama nsenin gibilere göre ırk faretmez yeter ki müslümanlar buraları yönetmesin. bide utanmadan yakıştımı şimdi diye güya etik değerler sıralıyorsun. bi git işine.
Yanıtla (0) (0)Lice’de, akrabalarımın yaşadığı köyün imamı Türk. Aslında birçok Kürt köyünün imamı Türktür şu an. Bu imam, altı-yedi yıldır tek başına orada yaşıyor. Köylüler, yabancıdır diye yemeğinden içmesine, yakacağından çamaşırına birçok ihtiyacını karşılar, adeta misafir muamelesi yaparlar. İmam, tek kelime Kürtçe öğrenmemiştir. Köyde yaşlı kesim pek Türkçe bilmez, az buçuk Diyarbekır’in bozuk Türkçesini anlasa bile, sözgelimi Çorum ağzını anlayamaz ama imama karşı saygısızlık etmeyi, anlamadıklarından dolayı hutbe okumasına itiraz etmeyi akıllarından bile geçirmezler. Aptallıklarından, geriliklerinden değildir bu, nezaketlerinden, başka milletlere, dillere saygılarından bunu yapmazlar. Aslında Türkler de diğer egemen ulusların diline, kültürüne, örneğin İngilizlere ve İngilizceye, Fransızlara ve Fransızcaya, Almanlara ve Almancaya, Arapçaya, Farsçaya, Rusçaya karşı saygısızlık etmezler. Bir Türk, bu dilleri bildiğinde, konuştuğunda gurur duyar kendisiyle. Örneğin, Türk televizyonlarında müzik yarışmaları olur. Türk ses sanatçıları, İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça bir parça seslendirdiklerinde büyük değer görürler. Ama Türkiye’de 25 milyon kadar Kürt nüfus olmasına ve çok güçlü bir müzik geleneğine, repertuarına sahip olmalarına rağmen hiçbir zaman herhangi bir yarışmacı Kürtçe bir müzik parçasıyla katılmamıştır bu yarışmalara. Niye? Çünkü Türkler, milli hissiyatlarını sadece Kürt karşıtlığı, Kürt ve Kürtçe düşmanlığı üzerinden tatmin ederler. Çünkü Türklerde Kürt ve Kürtçe düşmanlığı vardır. Türk insanı, Türk aydını, Türk akademisyeni, Türk basını bu konulara doğru bir şekilde yaklaşmıyor, değinmiyor. “Türkiye’de Kürtlere yönelik baskı devlet tarafından yapılıyor, aslında halklar arasında sorun yoktur.” demek doğru değildir. Bir tarafta ezen muktedir ulus, diğer tarafta ezilen ulus var. Türkler, ulus olarak Kürtleri eziyorlar. Bu, çok açıktır. Örneğin, Antalya’da milli hissiyatla Kürt gençleri ölesiye dövüldü, öldürüldü. Birey olarak aralarında alıp veremedikleri bir şey var mı? Yok! Birey olarak bir Kürdün Türk ile, bir Türkün Kürd ile elbette sorunu yoktur. Meselenin aslı egemen ulus-ezilen ulus ilişkisidir. Türk İslamcılığı çok büyük oranda Kemalistleşmiştir. Bilineceği üzere Osmanlı zamanında Kürtçe yasak değildi. Medreselerde Kürtçe eğitim yapılırdı. Kürt ağaların belli bir özerklikleri dahi bulunmaktaydı. Cumhuriyetle birlikte bilinen devrimler gerçekleştirilerek öncelikle Kürtçe yasaklandı. En önemlisi de Kürtler inkâr edildi ve tarihin en korkunç asimilasyonlarından biri (belki de en büyüğü) başlatıldı. PKK’nin 80 darbesi sonrası ortaya çıkıp bir takım talepleri dillendirmesi, Kürtleri tekrar gündeme getirmiştir. Bütün bunlar yaşanırken İslamcılar PKK’nin sol tandansını gerekçe göstererek hem PKK’ye karşı durdular hem de asimilasyon ve inkâra sessiz kaldılar. İslamcıların küçük bir kısmı böyle davranırken ana gövde ise açık açık bir PKK düşmanlığı