Cerablus operasyonu ve sonrası

Suriye’de şu anda yapmakta olduğumuz şey, esasen 2013’ten itibaren her an yapmamız gereken şeydi. Orada askeri varlık bulundurmak değilse de askeri ağırlık koymak, Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) bariz destekçisi olmak ve vekalet savaşları sahasında güç dengelerini değiştirecek bir ısrarı göstermek gerekiyordu. AK Parti hükümetleri ve en başta Erdoğan, ÖSO’ya askeri destek verilmesini istedi ama askerin bir türlü kırılamayan isteksizliği Türkiye’nin oyuna geç dahil olmasına yol açtı. Cerablus harekatı ve benzerleri çok daha önceden yine ÖSO üzerinden yapılabilir ve rutinleşebilirdi.

***

Geç de olsa doğru ve gerekli bir girişimdir. Ancak, her gecikmenin maliyeti var ve görülüyor ki Türkiye sahaya fırsatların daha elverişli olduğu dönemin ardından inmiştir.

ABD, Rusya ve İran’ın bölgedeki politikalarının kemikleştiği, pozisyonların önemli bir kısmının değişmez hale geldiği noktada askeri ağırlık koymaya başladık. Özellikle ilk günden beri Obama yönetiminin kararsızlığı ve dahası en başta Türkiye olmak üzere müttefiklerini yarı yolda bırakan politikasızlığı nedeniyle Suriye’de sıkıntıya düştüğümüz aşikardır. Şimdi bile, daha ilk haftadan ABD’nin memnuniyetsizliği Suriye operasyonu üzerinde bir kara bulut gibi gezinmeye başladı.

Bu uzun politikasızlık ve oyalama süresi zarfında YPG/PKK kuzeyde güçlendi ve Türkiye sınırı boyunca 800 kilometre civarında toprağı tabir yerindeyse kapattı. Bugün, Fırat’ın batısını kırmızı çizgi ilan edip o alanı korumak için operasyon yaparken, Fırat’ın doğusu boyunca uzanan problemi de çaresiz halının altına süpürmüş bulunuyoruz.

***

PYD/YPG bu hat boyunca etnik temizlik yaptı ve çoğunluğu Arap olan şehir ve kasabaları da kendi egemenlik alanına dahil etti. Tam bu noktada IŞİD probleminin büyümesi, Irak ve Suriye’yi kuşatması da bu örgütün işine yaradı. Sahada kendi askerini savaştırmak istemeyen ABD için IŞİD’e karşı vekil güç olarak alan genişletti. PYD şimdi de Suriye’nin geleceğinde kalıcı rol oynaması planlanan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) platformunun içinde neredeyse yüzde 90’lık bir ağrılıkla başka bir statüye ulaşmış bulunuyor.

Bununla birlikte Türkiye son operasyonla açık bir şekilde Suriye’de hiç olmazsa “oyun bozucu bir güç” olduğunu gösterdi. Her istediğimizi yaptıramayacağız ama istemediklerimizin bir kısmını engelleyebileceğiz. Merkezinde Esad’lı geçiş süreci bulunan bir planın çalışmaya başladığı anlaşılıyor ve Ankara “ya hep ya hiç” yerine bu saatte mümkün olanı benimseme eğilimi sergiliyor. Mümkün olanın gerçekleşmesi için de elinin ağırlığını hem müttefiklerine hem de muarızlarına Cerablus üzerinden gösteriyor.

***

Bitmesi hiç kolay olmayan bir meselenin içindeyiz, bunu unutmayalım. Bu coğrafyada iyimserliğin ömrü 24 saati geçmez. En iyi planın bile birçok cevapsız sorusu vardır.

Suriye konusunu en iyi takip eden ve aktaran isimlerin başında gelen
Galip Dalay, pazartesi günü
KARAR’daki yazısında bu soruları ustaca sıraladı. Birkaçını aktararak noktalayalım:

“Türkiye’nin YPG’nin ötesini görebilen bir Suriye Kürt politikası var mı? Türkiye’nin Suriye’de YPG’ye muhalif diğer Kürtlere yaklaşımı nasıl olacak? En nihayetinde, Kuzey Suriye’deki iktidar açığını Türkiye ebediyen doldurmayacak. Bu boşluk oradaki aktörler tarafından dolduracaktır. Bu noktada, Türkiye’nin söylemini sadece Arap ve Türkmen unsurlar üzerine mi kuracağı yoksa buna PYD dışı Kürtleri de dahil edip etmeyeceği kritik bir konudur. Bu sorulara verilecek cevaplar Türkiye’nin YPG kuşağına mı yoksa Kürt kuşağına mı karşı olduğu sorusuna ışık tutacaktır.”

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum