Beşten büyük dünyanın bitmeyen derdi
Birleşmiş Milletler’in küresel sorunlar karşısındaki tutumunun yetersiz olduğu ve harekete kabiliyetinin kısıtlı olduğu bir gerçektir. Pek az problem BM eliyle çözülebilmiş durumda ve can alıcı olanları ise bu kurumun sayısız kararı tanımadan derinleşmeye devam etmektedir. BM, gerek oylama yapısı ve gerekse çözümü geciken sorunlar konusunda caydırıcı etkisinin zayıflığı nedeniyle herkesin bel bağlar gibi göründüğü ama o kadar da kolaylıkla eleştirdiği bir topluluk haline gelmiştir. Neredeyse bütün uluslararası meselelerde bu yetersizlik ve çaresizlik ezberden kritik edilmektedir.
Bununla birlikte sorunlara taraf olan ülkeler ve ikinci halkadakilerin çözümsüzlük kararı o kadar büyük bir karatmaya yol açıyor ki BM olmasa dünyanın kriz bölgelerinde olup bitenler hakkında bir fikri bile olmayacak. En kapsamlı raporlar, araştırmalar ve özellikle insan hakları bilgileri yine de BM eksenlidir. Bununla birlikte birçok coğrafyada mültecilere ve dezavantajlı gruplara yardımlar sadece BM ve BM’ye bağlı kurumlar eliyle sağlanabiliyor. İşin bir yönü de budur.
***
Peki, neden gereken etkinlik üretilemiyor? Temel sebep süper güç konumundaki ABD, Rusya ve Çin ile bu üç ülkenin ardından gelen bazı ülkelerin kendi işlerini uluslararası hukukun dışında görme kolaycılığıdır. Hepsi de BM’yi by-pass edip sonuca gitmek ve sonra da bunun hesabını vermemek gibi bir avantaja sahipler. ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’nın veto hakları bu avantajı kalıcılaştırmakta, diğer ülkeleri BM’ye güven duygusundan uzaklaştırmaktadır.
Bu husus, yani veto hakkına sahip 5 ülkenin yarattığı orantısızlık Türkiye’nin gündemine yeni yeni geliyor ama on yıllardır dünya tarafından tartışılmakta ve eleştirilmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce olduğu gibi son genel kurul konuşmasında dile getirdiği “dünya beşten büyüktür” yaklaşımı başta Almanya, Brezilya, Hindistan ve Japonya dörtlüsünün (G4) olmak üzere birçok ülkenin uzun yıllardan beri gündemindedir. Yapının değişmesi için düzenli olarak çalışıyorlar. Bazen bakanlar bazen başbakanlar/başkanlar düzeyinde toplanarak BM’nin ve BMGK’nın oy yapısının değişmesi için formüller geliştiriyorlar. Afrika Birliği de ayrıca bir grup kurarak yine onyıllardır bu sistemi değiştirme arayışını sürdürüyor. Ne var ki bu konu sadece 2005 yılında BM’nin gündemine gelebildi ve oylama da yapıldığı halde farklı görüşte olan Afrika Birliği’ne üye ülkelerin desteğini alamayınca reddedildi. G4, güvenlik konseyi üyelerinin 15’ten 25 çıkarılmasını ve G4 ülkeleriyle iki Afrika ülkesinin “daimi üye” olmasını öneriyordu. İlave dört “daimi olmayan üye ülke”nin de sabit olarak Afrika, Latin Amerika, Asya ve Doğu Avrupa’dan seçilmesi isteniyordu. Garip olan şu ki BM’ye üye olan ülkelerin üçte ikisi yani 193 ülkenin 128’i kabul edecek olsa bu oylama ve veto sisteminin değişmesi mümkün olacak ama herkesin şikayetçi olmasına rağmen değişim bir türlü gerçekleşemiyor.
Bununla birlikte Meksika, İtalya ve Pakistan da bir girişim içinde. Ayrıca L69 grubu da oylama sisteminin daha adil olması ve 5’li veto grubunun değişmesi için çalışıyor. Toplamda ise bir gelişme sağlanabilmiş değil. 5 ülkenin tamamı ama özellikle Çin ve Rusya, BM’deki bu tür girişimlere karşı sert bir defans uyguluyor.
Veto hakkına sahip 5 daimi üye ülkenin düzeninde dünyanın geldiği nokta ortada…
***
Biriken ve çözülemeyen sorunları için daha etkin bir BM ve BMGK kaçınılmazdır. Bir sorun yaşayan veya sorundan dolaylı etkilenen ülkeler başta olmak üzere bütün üyelerin artık tek konusu oylama yapısını değiştirmek olmalıdır. Bunun için de daha fazla vakit kaybetmeden etkin bir hamleye ihtiyaç vardır. Yoksa bu gidişle BM çok pahalı bir sivil toplum kuruluşuna dönüşecek…