İsrail, Rusya, Suriye hattında dış politika izleri

Dış politikada sorun çözmek, ilişkileri onarmak iyidir ve Türkiye’nin bugün içinden geçtiği olağanüstü şartlarda zarurettir. Şartlar bu kadar olağanüstü duruma gelmemişken, yani 15 Temmuz yaşanmamışken de dostları artırıp düşmanları azaltmayı şiddetle önermekteydik. İyi ilişki yüksek güvenlik, daha fazla ticaret ve dolayısıyla da refahın artışı demektir.

Kestirme ifadeyle, Türkiye’nin neye ihtiyacı varsa hepsi dünyayla iyi ilişkiden geçiyor.

Peki tablo nedir?

Yaklaşık iki yıldır İsrail ile ilişkilerin onarılması çabası vardı; iki ülkedeki seçimler vesaire bunu geciktirmişti. Şimdi ise varılan mutabakatın metni TBMM’ye geliyor. Böyle anlaşmaların çoğu kez tatminkar olmayacağını akıldan çıkarmamak iyi olur. Çünkü, adı üzerinde yapılan bir anlaşmadır ve karşılıklı adımlar olmadan bunu sağlayamazsınız.

***

Rusya ile de 24 Kasım’ın hemen ardından temas girişimleri başlamıştı. En nihayet Erdoğan ve Putin’in
9 Ağustos görüşmesiyle dosya kapandı. Şimdi belirli bir tempoda eskiye dönüş takvimi işlemektedir.

Kesinlikle bu da olumlu bir gelişmeydi. Ama bir ülkeyle ilişkileri geliştirmek demek her şeyin güllük gülistanlık olması demek değildir. Bilakis, muhataplarımızın Türkiye’yi sıkıntıda yakalamış olmak gibi bir psikolojisi olabileceğini de hesaba katmak gerekiyor.

Başbakan Yıldırım’ın son açıklamaları gösteriyor ki şimdi de Suriye meselesinde çözüm ihtimali artmış bulunuyor. Yıldırım, bu konuda toprak bütünlüğünün garanti edildiği ve etnik temelsiz bir yeni Suriye şartlarını açıkladı bile. Bu da olumlu bir gelişmedir. Yine hatırlatmak gerekir; bir anlaşma yapılabilecekse bunun, herkes için tatminkar olamayabileceğini peşinen kabullenmek gerekir. Çünkü, ne bölgede ne de dünyada kararları tek başımıza vermiyoruz.

Bu noktada, ilişkileri onarmak ve sorunları çözmek hattında bir gerçeği hatırlatmakta fayda vardır. O da Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntının Ankara’yı kalıcı sonuçlar doğuracak kararlara zorlamaması gereğidir.

***

Dış politikada sayısız hamle ve manevra imkanı vardır ve bunlar kullanılabilir. Geri adım da atılabilir, bu konularda kompleks yapmak lüzumsuzdur. Yeter ki bu adımlar taktik sınırda kalsın, stratejik ve kalıcı hacimde olmasın.

Hakan Albayrak önceki gün önemli bir haberi seçip köşesine aldı. Rusya Dış İlişkiler Komitesi üyelerinden İgor Morozov, Türkiye’nin ABD ve AB ile ilişkilerinin kötü olması nedeniyle manevra şansı kalmadığını belirtip, bu durumda Ankara’nın mevcut sorunları Moskova’nın istediği koşullarda çözme şansı doğduğunu söylemiş.

Kasdettiğimiz budur. Bu psikolojinin Tel Aviv’de, Moskova’da ve şimdi de Suriye sorununda devreye girmekte olan Tahran’da olduğunu varsaymamız gerekir. Washington’da muhakkak öyledir.

Yine de oralarda hangi düşüncenin hakim olduğunun birincil önemi yoktur. Önemli olan Ankara’nın zihninin nasıl çalıştığı ve hangi psikoloji içinde olduğudur. Bilelim ki çaresizlik veya ne pahasına olursa olsun çıkış arayışı dış politikada en kötü veridir.

Sorunlu dış politikadan daha sorunlu olan, böyle bir psikolojiye esir olmaktır.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum