Kutsal olan oy değil, umuttur...

Herkesin, 24 Haziran sandığından büyük umutları var. Bir yandan yeni bir dünya arzulayanlar, öte yanda eski dünyalarının daha korunaklı olması için çaba gösterenler. Bir tarafta nefes alabilmek için pencereyi aralamakla yetinecek olanlar, öte tarafta pencereyi sıkı sıkı kapatıp güvenli evlerinde doya doya nefes almaya devam etmek isteyenler...

***

Sandık, herkesin zihninde bu yüzden çok mühimdir. Siyaset bir hayat memat meselesi sayıldığı için seçim o hayatın kapısıdır. Dahası… Bizim gibi siyaseti, partileri, oy vermeyi kutsallaştıran ülkelerde konu gider itikad ve iman meselesi haline bile gelir.

Oysa gerçek kati surette böyle değildir. Şu son 20-30 senede seçmenin ve partilerin nereden nereye geldiğine bakılınca da mesele apaçık görünür. Merkez sağdan milliyetçi sağa, milliyetçi sağdan merkez sola yoğun oy hareketleri ve gidişli gelişli otobanlar vardır. Mesela, ANAP, DYP gibi iki kocaman parti AK Parti gibi yeni bir hareketin içinde erimiş bulunuyor.

Geçin 20-30 seneyi… Yıllardır birbirlerine en ağır sıfatlarla sataşmış AK Parti ile MHP bugün aynı pusulada buluşuyor. Düşünmesi zordu ama oldu. AK Parti, “tek başına iktidar” yıllarında bu sınıra girmemek için direndi ama başkanlık sisteminin tabiatındaki koalisyon zarureti nedeniyle sonunda pes etti. Şimdi, iki parti sadece seçim ittifakı değil daha da öteye giderek kader ortağı haline gelmiş bulunuyor. Oysa ikisi de bütün seçimlerde hep birbirinin zıddı olmakla övünmüştü. İkisi de kutsal bir davanın sözcüsü olarak oy istiyordu, şimdi yine o kutsal hedefe birlikte yürüyorlar.

Öte yanda, birbirine benzemez partiler; CHP ile de SP ve İYİ Parti aynı adayda buluşmasa bile aynı pusulada yanyanadır.

Sevseniz de sevmeseniz de siyasetin normalleri içinde var bunlar. Erbakan’ın Milli Selamet Partisi, hem Ecevit’in CHP’si ile koalisyon yapmıştı hem ardından Demirel’in Adalet Partisi ve Türkeş’in MHP’si ile birlikte “Milliyetçi Cephe’de iktidar ortağı olmuştu. Bugün ülkenin bekasını AK Parti’de gören Bahçeli, 28 Şubat yıllarında Ecevit’in DSP’si ve Yılmaz’ın ANAP’ıyla hükümet olmuş, Erbakan’ın Refah Partisi’ne karşı amansız bir beka mücadelesi veriyordu.

Hepsi birbiriyle rakip hatta düşmanca mücadele halinde partiler vardır ama kutsal, yerli ve milli olmayan hiçbir hükümet veya ittifak yoktur. Kurulan her hükümet ülkenin son şansıdır ve eğer kurulmamış olsa derin bir beka sorunu yaşanacaktır. Böyle bir hükümete veya ittifaka karşı çıkanlar da sadece dış güçler ve yerli işbirlikçileridir!

Bir seçimde karşı partiye oy verenleri ihanetle suçlayanlar sonraki seçimde kolkola girer bu kez başkalarına hain derler ki bu da siyasetin hazin tabiatındandır.

***

Tarihi tecrübemizle sabittir ki siyasetle kutsallığın bir arada olmasına gerek yoktur. Esasen bunun ne siyasete ne millete ne de kutsaldan anlaşılan değerlere faydası vardır.

Sadece, seçimden, sandıktan ve dolayısıyla siyasetten beklentiler ve umutlar vardır. Kim hangi partiden veya liderden ne umuyorsa, bunu hayal etmekte hürdür. İlla bir kutsallık gerekirse, kutsal olan bu umuttur… İnsanların, çocuklarının, gençlerin ve en nihayet ülkenin geleceğine dair kaygıları ve çıkarlarıdır.

Şatafatlı laflar, büyük cümleler, kutsal çağrılar vesaire ise, yıllar sonra böyle yazılara veya kitaplara konu olacak siyaset öykülerinden başka bir şey değildir.

YORUMLAR (38)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
38 Yorum