Dünyanın Suriye’den daha büyük meselesi yok
ABD seçimleriyle Trump’ın koltuğa oturduğu zamana kadar geçen süre bir anlamda Suriye’deki aktörlerin kurulacak ilk masaya otururken avantaj kazanma süreciydi. Başta Rusya, İran ve devam eden Fırat Kalkanı operasyonuyla Türkiye, birkaç yıl öncesine oranla pozisyonlarını tahkim ederek yeni döneme hazır hale geldiler. Tabii, bu süreçte Rusya’nın alan kazanması Esad’ın konumunu da rahatlattı. Rejim, birkaç ay öncesine oranla şimdi daha avantajlı durumdadır. Özellikle Trump’ın kampanya boyunca Esad konusunda Obama’dan farklılaşan açıklamaları da bir başka avantajı sayılabilir.
Mesele, aktörlerin sahip oldukları güç ve imkanlar kadar bizatihi Suriye dosyasının gecikmeden bir karara bağlanmasıdır. İçinde, başta IŞİD ve YPG olmak üzere sayısız silahlı örgütün bulunduğu, 4 ülke ve uluslararası koalisyonun aktif rol aldığı tam anlamıyla küresel bir sorunla karşı karşıyayız.
Astana’da bugün başlayan görüşmeler bu açıdan bir umuttur. Arkası kesilmeyen ama bir netice alınmayan Cenevre görüşmeleri gibi Astana’nın da sonuçsuz kalma ihtimali var elbette. ABD’nin aktif katılımdan kaçınması da bir başka risk ama masada bulunan ülkeler ve örgütler her durumda Suriye’deki güç paylaşımında ağırlığın büyük bölümünü temsil ediyor. Nasıl bir çözüm olursa olsun birinin istemediği anlaşmanın uygulanma şansı yoktur. Şu halde, varılacak mutabakat en azından kesin çözümün en güçlü belgesi olabilir.
NESİLLERİ KUŞATACAK BİR TRAJEDİ
Yeryüzünde şu anda Suriye’den daha büyük bir savaş sorunu bulunmuyor. Bütün bölgeyi etkisi altına alan ve bir yandan göç hareketleri öte yandan da terör eylemleriyle Avrupa’yı etkileyen devasa bir problem yaşanıyor. Ülkede tamamen veya kısmen yıkılmamış şehir yok ve rakamlar artık bir anlam ifade etmese de nüfusun yarısı evlerinden ayrılmış, bu gruptakilerin 13 milyondan fazlası da ülkeyi terk etmiş durumdadır. En düşük tahmine göre 5 yıllık savaş boyunca Suriye’de 370 bin kişi hayatını kaybetti. Ateşkes girişimlerine rağmen geride kalanların can emniyeti olduğunu da kimse söyleyemez. Bir nesil tamamen kaybedilmiş durumdadır ve bütün nesilleri uzun yıllar takip edecek bir travma bütün Suriyelileri kuşatmış haldedir.
Sadece, zihinlerde hatırası en taze olan Halep katliamları bile sorunun ne denli kanlı, çözümün ertelenemez olduğunu anlatmaya yetmektedir. Türkiye için ise sorun, baş gösteren IŞİD saldırılarının yanısıra PKK terörü için yeni bir kaynak alanıdır. Üstelik, PYD’nin kuşattığı Kuzey Suriye sahası bu potansiyelin büyüklüğüne işaret etmektedir. Yani Suriye meselesinin sadece Suriye’de sürüp giden trajedi için değil, bu problemin taştığı Türkiye ve elbette Irak için de gecikmeden çözülmesi elzemdir.
TRUMP’IN TERCİHİ
Bu nedenle Astana’da atılacak her adım nihai çözüm için değer ifade ediyor. Şüphesiz, Trump yönetiminin brifing alma ve koltuğa alışma dönemini hızla geçip sürece Astana’dan değilse bile bir yerinden dahil olması da gerekiyor. Yeni yönetimin Esad ve Rusya konusunda tam olarak ne düşündüğünün anlaşılması meselenin anahtarlarından birisidir. Olup biteni Rusya’nın hanesine yazılacak bir çözüm olarak görür ve kabul etmezlerse problem devam edecek demektir. İyi ihtimal ise, Trump’ın hızlı bir şekilde Suriye dosyasından kurtulmayı ve önüne bakmayı seçmesidir. En isabetli tercih de bu olacaktır. Zira, Obama örneğinden biliyoruz ki Suriye meselesi zamana bırakıldığında bütün başkentleri sarmaşık gibi saran dinamik bir problem olmaktadır.