Ne söylersen olur ne yapsan gider
Sadece biri bile bir ülke için ağır yük olabilecek olayların ve süreçlerin hepsini birden, aynı anda yaşamaktayız. Ağır, sıkıntılı ve terör marifetiyle kanlı bir yük yüklenmiş haldeyiz. Bu kadar çok dosyası olan bir başka ülke bulmak zordur. Ekonomiden diplomasiye, güvenlikten sosyal hayata kadar hepsi birbiriyle bir şekilde ilgili ama aynı zamanda herbiri tek başına cesametli süreçleri bir arada yaşıyoruz.
Hepsi bir yana sadece FETÖ darbe girişiminin yargılanması ve sistem içindeki uzantılarının, irili ufaklı demeden bütün yapılanmalarının temizlenmesi bile bir ülke için yeterince bütün bir mesaidir.
***
Üstelik yegane problem bu örgüt değildir… Birden fazla terör örgütü aynı anda sahadadır. Beraberinde de Türkiye siyasal tarihinin en önemli değişikliği için referandum yoluna girmiş bulunuyoruz. Sistemin veya geleneksel siyasal toplumsal dinamiklerin ürettiği ve çözemediği sorunların üstesinden gelmek için yeni bir yöntemi halka soracağız… Elbette sandıktan çıkacak sonuç, bütün bu meselelerle yakından ilgilidir.
Dahası… Bütün bu sorunlar kadar devasa bir kalitesizlik ve seviyesizlik meselesi büyüdükçe büyüyor. Sanki, ülkenin karşı karşıya bulunduğu olağanüstülüğü fırsat bilen bir anlayış seviyeyi düşürdükçe düşürüyor. Bunca tarihi tecrübesi olan bir topluma yakışmayacak bir kalitesizliğin propagandasını yapmaktan geri durmuyor. İhanet ve satılmışlıktan başlayıp ne kadar ağır ve akıl almaz yafta varsa insanlara, kurumlara, ideolojilere pervasızca yapıştırılıyor. Sorsanız herkes gayrı memnun ama kalitesizlik, cümle akımlardan daha rahat hüküm sürmeye devam ediyor.
***
Siyasetin bu sorunlar karşısındaki rolü ve sorumluluğunu biliyoruz. Gözlemliyoruz, değerlendiriyoruz, bir yandan toplumsal dayanışma rüzgarıyla destek verirken bir yandan da bir demokraside olması gerekeni icra ederek kritik de ediyoruz. Ne var ki böylesine devasa sorunlarla karşı karşıya bulunan bir ülkede tek sorumluluk makamı siyaset veya hükümet değildir.
Bir toplumun, bir ülkenin, bir halkın, bir coğrafyanın seviyesinden herkes müştereken sorumludur. Meseleler ne kadar büyük olursa olsun, ne kadar can acıtıcı olursa olsun ve ne kadar başedilmez gibi görünürse görünsün fark etmez… Terör baskısı altında canımız şimdi olduğu gibi yanabilir de… Hiçbiri bu ülkenin toplam kalitesinden, seviyesinden, konuşma ahlakından bir parça koparamamalıdır. Soğukkanlılığı kaybetmemek demek, seviyeyi, üslubu ve empatiyi de kaybetmemek demektir. Sokakta, kahvede, medyada paranoyayı ve mesnetsiz endişeyi hükümferma kılmamak demektir.
***
Unutmayalım ki Türkiye’yi güçlü, güvenli ve kıymetli kılacak olan tek şey topyekün kalite ve seviyedir. O değerler zayıflar ve yerini seviyesizlik işgal ederse; bir arada yaşama konforu telafisi imkansız şekilde kaybolur, gider. Ki, karşı karşıya bulunduğumuz en büyük tehlike budur.
Bu ülkenin her zaman daha özenli kelimelere, daha iyi bilimsel makalelere, daha güçlü bestelere, daha profesyonel filmlere, daha edebi romanlara, daha hızlı atletlere, daha estetik eserlere ihtiyacı vardır. Bunun yolu da seviyede rekabetten geçer. “Nasıl olsa, ne söylersen oluyor, ne yapsan gidiyor” kolaycılığından değil.