Hazır zemin varken din eğitimine de el atabilsek
Fethullah Gülen hareketinin sonuçta gidip bir terör örgütüne dönüşmesi sürecinin en dramatik unsuru hiç şüphesiz bu hareketin dini hizmet formunda gelişip büyümesidir. Sayısını bilemiyoruz ama onbinlerce insanı hareketin bir parçası haline getiren faktör de budur. Veya siyasi iktidarlardan gördüğü desteğin temelinde de “hizmet” motivasyonu vardır. Sonuçta, 7 Şubat (2012), 17/25 Aralık (2013) ve en nihayet 15 Temmuz’da (2016) neye hizmet ettikleri adım adım görüldü.
Esasen, görmek isteyenler için
7 Şubat’ı bile beklemeye gerek yoktu; o ayrı bahis.
Görüntü, motivasyon ya da amiyane tabirle olta “din” olduğuna göre, meselenin bu yönü en az adli takip kadar incelenmeye değer olsa gerekir. Nasıl bir örgütle karşı karşıyayız sorusu kadar nasıl böyle bir bağlılık tesis edilebildi sorusuna cevap aramalıyız. Aramalıyız ki onların boşalttığı alana farklı yöntemlerle, farklı usullerle yerleşme niyeti dahi olamasın. Veyahut da sinsilikte ve önce büzülüp sonra genleşmekte mahir bu örgüt bizatihi başka bir simayla geri dönemesin.
***
Diyanet İşleri Başkanlığı geçtiğimiz hafta olağanüstü bir Din Şurası tertipledi. Başkan Prof. Mehmet Görmez şura sonrasında bir hayli keskin ve tabir caizse lafı evelemeden gevelemeden net bir bildiri okudu. Medyada haberi çok oldu ama 15 Temmuz kederi ve heyecanı yaşanırken metni inceleyen, meselenin derinliğine kafa yoran oldu mu bilemiyorum.
Bildiri sadece FETÖ demiyor, “benzer yapılar”a işaret ediyor ve şöyle başlıyor:
“Diyanet ve İlahiyat Camiasının FETÖ ve benzer yapıların dini istismar faaliyetlerini irdeleyen ilmi çalışmalar yapması aciliyet kesbetmektedir. Örgütü ve liderini yüceltici sözde bilimsel çalışmalar ve yayınların ilgili kurumlarca incelenerek gereğinin yapılması gerektir.”
Şurada, “Dini kaynakları şaibeli, sahte bir mesihe bağlı ve gayriahlaki bir sır hareketi” olarak tanımlanan FETÖ’nün İslam’a ve Müslümanlara verdiği zararı, inanç ilkeleriyle ibadet telakkisi ve bilhassa ahlaki düsturlar üzerinde yaptığı tahribatı araştıracak bir komisyon kurulması kararı da alındı. Bu da güzel…
Bahsin bu yerinde en önemli ihtiyaç da tespit edildi:
“Bu tür dini yapıların toplumu bir kez daha aldatmasına fırsat vermemek için, din eğitim ve öğretim politikaları yeniden değerlendirilmeli ve bu çerçevede her seviyede din eğitimi ve öğretimi gözden geçirilmelidir.”
***
Fevkalade önemli ama gerçekçi olalım, tahakkuku en zor tespit burasıdır. Keşke ve mümkün olsa hemen şimdi… Türkiye’nin ve İslam dünyasının bundan, yani yeniden eğitime girişmekten daha acil bir melesi var mı? IŞİD’leri, Kaide’leri, FETÖ’leri üreten bu zemini eğitimle, hakikatle tanzim etmekten daha kıymetli bir teşebbüs ne olabilir?
Sistemin zayıf ve darbeye karşı dayanıksız kurumları onarılırken en sorunlu kurum olan din eğitiminin de elden geçirilmesi şarttır. Şart olmaktan öte, hiç şüphesiz sistem üzerinde tesis edilecek en kapsamlı yapılanmadır.
Hazır böyle mükemmel bir zemin tesis edilmişken ve hazır Mehmet Görmez başta olmak üzere ülkede çok değerli bir alimler nesli varken; bir ucundan tutup sahih bilgiyi hayata, dini hayata zerketmek büyük hizmet olur. Şerden bir hayır daha doğmuş olur ki, hem de ne hayır…