yürüttü. Dahası bu PKK düşmanlığını kamuflaj olarak kullanarak özünde bir Kürt düşmanlığı yürüttüler. Ancak Kürt halkı bugünkü birçok kazanımın/hakkın çatışmalı geçen 30 yıldan sonra verildiğini çok iyi biliyor.Az da olsa bir takım ilerlemelerin olması olumdur. Keşke çatışma süreci yaşanmadan bu haklar verilebilseydi. İşin tuhaf olan yönü de şudur ki; halen de Türk-Kürt İslamcılarının hemen hemen tamamı Kürt hakları için mücadele eden bir yapıya değil o hakları gasp eden devlete Kürtlerin bel bağlamasını tavsiye etmekte ve önermektedir. Ezilmekte olan bir halkın en örgütlü ve en güçlü hareketini (hatta şimdilik tek hareketini) saf dışı bırakarak çözüm aramak gibi bir önermede bulunulmaktadır. Kemalizmin PKK’ye ve dolayısıyla Kürdistan sorununa karşı geliştirdiği tutum İslamcılar tarafından ciddi anlamda sorgulanmamıştır. PKK örneğini vermemiz bundan dolayıdır. Çünkü peygamberin bulunduğu bir toplumdan PKK gibi bir hareket çıkmazdı. PKK gibi bir hareketin bulunduğu bir toplumda ise peygamber bu yapılanmanın taleplerinin kahir ekseriyetini kabul ederdi. İstanbul İslamcılığına neden Kemalist yakıştırması yapılmaktadır? Çünkü Osmanlı zamanında olan, Cumhuriyetle birlikte kaldırılan kısmi özerkliği bile önermeyerek Kemalizmin bu yeni tekçi uygulamasını ezici çoğunluk özümsemiş bulunmaktadırlar. Çünkü İslamcılık dediğimiz şey zaten özünde Türk devletinin bekasını amaçlamaktadır. Son zamanlarda geliştirilen ve çözüm olarak önümüze sürülen sözüm ona “çözümler” ise Doğu-Batı Buluşması ve Anadolu Platformu türünden saçmalıklardır. Kürdistan kavramı şimdilik öcü gibi kaçınılan kavramların başında gelmektedir. Osmanlının bile tanıdığı özerkliği TC nin inkar ederek üniter yapıya dönmesi ve İslamcıların bu üniter yapıyı adeta olduğu gibi benimsemesi nedeniyle İstanbul İslamcılığı çok büyük oranda Kemalist bir siyasi harekete dönüşmüş bulunmaktadır.
Yanıtla (0) (0)gözümüzün önün de canlı yayınlar la 3. dünya paylaşım savaşı yapılıyor ve türkiye bu savaşın ağabaları tarfından kuşatılmaya çalışılıyor . oyun o kadar sinsi ki karınca incitmez diye lanse edilen fetöcü hainler ülkeyi bombaladı, anti emperyalist türk solu amerikanın ve ab nin ülkedeki iktidarı yıkması için gözünün içine bakıyor aç kedi gibi, bide mayısta başbakan değişmeseydi bunlar olmazdıcılar var kiş evlere şenlik... ne kadar fetöcü hain, batıyı dünya ya demokrasi getirmek için uğraşan bir medeniyet zanneden gezi zekalı varsa ülkesinin karşısın da çamur atıp sırıtıyor... şairin dediği gibi toparlanın gitmiyoruz arkadaşlar.
Yanıtla (0) (0)evin ah afşist evin sen değilmisin bunların akbillerini ödemek isetemiyorum diyen..bu kafaları işgal edilmiş evingil tayfası bir gün cesaret edip abd, rusya , almanya gibi emperyalist ülkelere bir çift laf edebilecekmi... edemezler öyle mankurtlaştırılmışlar ki hem insan hakları savunucusu hem de suriyelilerin akbillerini ödemek istemicek kadar cimri, hem adalet savaşcısı hemde mazlumları dinine , rengine göre ayıran ultra faişist bunlar. esmer müslüman kardeşlerimizin ağaç kadar değeri yok bu gezi zekalıların gözünde.
Yanıtla (0) (0)kesinlikle haklısınız.
Yanıtla (0) (0)SURİYEDE, OLAYLAR İLK DEFA DERA ŞEHRİNDE ÇIKTI.Bir ilk okulda tahtaya ESAT aleyhine yazı yazan ilk okul öğrencileri kayboldu on gün sonra birinin tırnakları sökülmüş vaziyette cesedi bulundu. Diğer öğrencilerden haber alınamadı. HALKIN GÖSTERİLERİ ŞİDDETLE BASTIRILDI. HAMA ŞEHRİNDE BİR MİLYON KİŞİ İLE TARİHİN EN BÜYÜK SEDAT ALEYHİNE GÖSTERİYİ ORDU BİRLİKLERİ ŞİDDETLE BASTIRDI.O ZAMANA KADAR ÖLÜ SAYISI YÜZ BİNİ AŞTI.ORDUDAN KACAN SÜNNİ ASKERLER ÖZGÜR SURİYE ORDUSUNU KURDU. Yedi milyon kişi mülteci durumuna düştü.bunun iki milyonu aşan kısmı TÜRKİYEYE SIĞINDI. SURİYE OLAYLARINI DOĞRU OKUYALIM. Türkiye mazlumların yanında yer aldı.DAVUDOĞLU AHMET BEY HER DEFASINDA ULUSLAR ARASI PLATFORMDA BARIŞTAN YANA TAVIR KOYDU MAZLUMLARI SAVUNDU.OSMANLI NE YAPMASI LAZIMSA TÜRKİYE ONU YAPTI.....ALLAH CELLE VE ALA HAZRETLERİ ELBETTE BU MAZLUMLARIN HESABINI SORACAKTIR.
Yanıtla (0) (0)Camide namaz kılacaklardı. Din reklamsız saf temiz iyi niyetli şekilde yapılmalıdır. Davutoğlu nun günahı çok
Yanıtla (0) (0)Sayin Karaalioglu, bu yazdiklariniza bir de Türkiye`de yasayan Suriye halkinin sorunlari ve buradan kaynakli sosyal, ekonomik ve siyasi meseleleri de eklersek, sunu söyleyebiliriz; Suriye halkiyla beraber bu savasin en büyük kaybedeni Türkiye olmustur, bu gayet net...
Yanıtla (0) (0)Bugünlerde çocukların anlamsız lakırdıyı tanımlayışları aklıma geldi: bıdı bıdı
Yanıtla (0) (0)Yurtta Sulh Cihanda Sulh
Yanıtla (0) (0)biri bana anlatsın. abd - rusya dünyayı ahmak yerine mi koyuyor yoksa onların barış planına mı odaklanıyoruz?
Yanıtla (0) (0)Türkiye'nin yapması gereken şey çok basit Kürtleri sevmek, onlara karşı mütevazı olmaktır ve haklı olduklarında onlara destek olmaktır. Biz destek olmazsak başkası olur. Bence Ortadoğu'daki tek sorun Kürt sorunudur diğerleri bundan dolayı ortaya çıkan yerellerin güç kaybından oluşan güç boşluğunun doldurulmasıdır örnek Filistin meselesi. Kürt sorununu avantaja çevirip bu sayede ayakta kalan İran, İran'ı tehdit gibi gösterip yıkılmak üzere iken ayakta kalan Suudi Arabistan ve onların (Kesinlikle İran'ı da kastediyorum) en büyük müttefikleri olan İsrail, İngiltere ve ABD gibi bölge hakimiyetlerini korumaları için Türkiye gibi bir potansiyelin enerjisini almak ve korkutmak için daima Kürt sorununa ve büyük Kürdistan yalanına ihtiyaçları var. Barzani ve referandum meselesi gösterdi ki batı kesinlikle büyük Kürdistan'a karşıdır. Batı için en büyük tehlike Kürtlerin Sünni islama yaklaşmasıdır. O yüzden Kürtler içindeki başlangıçt yapay, küçük ve tabanı olmayan seküler yapılar Sünni Kürtlere karşı o kadar çok destekleniyor ki belli bir süre sonra sanki Kürtler böyle yapılara evvelden beri taraftardırlar algısı oluşuyor. Örnek talabani örnek pkk örnek ypg örnek pjak sanki Şeyh Said solcu idi sanki İran ve Suriye Kdp si yeni kurulmuş ve sosyalist idiler sanki Suriye'de ihvanın kurucularından Said Havva Kürt değildi sanki Ramazan elbuti ve Nakşibendi şeyleri olan hazneviler solcu idiler.
Yanıtla (0) (0)Ari deligine comak sokmasaydin senin de tuzun kuru olurdu...
Yanıtla (0) (0)suriye savaşı cumhuriyet tarihinin en büyük günahı ve fiyaskosudur. kentlerde her köşe başında dilenen suriyeli çocukları görenler acaba azıcık da olsa vicdan azabı hissediyorlar mı?
Yanıtla (0) (0)Gerek kalmadı bozmaya. Putinle görüştüktten sonra rusyanın siyasi çözüm ömerisi birden makul gelmeye başladı Erdoğana. Mesele halloldu!
Yanıtla (0) (0)"Yapıcı’ girişimler sonuç almadığına göre Ankara’nın elinde kalan tek diplomatik güç ‘bozucu’ gücünü kullanmaktadır. Türkiye olmadan, Türkiye rıza göstermeden; yani Türkiye’nin kaygıları giderilmeden bir uzlaşma sağlanamayacağını gösteren yeni enstrümanların devreye girmesi gerekiyor." Mustafa bey dediğiniz bu...Türkiye'nin " BOZUCU GÜCÜ dediğiniz politikası aslında AKP ye ait politika..Dahil de kendine potansiyel rakip ve muhtemel güç dengesi olacak her şeyi ya bozmak, ya kontrol etmek, ya da tasfiye etmek şeklinde politikası var..Tabi bunun kuralsızlık,kurumsuzluk ,hukuksuzluk olarak oluşturduğu belirsizlik zemini uzun vadede ülke ve toplumu büyük bedel ödetecek.. Kendini eksene alan politika bu..Yarın kendi için bile güven vermeyecek.. Işte tamda bu BOZUCU POLİTİK anlayış şantaj dili ve tavrı ile dış politika da da kullanılıyor..Ama bunun da ekonomik ve askeri malzeme stok erimesi biçiminde bedeli var..Bizi tüketecekler .Ekonomimiz ortada.. Üstelik bugün elinde tuttuğunu sandığın yerleri paşa paşa terk edeceğiz ..Ettirecekler çünkü.. Neden kalıcı ve yapıcı politika izlemedik..Kalkmış Esad' a laf sokuyoruz.Ne yani buyrun iktidar da devlette sizin mi desin di!.. Sözün özü şu İSLAMCILAR DEVLET YÖNETEMEZ.ÇÜNKÜ DEVLET NEDİR Bİ LMİYORUZ HENÜZ...
Yanıtla (0) (0)Suriye/Irak sorunlarinda Turkiye'nin elini kolunu baglayan ve sadece anlik, taktiksel refleksler vermesine neden olan ana neden kendi icindeki Kurt Sorunu. Ic sorun cozulse, en azindan makul bir seviyeye getirilse cok daha basarili ve stratejik bir dis politika ortaya konabilir. Sorunun cozumu icin de once "Kurt fobisinin" akillardan cikarilmasi gerekir. Her sey tartisilip konusulmaya baslansa kamuoyu nezdinde, 3-5 sene icinde toplumun "makul bir ortakta" bulusacagina inaniyorum. Cok gec bile kalindi ama zararin neresinden donulse kardir.
Yanıtla (0) (0)Bir günde Esad nasıl esed olduysa yarın tekrar Esad olur. Yandaş basın konuya el atıp trollerde devreye girince olay biter. CHP veya muhalefet zaten sesini duyuramaz. Halk mı onu hiç düşünmeye gerek yok bugün ak dediğine yarın kara demeye alışmış.
Yanıtla (0) (0)Yakıştımı şimdi sizin gibi bir yazara bu yazı. Sanki ya benim olursun yada kara toprak alsın seni. Dün Salih Müslim’i davet et bu gün terör örgütü de ve içerde kendi Kürt sorununu çözme hatta boğmaya çalış ve bu yetmezmiş gibi Suriye’deki Kürtleride boğ. Nasıl bir ruh hali bu ulusalcılıkmı, sömürgecilikmi yada mandacılukmı siz ve sizler kendinizi Kürtlerin efendileri olarak nasıl ve hangi hakla görürsünüz. Aklı başında bir insanın yazabileceği bir yazı değil bu. Yüce allah sizleri Kürtleri hem içerde hem dışarada onlara karşı zulmedersinizmi diye gönderdi? Birde yüzünüz kızarmadan kardeşlikten bahsedensiniz İşinize gelmediği zaman yapıştır terörüst damgasını ve katli vacip de. Dünya bıktı bu Kürt düşmanlığınızdan ve artık inandırıcı gelmiyor söyledikleriniz.
Yanıtla (0) (0)