Erdoğan’ın avantajı ve dezavantajı
Esasen, yüksek gerilimli siyasi atmosfer nedeniyle hiç çıkmamıştık ama tarihi ve adresi belli bir seçim takvimi nedeniyle tamamen seçim sath-ı mailine girmiş bulunuyoruz. Cumhurbaşkanları adayları kesinleşti, partilerin ittifak kompozisyonları da belli oldu. Sadece yeni bir seçime değil, yeni bir sisteme de gidiyoruz. Dolayısıyla, çok bilinmeyenli bir denklemin çözümü yolunda bulunuyoruz.
***
Başlangıçta seçime sadece AK parti-MHP ittifakıyla girileceği tahmin ediliyordu ama muhalefet kısa süreyi değerlendirmeyi başardı ve bu ittifakın karşısına dört partinin çıkması mümkün oldu. Dörtlü ittifak seçimde oluşacak parlamento dengesini değiştirmeye yeter mi yetmez mi şimdiden tahmin etmek zor ama kesin olan bir şey var ki baraj sorunu olmadığı için çok sayıda partinin Meclis’te temsilinin yolu açılacaktır. Başkanlık sisteminde böyle bir kompozisyonun olması da demokrasi için isabetlidir. Daha çok görüşün, daha fazla siyasi fikrin temsil imkanı bulması, sözlerini yansıtabilme zeminine sahip olması şu anda herkesin şikayetçi olduğu toplumsal ve siyasal gerilimin telafisi için gereklidir. Cumhurbaşkanı’nın sahip olduğu geniş yetkiler de dikkate alındığında parlamentonun çok sesliliği sistemin sıhhati açısından destekleyici bir unsur olacaktır.
Bu yüzden, seçimin heyecan verici olan, kritik ve önemli maddesi de zaten Cumhurbaşkanı’nın kim olacağıdır. Dolayısıyla seçim sürecinin ve sonrasının kalitesi ve ülkenin biriken sorunlarının çözümü için perspektif ve vizyonu aramak için Cumhurbaşkanı adaylarının vaatlerine odaklanmak gerekiyor. Seçilen isim ülkeyi 5 yıl süreyle tek başına yönetecek ve bu yönetim; şimdiye kadar bildiğimiz, alıştığımız hükümet sistemiyle kıyaslanamayacak kadar kişisel özeliklerin ön plana çıktığı; yani liderliğin tayin edici olduğu bir tarzı yansıtacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, rakiplerine kıyasla seçmen desteği ve icraat portföyü olarak yarışa çok önde başlayan liderdir. 16 yılı aşkın bir süredir ülkeyi yönetiyor ve yaptıkları yapacaklarını teminatıdır, kuralı gereği büyük avantaja sahip bulunuyor. Birçok sosyal kesimi memnun etmeyi başardı ve ülkenin kalkınma tablosunu önceki dönemlerle kıyaslanamayacak oranda geliştirmeyi başardı. Bu sahada rahattır…Bununla birlikte, memnuniyetsiz kitlelerin beklentileri, özellikle demokrasi ve adalet duygusunun zayıflaması nedeniyle oluşan gerilime karşı bir model önermesi gerekiyor. Bir anlamda uzun yıllar süren iktidar olmanın ürettiği kaçınılmaz sorunları aşmak için yeni bir vizyon koymak zarureti vardır. Güçlü bir demokrasi, temel hak ve özgürlüklerin tartışmasız bir güvenceye kavuşması ve yargıya güvenin tesisi bahsi gibi alanlardaki vaatler önemli olacak. Bu alandaki yeni yaklaşım, ekonomide son dönemde ortaya çıkan riskleri önlemek için şarttır. Böyle bir yenilenme, Cumhurbaşkanı’nın dünkü konuşmasında değindiği küresel risklere karşı dayanıklılık eşiğini de artıracaktır.
***
Türkiye, ekonomide iyi olanın ne olduğunu yaşamış bir ülkedir.
Türkiye demokraside mükemmel olmasa da iyiyi tanımış bir ülkedir.
Türkiye, dünya pazarında diplomatik ve ekonomik itibarı yaşamış bir ülkedir.
Türkiye, toplumsal kalite ve seviyeyi tatmış bir ülkedir.
Kabul etmek lazım, toplum bütün bunları da büyük ölçüde AK Parti iktidarları döneminde gördü ve tecrübe etti. Yani, sokaktaki insan neyin eksik olduğunu ve dolayısıyla neyin daha ne kadar iyi olabileceğini çok iyi bilmektedir. Erdoğan’ın avantaj ve dezavantajı da işte bu gerçekte saklıdır.
Yeni bir seçime ve yeni sisteme giderken hem en iyi seviyeyi yakalamak, hem de bu hedefleri geri dönüşsüz olarak kazanacak bir vizyonun siyasi rekabetine ihtiyaç vardır. Sorumluluk sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait değil, bütün adaylar ve bütün partiler beka sorunu olmayan, huzurlu bir ülke için vizyon geliştirmek zorundadır.