Karışık kafalar bulanık zihinler için

Hollanda meselesi; yani Aile Bakanımızın Rotterdam’da karşı karşıya kaldığı saygısızca muamelenin Türkiye’de; toplumda ve siyasette kalıcı izler bırakacağı anlaşılıyor. Olayın referandumla alakalı bir hamle olduğunu düşünenlerin veya tam zıddına Hollanda’nın seçim için tezgah yaptığına inananların veyahut da olaya hiçbir siyasi yorum katmadan izleyenlerin, hasılı Rotterdam bütün ülkenin zihninde tatsız bir hatıra olarak kalacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanının bir Avrupa ülkesinde bu seviyede muhataplığa reva görülmesi ve böyle bir muameleye maruz kalması Hollanda hükümeti adına da ayıptır.

***

Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’nın açıklamalarını tekrar tekrar dinledim. Açık ve net ifadelerle konuşuyor, yaşadıklarına rağmen öfkeye kapılmadan dürüstçe ve abartmadan her şeyi anlatıyor. Önceki gün Birleşmiş Milletler’de de yine sakin bir konuşmayla başından geçenleri, genel kurula anlattı. Bakan’ın açıklamaları ikna edicidir ve yapılanları makuliyetle izaha çalışmak yersizdir.

Ne var ki tartışmalar başka bir boyutta aldı yürüyor. Görünen o ki Hollanda’yı eleştirmek, yerden yere vurmak Rotterdam’da yaşananların parantezini kapatmaya yetmiyor. Sorular büyüyor… Olaylar nasıl bu şekilde gelişti? Neden bu aşamaya vardı? Daha önceleri pek gündeme bile gelmeyen Avrupa’daki seçim konuşmaları birdenbire neden ağır bir sorun haline geldi? Üç gün sonra yapılacak Hollanda seçimleri beklense olmaz mıydı? Bütün bunlar sandık gözetilerek mi yapıldı? Ya da tersine Hollanda’nın ve uluslararası güçlerin bir komplosuyla mı karşı karşıyayız?

Soru da çok soran da… Bunları sormadığımız için okurlarımız da bizi sorguluyor. Dahası, meselenin bu yönünü yazmadığımız için de ağır ifadelerle eleştiriyorlar. (İlgili yazı ve eleştiri yorumları için bakınız: (http://www.karar.com/yazarlar/mustafa-karaalioglu/sagci-avrupa-cilginligina-karsi-ne-yapmali-3540)

Bazı soruların cevabı hala belirsiz ya da herkes için yeterince tatminkar değildir. Bizi eleştirilen okuyucular da bu karışıklıkta daha fazlasını öğrenmek adına doğrusunu yapıyor.

Malum… Bütün bu sorular aslında yaklaşan referandum için bir haksız rekabet ihtimaline dayanıyor. Nitekim, Hollanda olayından sonra referandumda kararsızların evet lehine döndüğü yorumları sadece ekranlarda, gazete köşelerinde değil, bizatihi evet cephesinde yapılıyor. Referandumda hayır diyecekler için meselenin arka planının ortaya çıkması da bu açıdan önem arzediyor.

***

Öte yandan, 16 Nisan’da evet oyu vermeyi düşünenler de yaşanan gerilimin hayır blokunu iyice keskinleştireceğinden endişe duyuyorlar. Türkiye’nin saygısız muamele görmesinin sandığa tepki olarak yansıyacağından kaygılanıyorlar.

İki taraf da haklıdır; Hollanda olayı sandıkta muhakkak surette bir tesir doğuracaktır.

Yani, mevzu üzerine titrenmeyecek gibi değildir.

Dolayısıyla şunu akıldan çıkarmayalım. 16 Nisan referandumu bütün bu tartışmaların ve yaşananların ötesinde son derece mühim ve tarihi bir eşiktir. Ülkenin istikbalinin kader anıdır ve değil Hollanda’da yaşananlarla, herhangi bir siyasi krizle kıyaslanamayacak öneme haizdir. Bir sistemin yerine bambaşka yeni bir sistem öneriliyor. Bir ülke için bundan daha önemli ve hayati bir karar olamaz.

Hal böyle olduğu için ‘evet’ veya ‘hayır’ adına endişe duyanlar seçmenin siyasi ferasetinden, olayları kavrayıp anlama kabiliyetinden şüphe duymasınlar. Toplum gerçeği bulup çıkarmakta, satır aralarını okumakta ve büyük resmi görmekte tahminlerin ötesinde maharet sahibidir.

Bazen zihinler karışır, diller susar ama hakikat kendi yolunu bulup selamete çıkar… Vakit öyle bir vakittir.

YORUMLAR (23)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
23 Yorum